Önlerine konulan su ile serinleyen hayvanlar rahatladı. Ot ve meyve atıklarını mideleri dolasıya kadar keyifle yemeye devam ettiler. Kâhya atların semerlerini üzerlerinden alıp yuların kemerlerini çözdü. Kollarını iki yana açıp kaslarını gerdirdi ve son kez ardına baktıktan sonra kapıyı kapattı. Konağın beş metrekarelik kayalıklardan oluşan avlusu vardı. Efeler açık alanda üstlerini çıkarıyor, aralarında bir takım söz ediyorlardı. Hepsi sarıklardan kurtulmuş. Kim Emine Hanımağa'nın elini boş buluyorsa gidip elini öpüyor, sıradakine yol veriyordu.
-Sağol anam
- Hoş geldin oğul
-Sağolasın anam
- Oğlum hoş geldin
- Haneni bizlere açtın ya ana, sağolasın
Kadın, delikanlının sırtını sıvazlayarak, tebessüm etti.
- Siz de benim evladımsınız, her zaman başımın üstünde yeriniz var.
Ali Efelerin annesinin elini öpmelerini gülümseyerek izliyor bir yandan soyunmaya devam ediyordu. Sona kalmayı düşünmüştü. Yabaayak'a baktı. ' Yabaayak'ta aynı şeyi düşünüyor, galiba' diyerek içinden geçirdi.
Emine Hanımağa sıra Ali' ye geldiğini anlayınca baktı, kırık gülümseme ile. Gözlerine yaşlar doldu ve kollarına iki yana açıp,
- Ali'm şu ihtiyar ananı özlemedin mi, yavrum?
- Anammmm...
Dedi, koca olmuş delikanlı. Uzun kollarını göğsüne kadar gelen annesine dolamıştı. Annesinin zayıfladığını ve içe doğru çöktüğünü anlamıştı, çoktan. Eğildi, yüzünü annesinin boynuna soktu uzunca içine çekti kokusunu. 'Anam, ana kokusu, hiç unutmadım doğduğumdan beri hep aynı.'
- Anam, anam seni çok özledim.
Kadın hırıltıyla karışık güldü sonra burnunu çekti. Nazlı edayla,
- Eşek sıpası yıllar öncesi habersiz nereye gidersin?
Geriye doğru çekilen Ali, aynı gülmeyle cevap verdi. Sanki tekrar annesinin karşında küçülmüştü. Bir çocukta ki olabilecek gözlerindeki ışıltılı, masumu bakışı ve bir yerlerde gizlediği yılların yorgun, kırılgan hali ile annesine baktı.
- Beni koyuvermezdin ana, gidicem desem babam gelirdi aklına
Kadının süzülen gözyaşları çenesinden aşağı akıyor yazmasını ıslatıyordu. 'Bu küçük velet ne ara büyüdü de böyle düşünür oldu?'
- Hele şuna bak! Buban başka, oğul.
Bir anda Cihangir Kâhya'ya gözleri kaydı.
- Kâhya ben canımı bir yere salar mıyım?
Kâhya ve Efeler başı öne eğik duygusal ortamdan etkilenmiş hepsinin ailesi gözlerinin önüne geliyordu. Kâhya karışmak istemiyordu.
- Ana cenk zamanı-
- Başlatma cenkine!
Konakta ansızın kadından artan ses ile çınladı. Ciğerlerini söküp götürecek öksürük iyice durumu üzme potansiyeline getirmişti. Bu sefer kısık ses ile devam etti.
- Ne bir mektup ne bir haber?
İşaret parmağını bağrını dayamış.
- Şu anacağını ne hale soktun! Anayım ben ana. Yavrusu her an gelcek diye yolları gözleyen ben. Ya Murat' ım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YABAAYAK VE YÖRÜKLER
Historical FictionHayal ürünü Tarihi Kurgu türü hikayedir. Türklerin kurtuluş hikayesi. Yörüklerin ve Yarenlerin kahramanlıkları.