On Dördüncü Bölüm | Taş, Kağıt, Makas

572 44 3
                                    

ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

"Kendine geldi sanırım." Birbirine yapışmış gözlerimi açmak için çabalarken odada yalnız olmadığımı fark ettim. Elimi ağrıdan çatlayan alnıma götürüp tek gözümü açtığımda Hajoon'un yatağımda oturduğunu, Taemin'in ise ayakta beklediğini gördüm. Ne olduğunu fark eder etmez yorganı üzerime çektim.

"Burada ne işiniz var?" Yorganın altındayken beni duymaları için sesimi yükselttiğimde başımdaki ağrı daha da artmıştı. Ağrıdan dolayı inlerken Hajoon'un yorganı çekti.

"Al, bunu iç." Elindeki suya ve ilaca baktıktan sonra oturduğum yerde doğrulup ilacı aldım. Şu an iğrenç bir vaziyette olmalıydım ki Taemin, Hajoon'un arkasında gülümsemesini saklıyordu-saklamaya çalışıyordu-. Bana dönünce gözlerimi kısarak onu delen bakışlar fırlattım.

"Ne var?" Suyu içtikten sonra bardağı Hajoon'a uzattım.

"Sadece dünkü halini hatırladım. Önemli bir şey değil." Elini önümde önemli-değil ifadesiyle salladı.

"Ne varmış dünkü halimde?" Neden hiçbir şey hatırlayamıyordum. En son yatakta Hajoon ile konuşuyordum, buradan sonrası yoktu.

"Ben gitsem iyi olacak. Eğer halini görürsen seni böyle gördüğüm için beni azarlayacağından endişeleniyorum." Eliyle gülümseyen ağzını kapatarak odanın kapısından çıkarken bana son bir kez daha baktı. Yatağımın yanındaki komodinin çekmecesinden el aynamı aldıktan sonra kendime baktım ve baktığım anda aynayı kendimden uzaklaştırdım.

"Dün gece ne oldu? Neden hiçbir şey hatırlamıyorum? Neden Taemin'in içeriye girmesine izin verdin?" Diz kapaklarım üzerinde doğrulduktan sonra Hajoon'u omuzlarından tutarak sarstım.

"Sakin ol. Biraz içtin o kadar."

"İçtim mi?"

"Evet. Birazcık içtin ama sanki 7 şişe devirmiş gibiydin." Hajoon'un yüzünde oluşan sırıtış hiç de hayra alamet değildi. "Ayrıca seni hiç bu kadar aegyo yaparken de görmemiştim. Normalde de yapsan hiç de kötü durmaz." Aegyo mu? O yanımı ebeveynlerimden başka hiç kimseye göstermemiştim. Şimdiye kadar.

"Yah! Niye beni durdurmadın?"

"Çalıştım. Ama o kadar kendini kaptırmıştın ki. Ayrıca bir daha lütfen şarkı da söyleme."

"Şarkı da mı söyledim!?"

"Teneke kutuyu mikrofon yaparak kulaklarıma eziyet ettin resmen."

"Başka? Başka bir şey yaptım mı?" Ellerimi tekrar omuzlarına koydum. Ama bu sefer sarsmadım, kendimde o gücü tekrar bulamadım çünkü.

"Bir de bana böyle sıkıca sarıldın." Söylediğini uygulamalı olarak gösterdiğinde kendimi boğulacakmış gibi hissettim. Kollarından kurtulduktan sonra yataktan çıktım. Baş ağrım hala devam etse de uyandığımdaki gibi değildi. "İyi misin?" Odanın içinde amaçsızca öteye beriye gidiyordum.

"İyi olabilirim. Sanırım."

Ayağa kalkıp yanıma gelince ellerini belimi koyarak bana sarıldı. "Bir de beni çok sevdiğini söylemiştin."

Duyduğuma ben bile inanamıştım. Tabii ki onu sevdiğim yalan değildi, ama bunu doğrudan yüzüne karşı söylediğime inanamıyordum. "Öyle..." Ellerinden kurtulduktan sonra banyoya doğru yöneldim. Belki sıcak su beni kendime getirebilirdi.

"Devamını dinlemek istemiyor musun?" Ses tonundan biraz hayal kırıklığına uğramış olduğunu anladım ama... Dahası da mı vardı?

"Seni öpmeye çalıştığımı falan söylemeyeceksin değil mi?"

When Love Calls YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin