Arda'ya geldiğimden beri dediği gibi beni mindere sermiş, pubg oynuyorduk. Yine de zihnim hep başka şeylerle meşguldü. Sedef'le 2 haftadır konuşmuyorduk, bana fazlasıyla kırılmış olmalıydı. Okulda birkaç gün sinirli, üzgün, ağlarken görmüştüm ama nedenini soramamıştım. Sorsam da cevap veremezdi sanırım. Bana fazlasıyla kırılmıştı.
İzmarit... İzmarit'in hayatıma girişinin tam ikinci haftasıydı ve anlamlandıramadığım şeyler vardı. Sanki benden gerçekten vazgeçmişti de sadece onu bulduğum için baba katlanıyormuş gibiydi. O sevgisi, o özel sevgisi artık yok gibiydi. Evet, seviyordu fakat benim İzmarit'imin sevgisi bu değildi. Bu kadar çocuksu, bu kadar hevesimsi değildi.
Sevgisi değişmiş olmalıydı. Haklıydı, 8 ay boyunca fark etmemiştim onu. 8 ay boyunca acı çekmiş, ağlamıştı. Belki de benim imkânsızlığımı sevmişti. Ulaşılmazlığımı sevmişti de bu yüzden şimdi böyleydi. Bilemiyordum.
"La la la la uçak düşüyor laaan," diye tüm düşüncelerimin ortasına kazma kürekle giriş yaptı Arda. "Orospu çocuğu bekle senin ebene kayacağım şimdi," deyip hırsla daha da gömüldüğünde konsola bıraktım elimden. Ve ileri uzattığım sağ bacağımın altına kırdığım sol bacağımı çözüp toparlandım minderde, saçımı kaşıdım.
"Ne oldu lan?"
"Bir şey yok," dedim kestirerek. "Hevesim kaçtı."
"Başlatma hevesinden pezevenk, daşa- aman dalağını bilirim ben senin."
"Ciğer değil miydi o?" dedim sırıtarak. Elindeki konsolu bırakıp o da minderde arkasına yaslandı ve bacaklarını toparladı.
"İç organlarla pek aram yoktur," dedi hınzırca gülerek.
"Pislik yapma oç," dedim yüzümü ekşitip elimi ona doğru savururken.
"Yav tamam, beni boş ver. Sağa noldu kurban olduğum? Göt- aman gözünün yağını yediğim," dedi sesini inceltip harflere baskı yapa yapa. Hem bıkkınlık hem de sinirlerimin bozuluşunu belli eden bir ses tonuyla: "Ya iki dakika ciddi ol," dedim.
"Tamam yavrum, anlat dinliyorum ben."
"İzmarit'i sevemiyorum," dedim ani ve hızlı bir şekilde. Ardından hemen ekledim. "Sanırım o da beni sevmiyor."
"Eee?" dedi gözlerini devirerek. "Sonuç?"
"Sonuç, olmuyor işte. Hiçbir şey hayal ettiğim gibi değil. Beren, hayal ettiğim gibi biri değil. Değişmiş ya da bana mesajlarda kendini farklı yansıttı. Eğlenceli değil, oysa mesajlarda beni sürekli güldürürdü. Samimi değil, oysa mesajlarda hep samimiydi. Çok içli biri değil, ama İzmarit olarak konuşurken mesaj yazdığı halde sanki ağlayacakmış gibiydi."
Durdu, nefesini verdi seslice. "Bilmiyorum kardeşim... Ama bu kadar bağlanmasan iyi edersin, sınav senemiz."
"Haklısın."
"Eee, sizin Sedef'le n'oldu?" dedi. Sedef ismini duyar duymaz ona dönmüştüm hızla. Bu tepkimi yadırgamış olacak ki tek kaşını kaldırdı. Sorguluyordu. "Ne işi?" dedim 'saçmalama' teması güderek.
"Oğlum bütün okul sizin sevgili olduğunuzu düşünüyor, her okul çıkışı berabersiniz. Gerçi bu aralar görmüyoruz ama, hadi neyse," dedi gülerek.
"Yok lan," dedim hızla. Sedef onu severken o Sedef'in benimle flört ettiğini düşünüyordu. Nasıl bir bok çukuruna düşmüştüm lan ben? "Arkadaştık sadece, kızın zaten sevdiği var," dedim arkama yaslanırken.
"He," deyip ağzına patlamış mısır attı. Çiğnerken oyun konsolunu eline aldı ve ağzında: "İyi," diye geveledi.
"İyi," deyip oyun konsoluna doğru davrandığım sırada telefonumdan bildirim sesi geldi. Hızla dönüp elime aldım, açtım. Beren mesaj yazmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZMARİT
Teen Fictionizmarit: özür dilerim. (14.20) izmarit: şimdi, senden aldıklarımı, (14.20) izmarit: sana verme vakti sevgilim. (14.20) izmarit: ben seni çok sevdim. (14.20) ‼️ İzmarit 2019 yılında yazılmış texting bir hikâyedir ve o zamana göre yazılmıştır. 2024 yı...