Potion

5.7K 522 2.5K
                                    

Şimdi, öncelikle efendim, uyarmam gerekir ki bu bölümü kesinlikle atlamayın. Özellikle bilge şifacının yalnız başına takıldığı kısımları falan. Her parçanın birleştiği bölüme hoş geldiniz, iyi okumalar dilerim efendim...

Ayrıca, buraya kadar gelip de sabırla beklediğiniz için size minnettarım. Geç oldu ama eh, oldu bir şeyler. ❤
- -

"Ne?" Niall durdu ve Harry'nin dediklerini düşündükten kısa bir süre sonra yeniden dehşete düştü. Gözlerini irice açıp, "NE!" Diye bağırdı.

Harry etrafa bakınıp kimsenin kendilerini duyup duymadıklarını tedirgince kontrol etti. Sinemaya gireceklerdi ve tam şu anda filmin başlamasına yarım saat kalmışken Niall'a, Louis ile arasında olanları anlatmıştı. Bunun şu an için kötü bir fikir olacağını bilemezdi ki. "Bağırma Niall," diye fısıldayarak ona döndü. Niall'ın dehşete kapılmış yüzünü görünce ise gülüşünü zar zor tutuyordu. "Herkese sesini duyurmak falan mı istiyorsun?"

"Şu an... Şu an olanları idrak etmeye çalışıyorum ve bu o kadar hayal gücümün ötesinde bir şey ki!" Yutkunarak elinde tuttuğu mısır kutusuna baktı. "Tanrım..." Yeniden Harry'ye dönüp boş eliyle yakasından sarstı hafifçe. "ONUNLA ÖPÜŞTÜN!"

"Şşş!" Harry sinirle avucunu onun dudaklarına bastırdığında Niall'ın iri mavi gözleri hala eski haline dönmemişti. "Sana bağırma dedim Niall, söylediğime pişman etme beni."

Niall omuzlarını düşürüp nefesini burnundan verdi. Gözleri yuvalarında bir tur dönünce, Harry de elini geri çekmişti. "Bunu yaptığına inanamıyorum," diye tısladı. "Üstelik babanın yaptıklarını ve dediklerini bilmiyormuş gibi davranıyorsun. Bunu öğrenirse kim bilir sana o steteskopla ne yapacak," diyerek acıklı bir sesle inleyip ağzına avuç dolusu mısırı sıkıştırdı.

Harry bir şey söylemeden kollarını birleştirdi. Gözleriyle etrafa bakınıp rahatlamaya çalıştı. Niall'a söyleyerek hata mı yaptım acaba, diye düşünüyordu ama daha fazla da içinde tutamayacaktı. Yaşı henüz on yediydi. Haliyle hormonsal dengelerinin karmakarışık bir hal almış şu zaman dilimlerinde başından geçenleri yakın bir arkadaşına anlatma gereği hissetmişti. Louis hakkında doğru dürüst kimseyle konuşup fikir alamıyordu, nereden bilebilirdi söyleyeceği ilk kişinin Niall olacağını?

Gerçi şöyle ki, ondan da başka yakın olduğu yoktu. Chad, yakın olma olasılığının da altındaydı.

"Tamam, bak aslında seni sıkmak istemezdim kanka ama... Sence bu ne kadar doğru ki?"

"Bence çok doğru bir karar," dedi net bir sesle. "Onun için kendimi doğru olarak görüyorum ve kendim için de en doğrusunun Louis olduğunu... Sanki diğer yanımı kapatıyormuş gibi. Louis'yle çok benziyoruz ve... Ve o inanılmaz biri, Niall." Dudakları kıvrıldığında gözleri hevesle parlamıştı. "Ayrıca anlatılan alfalar gibi de değil. Kibar, nazik ve harika bir adam! Tamam, şey... En çok bana kibar aslında ama bu zaten olması gereken şey değil mi?"

"İğrençsin Harry," diye burun kırıştırdı. "O köpeğimsi gibi iğrenç bir şeyden kokmuyor mu? Yani bilirsin işte... salyalar, iğrenç kokular, hırıltılar ve-"

Harry irice açtı gözlerini. Niall bunu söylediğine pişman olacakmış gibi dudaklarını birbirine kenetlemek zorunda kaldı. "Tabii ki hayır! Çok güzel kokuyor ve- hey! Sana ne onun kokusundan?"

"Tamam, bir şey demiyorum ama yine de dikkatli ol kanka. En azından baban konusunda çok dikkatli olman gerekiyormuş gibi hissediyorum."

"Niall, bak bunlar aramızda kalacak, tamam mı?"

"Kanka ne diyorsun ya? Benden asla sır çıkmaz," dedi emin bir ses tonuyla. Harry ona güvendiğini belli ederek gülümsedi ve birlikte sinema salonuna ilerlediler.

hum-ega | Larry ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin