**Giriş**

565 51 128
                                    

  * Giriş bölümünü Okumak zorunlu değildir. Dünyayı ve karakteri keşfetmek için yapılmış bir bölümdür.Okumak istemezseniz Bölüm 1'den başlayabilirsiniz *

  Tahta sopanın kum zeminde oluşturduğu gölge, öğlen güneşinin iki saat önce hareket ettiğini belirtiyordu. Daniel'in Katmanlı zırhı, kumaş giysisini daha da rahatsız hale getiriyordu. " Hadi bücürük ! Daha hızlı, daha hızlı. " Eğitmenin gün boyu bitmeyen küçümsemesi, biraz önce yüzüne çarpan tahta kılıçtan daha çok canını yakıyordu. Ama hala ayakta olması Daniel'in pes etmeyeceğinin işaretiydi. " Daha oyun bitmedi " dedi kendi kendine, heyecanını kontrol etmek istercesine.

   Daniel, rakibini bir kere daha gözden geçirdi. Kendisinden daha güçlü, daha hızlı bir rakipti. kaslı bacakları vardı ama bir savaşçının ruhundan fazlasına ihtiyacı olacaktı. Sıcak kumlar Daniel'in çıplak ayaklarını yakmaktan hissizleştirmişti. Güneş gözlerini kamaştırıyor, karşısındaki hedefinin karanlık siluetinden fazlasını görmesine engel oluyordu. Yine de bu kadarı da yeterliydi onun için. Hedefinin ne hamle yapacağını tahmin edebiliyordu. Ona iyi bir ders verecekti.

  Daniel Sopasıyla ayağına doğru bir hamlede bulundu. İri rakibi kendini korumak için ayağını geri çekerek gardını hafifçe indirdi. Bunu fırsat bilen Daniel Hamlesini yarıda keserek rakibinin çenesine doğru sert bir darbe indirdi. Çok başarılı bir hareketti. Rakibini tek vuruşta yere sererdi. Ama rakibi bu hamleyi ondan bekliyordu. Sopa havaya kalkarken rakibi öndeki ayağını gerideki ayağının da arkasına çekerek Daniel'in hamlesinden kurtuldu ve omzunu kalkanının arkasına alarak ileri atıldı. Daniel'in kolu havadayken rakibi ona bir boğa gibi çarptığında ayaklarının yerden kesildiğini ve tüm dünyanın gözleri önünde döndüğünü hissetti. Kendine geldiğinde sırt üstü yerde yatıyordu. İri rakibi ona arkası dönmüştü. Rahat bir şekilde kendi çevresinde dönüyor, Sanki ölümsüzler arenasında dövüş kazanmış gibi elini havaya kaldırarak hayali izleyicilerinin tezahüratlarını karşılıyordu. 

  Usta'nın bağırması ile ikisi de hazır ola geçtiler. Daniel ayaklarını omuz hizasında açmış, sol elini yumruk yaparak beline yaslamıştı. Sağ eliyle ise kendisine paralel duran sopasını sıkıca kavramıştı. Usta, Daniel'in karşısına geçerek onu baştan aşağı iyice süzdü. Ardından kendi elindeki tahta kılıçla önce dizlerinin arkasına, sonra kafasının tam üzerine hafifçe vurdu. " Önce Diz, sonra kafa " dedikten sonra bir sonraki cümlesi için bir nefes süresi kadar bekledi. " Rakibini asla hafife alma ve kendini savunmasız bırakma ! " Dedikten sonra diğer öğrencisine doğru baktı. Diğer öğrenci, göğsünü kabartmış şekilde başını dik tutarak bekliyordu. Diğer on dövüşü kazandığındaki sinsi gülümsemesi hala yüzündeydi. Usta, dikkati dağılmış olan Daniel'den bir açıklama bekliyordu ama herhangi bir cevap alamadı. Sinirli bir şekilde saçsız başını sıvazlayarak " kılıç kullanamıyor. Ok atamıyor. Kalkan tutamıyor. Ben seninle ne yapacağım " Son cümlesinden sonra derin bir iç çekti. Kendi kendine homurdanarak " Mızrak " diye tekrarladı bir kaç defa. " Mızrak olmak zorunda " Homurdanmasının kesilmesinin hemen ardından sesini yükselterek " Yerlerinize, Tekrar ediyoruz " dedi kalın, kulakları titreten sesiyle. Daniel Gün boyu Bu sesi duyacaktı. Tekrar. Tekrar. Ve tekrar !

  Sonunda Daniel için günün en iyi saati gelmişti. Güneş battıktan hemen sonra hizmetçiler masaları geniş balkona yerleştirir, altın işlemeli kırmızı örtüleri masaların üzerine örterlerdi. 

" Kırmızı savaşın ve avcının rengidir " demişti babası bir keresinde. 

 Masada kırmızı örtü kullanmak avcı ruhunu uyandırırmış. Belki de bu yüzden Exintis'in rengi kırmızı diye düşündü Daniel. Okulda aldığı eğitim boyunca büyük Exintis şehir devletlerinin vahşi toprak cücelerine karşı nasıl büyük zaferler kazandığını anlatırdı öğretmen. Örtüleri örttükten sonra hizmetçiler bir süre için ortadan kayboluyorlardı. Bu Daniel'e hayatı boyunca çok az elde edebildiği sessizliğin keyfini çıkartmasını sağlıyordu. Kuşların şarkılarını dinlemek, yaprakların rüzgar ile birbirine sürtmesinin sesini duymak, onun için en rahatlatıcı melodilerdi.

EjderKral : Ölülerin Sandığı(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin