"Baba... Lütfen ben gitmek istemiyorum..." dedim yalvararcasına ama adamda bir tık oynama yok. Kararlı işte.
Bana döndü. "Annen prenses olmanı çok isterdi kızım biliyorsun.. Ve prenses olman için o okula gitmelisin..." dediğinde tekli koltuğa oturdum ve başımı eğdim.
"Tamam.. Gideceğim.." dedim ve babama bakıp gülümsedim.
"Hadi çık yukarı hazırlan yarın gideriz.." dedi. Ayağı kalktım ve yanağına sulu bir öpücük kondurup yukarı çıktım.
_______________"Hadi Daisy!" diye bağıran babama karşılık kulaklığımı çantama koydum. Ve çantamı sırtıma takıp aşağı koşar adımlarla indim.
"Daisy! Bu ne hal!" dedi babam.
"Daisy! Aman tanrım.." dedi Lisa.
Güldüm. "Her zaman ki halim!" dedim.
"Sorunda bu bebeğim!" dedi Lisa.
"Her neyse gitmeliyiz. İlk derse geç kalacaksın!""Sakin olun millet!" dedim ve iki valizi aldım.
Hizmetlilerde diğer üç valizi arabaya getirdiler.Arabaya binmeden önce onlara sarıldım.
"Kendine iyi bak kızım!" dedi babam.
"Ve kardeşinde iyi bak! Sizi seviyoruz!" dedi Lisa.
Onlara öpücük gönderip arabaya bindim.
_______________Tanrım burası... Mühteşem..
Görevliler eşyaları götürürken etrafımda döndüm.
Simsiyah kocaman şatoya yeniden baktım ve gülümsedim.
Görevli bana döndü. Ve "bu taraftan" dedi ardından beni yönlendirdi. Ve gerçek okulumu gördüm o an. Tıpkı filmlerdeki gibiydi pespembe ve mor..Tamam moru seviyorum. Ama çok ağırlıklı bir pembe vardı ve kusacaktım resmen..
"Pardon! Şurası neresi oluyor?" dedim. Güldü. "Ah.. Orası eski okulun yurduydu. Ama artık okulun yan tarafına yapıldı.." dedi. Hüzünle başımı eğdim ve görevliyi takip etmeye başladım.
Bahçe kapısından girdiğimde görevliler bavulları aldı ve gitti. Yanımda sadece bir tane vardı.
"Gezmek mi istersiniz yoksa direk odaya mı geçelim?" dedi. "Siz gidebilirsiniz.. Ben kendim gezeceğim.." dedim. Başını sallayıp gitti. Bahçeden biraz ilerledim ve okulun solunda yurt vardı. Sağında kocaman bir köprü, köprünün bitişinde ise başka bir okul vardı. Bu okul mavi renkteydi o okulun sağında ise başka bir yurt vardı.Acaba orası prensler için mi?
Köprünün altına doğru baktım.
Birkaç erkek bir erkeği sıkıştırmışlardı.Yine kendime olan sözümü bozuyorum. Lanet olsun!
Koşarak oraya ilerledim. Beni gördüler ve açılıp bana baktılar.
Soluklandım ve onlara baktım.
"Hey! Çocuklar naber?" dedim dizime ellerimi yaslarken "Sende kimsin?" dedi en kısa boylu, en uzunda "Ah böyle giyindiğine göre bir prenses olamazsın!" dedi. Güldüm. Ve dikleştim. Diğer ikisi bana bakıyorlardı sonunda sarışında konuştu "Tanrım! Defol!" dedi. Kahkaha attım.
"Selam çocuklar... Benden küçüksünüz değil mi? En fazla on beşsiniz.. Ben.. Prenses Daisy.." dedim hepsi kalakaldı.
"Ve evet sonradan prenses olan!" dedim. Ve alayla güldüm.
"Çocuklar çok cringesiniz..." dedim ve kardeşime baktım.
"Albert gidelim" dedim ve kolundan tutup onu o köprünün altından çıkardım. Biraz ilerledikten sonra durup ona baktım.
Sağ göz altı mordu. "Tanrım.." dedim ve çantamdan yara bandı çıkarıp oraya yapıştırdım.
"Revire git.. Gerekeni yaparlar canım." dedim bana baktı. "Sağol.. Ama gerek yoktu.. -" derken biri sözünü kesti.
"Biz onlara cezasını kesecektik.. Onları videoya çekiyorduk eğer sen gelmeseydin şuan okuldan atılmış ve prens olamıycaklardı.." dedi sarışın bir çocuk, ona baktım.
"Keşke bunun için kardeşimi kullanmasaydın!" dedim. Güldü.
"O gönüllü oldu küçük kız.." dedi. Yavaşça Albert'te baktım.
Başını salladı. Çantamı sol omzuma taktım ve "Neyse ben gideyim.." dedim ve Albert'e yeniden kafamı çevirdim. "Kendine iyi bak aslan!" dedim ve arkamı dönüp yavaşça yürümeye başladım.