Güneş ışınları toprağı ısıtmaya başladığı esnada uyanan Ali, mutlu bir sohbet eşliğinde ailesi ile birlikte kahvaltı yaptıktan sonra veda edip klan reisi salonuna doğru yola koyuldu. Sabahın erken saatleri olduğu için yolda pek insan yoktu. Sabah ayazında kısa bir yürüyüşün ardından klan reisi salonuna ulaştı.
Salonda Kâhya Selim ile ayaküstü bir sohbet etti ve çok oyalanmadan evrakları kontrol etmek için odasına doğru yöneldi. Kontrollerini günlük yaptığından çok fazla evrak yoktu. Zaten olanları da bir tütsü yanması kadar sürede tamamlayıp Emre ve grubunun getirdiği ganimetlerin listesini kontrol etmeye başladı.
Emre ve grubunun kısacık dört günde, elli kadar yetiştiricisi bulunan klanı nasıl yok ettiğini anlamasa da sonuca odaklanıp çok fazla umursamadı ve okumaya devam etti. Yaklaşık beş dakika sonra okumasını tamamlayıp memnuniyetle başını salladı ve "5000 gümüş. Renksiz alt seviye yetiştirme tekniği ve savaş tekniği. Güzel. Kütüphanemizde bulunmayan üç kitapla beraber elliden fazla silah ve zırh. Hiç yoktan iyidir." dedi. Okumalarını bitirip odaya şöyle bir göz gezdirirken haydutlardan alınan kitaplardan biri gözüne çarptı ve aldı. Emre ve grubunu beklerken bir yandan da kitabı okumaya başladı.
Belirsiz bir süre sonra kapı vuruldu Emre ve grubu içeri girdiler. Kafasını kitaptan kaldıran Ali, pencereden dışarı baktı ve neredeyse öğlen olduğunu görünce "Kitap okurken zaman çok çabuk geçiyor." dedi. Kitabı düzgünce masasının üzerine koyduktan sonra karşısındaki gençlere baktı ve sakin bir ses tonuyla "Size verdiğim iki görevi de başarı ile tamamladınız, bu yüzden bende size verdiğim iki sözü de tutacağım. Dikkatli dinleyin, bundan böyle siz Yıldızın isimsiz kılıcı değilsiniz. Kendi halkına karşı kör, düşmana karşı keskin bir kenarı olan Yıldızın öncüleri, Akıncılarsınız!"
Emre dahil on iki kişilik grup isimlerini duydukları sırada heyecandan titrediler, artık onlarında bir adı vardı, artık onlarında yürüdüğü bir yol vardı, artık onlarında klanda yerleri vardı, onlar artık kimsesizler değil onlar artık Akıncılardı!
Birkaç derin nefes alıp verdikten sonra tek bir ağızdan "Yıldız için yaşayıp, Yıldız için öleceğiz. Kalplerimizde Yıldızın gururunu taşıyıp, akıllarımızda her zaman Yıldızı düşüneceğiz.
Ali memnun bir şekilde güldü ve elini kaldırıp devam etti. Akıncılar sustuktan sonra Ali, "İkinci bir söz daha vermiştim eğer size verdiğim testleri başarırsanız hayatınızı değiştirecek bir ödülünüz olacaktı. Şimdi onu yerine getirme zamanı. Benimle gelin." dedi ve odasından ayrılıp klan reisi salonunda daha büyük bir odaya yöneldiler. Geniş odaya girdikleri anda onları karşılayan şey bir su kabağı şişesi ve önüne yerleştirilmiş on iki bardaktı.
Ali sakince kabak şişesinin yanına oturdu ve eline aldı. Tıpasını çıkardı ve bardaklara dökmeye başladı. Bu esnada bu sahneyi gören akıncılar şaşkın bir şekilde bakıyorlardı. "Reisleri onlar için şarap döküyordu? Ayrıca bir şarap nasıl hayatlarımızı değiştirebilir?" diye düşünmeden edemediler.
Bu esnada şarapları bardaklara koyan Ali içinden "Umarım biraz sulandırmak etkisini çok fazla bozmaz, beklediğimden daha fazla insan akıncılarda kaldı." dedi. Tüm bardakları doldurduktan sonra kafasını kaldırıp akıncılara doğru baktı ve "Bu şarap göründüğünden daha özel, içtikten sonra hepiniz anlayacaksınız. Ancak birazcık canınız yanabilir bilginiz olsun. Oturun ve için." diye buyurdu.
Herkes ileriye doğru ilerledi ve Ali'yi karşılarına alıp oturdular. Yerden bir bardak alıp kafalarına diktiler. Bu esnada şarabı kafasına diken Emre, abisine anlamlı bir bakış attı sanki bir şarap ne kadar canımızı yakabilir dercesine. Henüz birkaç saniye geçmeden binlerce bıçakla deliniyormuş gibi bir acı tüm vücuduna saplandı. Emre yüzü kıpkırmızı oluncaya denk dişlerini sıktı, mavi damarlar kollarında ve alnında görünmeye başladı ve ter tüm gözeneklerinden dışarı fırlamaya başladı.
Çok geçmeden birkaç çığlık boş odada yankılanmaya başladı ve ardından diğerleri geldi. Ne kadar sürdüğü bilinmez ama bir süre sonra boş odadaki çığlıklar ve inlemeler sonra erdi ve yerini pis bir kokuya bıraktı. Sulandırma yapmasına rağmen aynı derecede etkili olduğunu gören Ali, burnunu tıkayıp "Afiyet olsun." deyip odadan ayrıldı.
Yaklaşık bir saat sonra, güneş tam tepede asılı haldeyken akıncılar temizlenmiş bir biçimde klan reisi odasına geri döndü. Ali akıncılarına baktı. Maymun şarabını kullandıktan sonra hepsinin anayasaları iyileşmiş ve atılımlar yapmışlardı. İçlerinden en düşük seviyeli olan 7. Seviye vücut gelişimi zirvesindeyken en yüksekleri 9. Seviyenin başlarında Emre'ydi.
Ali kardeşine baktı ve "Tebrikler akıncı kaptanı Yıldız'ın 7. Sırasındasın." dedi.
Emre iki elini bir araya getirdi ve öne doğru hafif eğilerek "Teşekkürler klan reisi" dedi.
"Tamamdır, bugünlük yeter. Şimdi gidip dinlenin ve yeni gücünüze adapte olun, yarın şafakta yola çıkıp yeni görevinize başlayabilirsiniz."
Hepsi tek bir ağızdan "Anlaşıldı klan reisi." diye yanıtladı ve odadan ayrıldılar. Akıncılar ayrıldıktan sonra Ali, okumadığı tüm kitapları, ayrıca yetiştirme tekniği ve Qi salınım bölgesi deneyim kitabını da yanına alarak odasından ayrıldı ve evin yolunu tuttu. Evine geldikten sonra annesi ile bir süre sohbet eden Ali, daha sonra annesinden ayrılarak odasına geçti ve odanın ortasındaki mindere oturup düşünmeye başladı. Yaklaşık bir tütsü çubuğu yanması süre için düşündükten sonra kendine "Önce tüm kitapları okuyup bilgimi geliştireceğim, kitapları okuduğum esnada birleştirmeye başladığım üç renksiz alt seviye tekniği de tamamlayıp daha sonra atılım için çalışmalara başlayacağım." dedi ve yan tarafından bir kitap alıp okumaya başladı.
Bu esnada askeri salonda Yusuf, Emirhan, gölge kaptanı ve birkaç salon çalışanı önlerinde bir haritaya bakıp bir şeyler hakkında konuşuyorlardı. Yusuf bir süre haritaya baktıktan sonra gölge kaptanına dönüp " Bu haritaya göre 25km çevremizde 6 klan ve 8 köy var, doğru mu?" diye sordu.
Duygusuz bir ses tonuyla "Doğru. Klanlardan 4 tanesi sıralamasız. Biri rakamsız düşük seviye diğeri de rakamsız orta seviye. Köylerin en kalabalığı 660 kişi ancak en az nüfuslusunda sadece 210 kişi var." dedi Gölge kaptanı.
Gölge kaptanının sözlerini duyan Emirhan düşünceli bir şekilde haritaya baktı ve "Klanların arasında pek bir mesafe yok. Ayrıca aralarında ilişki var mı yok mu bilmiyoruz o yüzden yapılacak en iyi şey sıralamasız dört klanı eş zamanlı bir saldırıyla halledip daha sonra alt ve orta seviye klanlara yönelmek." Dedi.
Yusuf başını salladı ve "Babam haklı tek seferde halletmemiz gerekiyor. O yüzden bize en yakın olan Vex klanından başlayalım, daha sonra Karus, ardından Cante ve en sonda Baher klanına yönelelim" dedi.
"Anlaşıldı. Askeri salon muhafızlarından 100 tanesini yanında getirecek, kalanları klanı korumaya devam edecek." dedi Emirhan.
Gölge kaptanı "60 kişilik gölge birliği tüm birimleriyle yanınızda olacak." dedi.
Yusuf "1. Avcı takımı ve 20 yeni eğitilmiş avcı ile toplamda 30 kişiyle avcı salonu yanınızda olacak" dedi.
Emirhan memnun bir şekilde başını salladı ve "Güzel toplamda 190 kişi ve bunlardan 3 tanesi 9. Seviye vücut geliştirici. Keşke Cenk de bizimle gelebilseydi. Şöyle baba ve üç oğlu ile birlikte savaşa girerdik. Hohoho, ne kadar harika olurdu." dedi.
Yusuf babasının sözlerini duyunca bir an gölge kaptanına bakmadan edemedi, Yusuf'un kendisine baktığını gören gölge kaptanı başını iki yana salladı.
"Neyse. Sonuçta torunumun verdiği görev için dışarıda. Bir dahaki sefere şansımız olursa hep beraber gideriz" diye ekledi Emirhan.
Yusuf "Kesinlikle yapacağız baba, şimdi işimize dönelim. Şifa salonu ile konuştum kesik ve kanamalar için ilaç hazırlamaya başladılar, lojistik destek ve ganimetler için 8 ve 9. Yaşlılar ekipleri ile yardıma gelecek. Ayrıca muhafızların haricinde savaşa katılan herkese geçici süreliğine zırh ve silahta verilecek." dedi.
Emirhan sakalını sıvazlayıp konuştu. "Güzel. O halde gidip hazırlanın. Bir de şöyle güzel bir yemek yiyelim. Yarın şafakta yola koyulacağız."
Yusuf ve Gölge kaptanı "Anlaşıldı." dediler ve aynı anda askeri salondan ayrılıp hazırlanmak için bölgelerine gittiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Qi: Ascension
خيال (فانتازيا)İnsanlık yaratılanlar arasında en düşük varlıktı. Hayatta kalmak için mağaralarda hatta yer altında yaşadılar. Diğer ırkların kölesi, zaman zaman besi hayvanları oldular. Ta ki Qi'yi keşfedene dek. Qi'nin keşfiyle kaderin esaret ve sürgün bağlarını...