♧1♧ ÖLÜM

5.4K 161 32
                                    

     Hüseyin Çebişçi-Gidenlerin Ardından

Hayat , sözlükte "Yaşanılanlardan, görülenlerden, duyulanlardan, edinilenlerden sonra kişide kalan şey." olarak tanımlanır. Kimileri bu hayatta canla başla kalmayı seçer, kimileri ise silinip gitmek ister. Kimisinin buna karar verme hakkı vardır, kimisi bu yolda sadece bir figürandır ve kurban edilmekten başka bir seçeneği yoktur. Bazıları da onlara biçilen hayatta kendileri yükselirler. Yeni bir yol belirler, anlamlı bir yaşamda barınmak isterler. Ben de onlardandım ve bu hayatta kalmayı ve elimden geldiğince diğer insanları da hayatta tutmayı seçen kişiydim.

   İki heceli, basit, uzun olmasını dilediğimiz ve bu tekrarladıkça insanı sıkan sözcük hep seçimlerden ibaretti. Var olup olmamayı seçtiğimiz gibi, nasıl kaliteli bir hayat yaşayıp yaşamayacağımızı da seçebilirdik. Elbette bu seçim şansı, var olan insanlardan çok azına verilmiş bir hediye de olabilirdi. Kimileri içinde bulunduğu ortamı aileyi seçebilecek kadar şanslı olmazlardı. Bizler seçimlerimizin doğurup ortada bıraktığı o kararlardık, derdi bazıları. Öyleyse içinde bulunduğumuz aileyi bile biz seçmezken, kararı veren nasıl biz olabilirdik?

   Hayat benim için hep anlardan ibaretti ve şu andı. Burada, hastanenin bilindik kokusuyla kaplı, bu beyaz, steril diye tanımlanan odada ellerimin altında iki can yatıyordu. Burada çalışmaya yeni başlayan, yeni de bir doktordum. Hayata dair tek bildiğim de hakkında atıp tuttuğum boş sözlerdi. Yanlış anlaşılma olmasın. Benimki bilgisizlik değildi. Aksine o kadar fazla bilgiyle doluydum ki. Sadece bu bilgilerin teorik olan kısmı dışında pratiğini hiçbir zaman dışarıda sergileme fırsatı bulamamıştım. Boş fırsatım olmamıştı. Uzun yıllarımı bu meslekte var olabilmeye verirken, geçip giden canlı olduğum gençlik yıllarımı bir adak gibi başkalarına sunmuştum. Canlı olarak hocalara, yöneticilere, devlete; cansız kağıt parçaları olan sınavlara. Tek derdim başarılı olmak ve okulu bitirebilmekti. Ama beni zevk almayı bilmeyen birine dönüştüren ve karşıma böyle zor seçimler çıkaran bu okulu hiç sevmemiştim. Şimdi de delicesine nefret ettiğim o anlardan birindeydim. Çevrede olup biten koşturmaya yetişemiyordum. Tek yapabildiğim mekanik bir robot gibi kafamı oynatmak, kendimi salsam dolup taşacak gözlerimi yuvalarında gezdirmekti.

   Yaklaşık on dakika önce hastaneye getirilen ve pürtelaş içinde sedyeden, bembeyaz çarşaflı bir yatağa aktarılan bu genç kadın ve karnındaki altı aylık çocuğu ellerimin altında can çekişiyorlardı. Tek yapmam gereken ikisini de kurtarmaktı ama biri rahme giren ve biri de kadının göğsünü delip giden iki mermiden sonra bu çok da kolay olmayacaktı. Beyaz çarşaflar çoktan sarışın kadının kanı ve teriyle batmışlardı. Bilinci yarı açık kadın, yaptığımız her müdahalede inliyor ve ciğerinin bir tarafındaki kurşun yüzünden zor nefes alıyordu. Ağzından çıkan anlamlı tek kelime "bebeğim"di. Bu söz, verdiğimiz onca iğneye rağmen bile kadının dinmek bilmeyen gözyaşları içimi yakıp kavuruyordu. Doktor olmamız, soğukkanlılık gerektirebilirdi ama duygusuz bir varlık olmayı gerektirmezdi. Ben de bu durumdan fazlasıyla etkilenmiştim. Acil müdahale odasında benden üstün doktorlar da vardı. Odada bulunan herkes varını yoğunu bu iki canı kurtarmaya adamıştı. Ben de kadın doğum uzmanı gelesiye kadar kadının karnını ultrasonla inceliyor bir kalp atışı duymaya çalışıyordum. Ellerim zangır zangır titriyordu.

    Okul boyunca ölü bedenlerle, herkesin bildiği ve tasvir ettiği kokmuş o pis(!) kadavralarla bile, çalışmıştık. Bu hastanede çalışmaya başladığımdan beri de yarayla gelen insanlar olmuştu ama ya fazla derin olmayan, kendini yanlışlıkla kesen insanların bıçak yaralarıydı ya da grip olmuş, ağrı çeken insanlar.

   Henüz uzmanlık almış olacak kadar yaşlı değildim ve bu sene buna mecalim de kalmamıştı. Ben de pratisyen hekimlik yapıyordum. Acil durumda getirilen insanlara bakıyordum. İşe başlayalı dört ay olmuştu ve bu hastaneye de cinayete kurban gidecek kadar hasar almış biri daha önce hiç gelmemişti. Ben ne yaptığımın farkında değilken, kadın doğum uzmanı odaya girip elimden aletleri aldı. Beni kenara doğru iterken dengemi zor sağladım. Herkes bir işle uğraşırken ben boş kalmıştım.

LEZÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin