Hayat, gemiyi limanda tutan bir halat gibiydi. İp koptuğu an bu gemi de savrulup, batardı uçsuz bucaksız denizlerde.
Baekhyun gemi görmemişti ya da gemici düğümü nasıl atılır bilmiyordu. Ama Chanyeol ile olan ilişkilerinin bir gemici düğümü gibi sıkı sıkıya bağlı durmasını istiyordu. Bağlansınlar, birbirlerine kenetlensinler istiyordu. Fakat engebeli yollarda yürümekten de vazgeçmiyordu.
Ne yapabilirdi ki? Baekhyun'un kaderinde vardı sorunlarla boğuşmak. Hayatının hiçbir dönemini sorunsuz geçirmemişti ki. Chanyeol ile olan ilişkisi de sorunsuz yürüsün. Evet bir şeyler olmasını bekliyordu ama bu kadar erken olması birazda gafil avlanmasına neden olmuştu.
Ya kabul etmezse?
Bunun düşüncesi bile yerle bir ediyordu onu. Böyle doğmak Baekhyun'un tercihi değildi ki? Hem bir kusurda sayılmazdı ki böyle olması. Sırf bu sayede Chanyeol'un hayatını da bir çok defa kurtarmıştı üstelik. Ama Chanyeol. Ah Chanyeol. Ondan bir türlü emin olamıyordu.
"Ahh cidden kafayı yiyeceğim" saçlarını birkez daha karıştırdı. Xiumin'in masasının üzerine dayadığı dirsekleri nerdeyse çürümek üzereydi. Sabahtan beri aynı pozisyon da durmak onu yorsada şu an gidebileceği başka bir yer yoktu. Ne yapacaktı gidip Chanyeol'ün odasının dibinde ki odaya girip uyuyacak mıydı? Toprak Ana aşkına, iki gündür Chanyeolden köşe bucak kaçan kendisi iken şu an bunu yapması çok mantıksızdı.
"Böyle kaçmakla bir yere varamazsın evlat." Xiumin tek kaşını kaldırıp Baekhyun'a döndüğünde diğeri nihayet kollarını aşağı indirmeyi başarmıştı. "Ne yapayım amca? Chanyeol'e gidip evet ben bir büyücüyüm ve buraya seni korumak için gönderildim mi diyeyim? Adam güler bana be. Ben kim? Chanyeol'u korumak kim?"
"Ama bunu birçok defa yaptın öyle değil mi?" Xiumin'in sorusu Baekhyun'un kafasının içinde başka bir fırtınaya daha neden olmuştu. Hüzünle başını sallayıp ayağı kalktı. "Ama Chanyeol olaya bu şekilde bakmayacaktır. Annesi ve dedesi yüzünden büyücülerden nefret ederek büyüdü." Ellerini beline koyup şifacının derme çatma odasında volta atmaya başladı. Onun bu düşünceli hali Xiumin'i de yıpratmıştı doğrusu.
"Ona doğruları anlatmaktan başka çaren yok Baekhyun. Chanyeol her şeye bizzat şahit olmuş zaten."
"Off ne yapacağım ben?" Odanın ortasında durup iki eliyle birden saçlarını sert bir şeklde geriye yatırdı. İki gündür Chanyeolden kaçtığı için saçları yağ içindeydi.
Bu durumu daha fazla uzatmaması gerekiyordu bunu da biliyordu. Kaçak göçek davranışları zaten sallantılı olan ilişkilerini iyice içinden çıkılmaz bir hale sokabilirdi.
"Haklısın amca. Ona her şeyi tek tek anlatacağım ama öncesinde banyo yapmalı ve üzerime doğru düzgün bir kıyafet giyinmeliyim."
"Benim banyomu kullanabilirsin." Xiumin gülümseyerek göz kırptı. Baekhyun minnettar bir şekilde gülümsüyordu. İşte tam o sırada yaşlı şifacının kapısı çaldı. Baekhyun tedirginlikle yaşlı adamın arkasına saklandı. "Ya Chanyeol'se" Xiumin, Baekhyun'a göz devirip seslendi "gel."
İkiside içeri girenin Chanyeol olacağını düşünürken, düşündüklerinin aksine içeri giren Chanyeol'un yamağı Jongdae olmuştu. "Baekhyun, ilgilenmen gereken bir sorun var."
Baekhyun Xiumin'in arkasından çıkıp tedirgince Jongdae'ye baktı. "Sorun ne?"
"Görünce anlarsın." Jongdae kapıdan çıkarken Baekhyun'da acele ile onu takip etti. İstikametleri atların tutulduğu ahırdı. Jongdae önden önden yürürken bir yandan da el kol hareketleri ile Baekhyun'a durumu açıklamaya çalışıyordu. "Sabah atların altını temizlemek için ahıra girdim. Ahırı süpürüp atlara yem ve su verdikten sonra prensin eyerini parlatmak için olduğu yerden aşağı indirdim. Eyeri indirdiğim de gördüğüm şeye inanamadım Baekhyun. Prens daha bir kaç gün önce düelloya girdi o eyerle. Eğer tamamen kopsaydı prens çok kötü bir şekilde yaralanabilir hatta daha kötüsü ölebilirdi de."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUTSAL BÜYÜ(ChanBaek)-Bitti-
FanfictionKrallar, Prensler, büyücü ve ejderhalar. İyilik ve kötülük. Gerçekler hiç bu kadar fantastik bir şekilde anlatılmamıştı. Çiftler: ChanBaek HunHan KaiSoo ✴ Kitap Angst değil ✴