17°•°•SİYAHIN KALBİ

44 12 69
                                    


"Bir hilal yitirilmiş, bin güneşe bedel."


17.BÖLÜM°•°•°•°•°•

Etrafı dikenli tellerle çevrili bir siyah güle su dökmek isteyip kesik parmağın kanıyla kırmızıya boyamak kadardı yaprakları hayata döndürecek güzellikler.

Karanlığa küs gül, kırmızıya hasret.

Öyle bir kırmızı ki bin siyaha rahmet.

Ve ben ise, siyah sandığım gülün kalbimi kanatması ile aslında kırmızı olduğunu öğrenince küstüm onlarca renge.

"Bu o değil mi?" Şaşkınlıktan zar zor mırıldanan Atınç yüzümüze umarsızca bakan bu hırsızı çoktan tanımıştı. O zaman da doğruyu söylemişti Fırat. 'Biz değil de başkaları olur her zaman.' Diyerek. Halbuki biz kendi oyunumuzda dahi başkasının kalbinden kopan sözlere mahkum gece sessizleri...

"Yine mi kandırıldık yoksa?" Hayal kırıklığım sesimi de inceden yakarken yüzüme duygusuzluğu haykıracak derecede soğuk bakan bu adam bile ne kadar yorulduğumuzu hissediyordu artık.

Bertan sinirle tek eliyle boğazını sıkıyordu adamın. Buna rağmen ağzından tek bir söz çıkmıyordu. "Kimsiniz lan siz!" Çoktan omzumdan sıyrılıp gitmişti omzumdan eli Ufuk'un. Şimdi yakasını sıkıyordu hırsla onun uğruna can verilecek elleri. "Cevap versene!" Can damarına basılmış olduğunu belli ediyordu ızdırap içinde hırlayan nefesi.

"Ne çalmaya geldin buraya?" Atınç ise sıktığı parmaklarına nefesin varlığından haberdar etmeksizin daha da dar ederken yok olmuyordu bilakis gittikçe artıyordu öfkesi. "Biraz sakin olun, korkuyor kız." Bertan gözlerimi elalar ile buluşmaya yönlendirirken kısa bir süre sonra bir köşeye fırlatmıştı adamı. Az önce beni düşünmesinin ardından neden böyle bir şey yapmıştı? "Bir an elim kaydı." Diyerek açıklamada bulunduğunda yerde kalmış adama yönlendirmişti bütün dikkati.

Her şey başa sarmıştı adeta.

"Seni bekliyoruz, salak değilsen anlat her şeyi." Ufuk ona yukarıdan bakarken öfkesi delip geçecek cinstendi. Yerde nefes nefese kalmış kişi ise birdenbire bizi dumura uğratmış gibi değildi henüz.

"Oğlum?" Annem merdivenleri ağır ağır çıkarken seslere karşı gelmiş olduğu gün gibi ortada iken bize bakıyordu bir açıklama istercesine. "Ne oluyor?" Gözlerim bir anlığına Bertan'ın yüzüne değindiğinde yerde duran adama kinle baktığını ve bunun gücünün her daim arttığını gördüm. Onu bu kadar sinirlendirecek şey de neydi böyle, misafirliğe geldiği evde hırsızlık vakası ile karşı karşıya kalması mı?

"Bir şey yok anne biz hallettik, uyu sen." Annem inatla arkamızda kalan adamı görmeye çalışırken Atınç onun koluna girip zorla da olsa merdivenlerden indirmeye başlamıştı. "Önemli değil, takma kafana. Gel şöyle otur biraz." Böyle başlayan sözlerin sonu annemin olay mahallinden uzaklaşması ile son bulurdu ve şimdi de bu görevi Atınç üstlenmişti.

"Kalk sen de." Bertan Kolundan tutup zorla yerden kaldırdığı güçlü bedene iğrenircesine bir dokunuşta bulunurken yapacakları şeyin korkusu vardı içimde. Belki de biraz şüphe. "Nereye?"Diyerek yüzlerine baktığımda Ufuk umursar gibi değildi beni. Daha çok aklı bu karma karışık kör düğümün sonuna ulaşmak ister gibiydi. "Korkacak bir şey yok, aramızda halledeceğiz." Bertan gözlerime güven vermek ister gibi bakarken sinirinden çatılmış kaşları buna pek izin vermiyordu pek.

Nefretin Soluğu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin