**Bölüm 7** Doğu

72 20 18
                                    

 Danielin bileğine denizci ipiyle bağlı olan Pheiada birlikte merdivenlerin son basamaklarını iniyorlardı. Pheiada Adımlarını ne kadar dikkatli atmış olsa da meraklarını gizlemekte zorlanıyordu. Belki de yüzlerce yıldır kimsenin ayak basmadığı bir yerdeydiler. Uzun yürüyüşün sonunda genişleyen bir mağara zeminine ulaşmayı başarmışlardı. Mağara'nın duvarları yeşil alevler ile yanan mumlarla kaplıydı. Mumlar yağlanmış oldukları halde ateşleri oldukça zayıftı. Ateşinden çıkan herhangi bir duman yoktu. 

 Daniel, ölüm büyücüsünün cesedini merdivenlerin sonunda yüz üstü yatarken buldu. Mumları kendi hayat gücüyle canlı tutuyor olmalıydı. Ama et yığınından oluşan büyücü öldüğü için mumlar birkaç dakika sonra sıradan bir ateş gibi sönerek mağarayı karanlığa gömecekti. Mağara'nın en ucunda yukarı doğru asılı duran zincirler belli belirsiz görünüyordu. Daniel dikkatlice baktığında hem tavandan hem de taş zeminden çıkan dört zincir ortadaki bir kutuda birleştiğini fark etti. Yavaşça karanlığa gömülen mağara duvarlarına uyum sağlamış kutuyu zincirler olmasa göremeyebilirdi.

 Daniel son basamağa adım attığında Pheiada'nın çığlığını duydu. Hızlıca arkasını dönüp baktığında Lucius Pheiada'nın boynuna bıçak dayamıştı. Bıçak, kadının boynundaki derinin gerilmesine sebep olacak kadar baskı yapıyordu.

" Kaç kişiyi öldürdü ? " dedi gergin bir sesle. 

 Lucius merdivenlerden bir kaç adım yüksekte olduğundan Pheiada'nın kafası Lucius'un göğüs hizasına geliyordu. Lucius, kadın'ın kafasını iyice kavramıştı. Bıçak işe yaramazsa tek bir hareketle boynunu kırmayı planlıyor olmalıydı. 

 Daniel bir kaç adım yaklaşarak " O bir şey yapmadı abi. Bıçağı ona ben verdim " dedi. 

 Lucius bıçağı Pheiada'nın boynundan çekerek ellerinin arasına aldı. Pheiada'yı Bırakırken onu sertçe ittirerek geriye kalan beş adım merdivenden yuvarlanmasına sebep oldu. Daniel kadının yanına koşarak kalkmasına yardım ederken Lucius Kabzasındaki işlemeleri inceledikten sonra Derin bir nefes aldı.

" Onun ne olduğunu unutma, kardeşim " dedi. 

 Pheiada'nın pullu gibi görünen derisine yeni yaralar eklenmişti. Boynundaki bıçağın izi, kan olmasa da belli oluyordu. Arta, Lucius'a vahşi bir yılan gözleriyle baktı. 

 Lucius bıçağı bırakacakmış gibi durmuyordu. Neden bıraksın ki ? Bir büyücünün bıçağı dünyanın medeniyetten yoksun yerlerinde iyi para ediyordu. Lucius bıçağı sağ eline alarak merdivenlerden çıkarken Daniel kardeşine seslenerek elini uzattı. 

" Lucius ! Bıçak " diye seslendi.

 Lucius Daniel'in havada kalan eline baktı. Kısa anlar ile gerilip gevşeyen yüz kasları elinin içindeki bıçağı bırakmamak için tereddüt ettiğini anlatıyordu. Kısa kararsızlığının sonunda bıçağı Daniel'in ayaklarının önüne, Pheiada'nın yakınına fırlattı. Bıçak basamaklardan yuvarlanarak zemine çarptı. Kabzasından çıkan metalik ses mağaranın içinde yankılandı.

 Lucius bir zamanlar Exintis şehir devletlerine sadık bir askerdi. Ama uzun deniz yolculukları ve korsanlarla savaşmak onu değiştirmişti. Bir korsan gibi düşünmeye başlamıştı. Dumaglılarla köle ticaretine karışmıştı. Kaçakçılıktan iki kere tutuklanmıştı ve bir tanesinde damgalanmıştı. Verilen görevlerini eninde sonunda tamamlasa da ne yapacağı bilinmez birisiydi. Daniel'in kardeşi olmasaydı görev için seçilmeyecekti.

 Daniel bıçağı alarak kınına yerleştirdikten sonra Lucius yüzünü mağaranın yukarısından gelen ışığa çevirerek sendeleyen adımlarla merdivenlerden çıkmaya başladı. " Adamlarım eşyalarını aşağı getirecek " diye yankılandı sesi görüntüsü yükselen merdivenlerde kaybolduktan bir kaç dakika sonra.

EjderKral : Ölülerin Sandığı(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin