Okula yaklaşırken delireceğimi hissettim. İlk dersim Vampir Sosyolojisi 101di. Tehlikelerden korunmak için bu saçma dersi almak zorunda mıydık sanki? Okulun içine girerken kapının önündeki savaşcıları gördüm. Erebus'un oğulları. Gereğinden fazla irilerdi. Ben geçerken yumruklarını sıkarak selam verdiler. Aynısını tekrarladıktan sonra okulun içine girdim ve dersin işleneceği sınıfa doğru hızla koştum. Okul çok büyüktü. Sınıfın kapısını açtığım anda tüm gözler benim üzerime çevrildi. Aman ne güzel! Okuldaki herkesin beni tanıması yetmiyormuş gibi şimdide herkesin gözleri benim üzerimdeydi. Onları görmezden gelmeye çalışarak sırama oturdum.Dersin öğretmeni Laureate'miz Loren Blake'ti. Şiir dersi öğretmeniydi. Ve benim favori öğretmenimdi. Onunla göz göze geldiğimde tam arkamda oturan ikizleri gördüm.İkizler dememin sebebi onların ikiz olması değil ki onlar zaten değiller. Eva ve Calanthe. Eva uzun, parlak, koyu renkli dalgalı saçlarıyla ,kapuçino tengi rengiyle ve koyu renkli gözleriyle Jamaikalı-Amerikan karışımı Connecticutlu, Calanthe ise mavi gözleri, krem rengi cildi ve uzun güçlü, sarı saçlarıyla Tulsalı bir kızdı. Onlara ikiz dememizin tek nedeni psikolojik olarak bağlı olmaları. Eva ve Calanthe zaten kendilerinin ikiz olduğunu düşünüyor. Calanthe ona baktığım sırada el kol hareketleriyle derslerin bitiminden sonra film izleyeceğimizi anlatmaya çalışıyordu. Gözlerimi kırptım ve önüme döndüm. Kızların arkamdan kıkırdadığını duyabiliyordum. Bunun nedeni benim solumdaki sırada Vincent'ın oturmasıydı. Okuldaki kızlar ona deli oluyordu. Nihayet (İkizler'in yorumuyla) ders bittiğinde ikizler heyecanlı bir şekilde beni sınıftan çekiştirerek çıkardılar.
''Hey! Kesin şunu, ne yapıyorsunuz?'' dedim.
''Megan lütfen, film için çok heyecanlıyız.'' dedi Eva. İkisinin gözündeki o pırıltıyı görünce ne kadar istediklerinin farkına vardım.
''İkiniz gitsenize. Benimle gezmenize gerek yok ben gayet iyiyim.'' dedim. Eva ve Calanthe'nin sürekli yanımda olmasının sebebi beni yalnız bırakmamaya çalışmaktı. Ama ikisinin Vincent'a nasıl tutulduğunu gördükten sonra artık onları yalnız gitmeleri için ikna etmem gerekiyordu. Bunu tabikide beni rahatsız ettikleri için yapmıyordum, onlar için yapıyordum. Ah! kimi kandırıyorum ki? Tabikide onların peşimi bırakması için yapıyorum. Eva ve Calanthe'nin sürekli bir türlü bıkmadıkları şu alışveriş konusu beni bayıyordu. Bir kazak ve bir pantolon. Benim moda anlayışım buydu.
''Buna inanalım mı?'' dedi Calanthe. İkisi kuşkulu bir şekilde bana bakarken onları inandırmak için aklımdan bir sürü düşünce geçiyordu. Eğer birşey bulamazsam tüm gece ikizlerin Vincent'a nasıl asıldığını izlemek zorunda kalacaktım ki bu düşüncenin bile beni baydığını fark ettim.
''Tabiki, Damien, Jack ve ben mutlaka eğlenmenin bir yolunu buluruz. Bence yalnız gitmelisiniz ama sanki geç bile kaldınız.'' dedim ve anında ikizlerin yüzünde oluşan o endişeyi fark ettim. İkiside '' Seni seviyoruz, yalnız kalma'' gibisinden laflar ederek anında Vincent'ın odasına koşmaya başladı. O topukluklarla nasıl koştuklarını bir türlü anlayamıyordum. Sanırım bin yıl denesem yinede koşamazdım. İkizlere söylediğimin aksini yapıyordum. Damien ve Jack'in yanına gitmiyordum. Dışarı çıktım ve bir banka oturdum. İkinci derse yada üçüncü derse girmek istemiyordum. Zaten ikizler, Damien ve Jack girmemişlerdi. İkinci ders başlar başlamaz odama gitmeliydim. Eğer Neferet beni görürse ona ne diyecektim? Derslere girmek istemiyorum mu? İkinci dersi haber veren sesi duyar duymaz kendi odama doğru ilerledim. Kimseye gözükmemeye çalıştım. Yatakhane bomboştu. Herkes dersteydi. Kendi odamın kapısını açtığımda karşımda Afrodit'i görünce küçük bir şok geçirdim.
''Sonunda geldin. Bu ayakkabılarla beklemek nasıl birşey biliyor musun sen?'' dedi ve kibirli bir şekilde yüzüme baktı. Göz devirdim yatağıma oturdum.
''Burada ne işin var?''
''Hu hu unuttun galiba. Stevie Rae diye bir arkadaşın var hani ölüpte geri gelmiş olan? dedi. Ah! Stevie Rae'yi tamamen unutmuştum. Başlı başına büyük bir problemdi. Stevie bir vampir çaylaktı.Öldüğü geceyi hatırladım. Benim kollarımda ölmüştü. Geri gelmesi ise çok büyük bir süpriz olmuştu. Ama küçük bir problemimiz vardı. Stevie Rae'nin alnındaki hilal mavi değil kırmızıydı. Olay sadece bu küçük problemle bitmiyordu. Stevie Rae geri döndüğünde kana susamış ve vahşi bir şekilde dönmüştü. Adeta Stevie Rae kendisinin kötü versiyonuna dönüşmüştü.
''Tamamen unuttum. Umarım onu sakladın'' dedim.
''Evet şu pencereyi açıp baktığında onun duvara tırmandığını görebilirsin.'' dedi ve pencereyi açtı. Ve o anda pencerenin kenarından kıvırcık sarı saçlar gözüktü daha sonra Stevie Rae pencereden içeri atladı.
''Merhaba Megan'' dedi kıvırcık sarı saçlarını sallayarak.
''Afrodit sen delirdin mi? O aç! Göremiyor musun? dedim panik olmuş bir şekilde. Stevie Rae'yi kontrol altına almamız gerekiyordu.Yoksa okuldaki yetkili kişilere yakalanabilirdik ve yüksek konsey bunu öğrenirse gerçekten başımız belaya girerdi.
''Ne o artık en iyi arkadaşın değil miyim?'' dedi Stevie Rae. Gözlerine baktım. Dehşet vericiydi. Kırmızı vampir olmuştu.Ve şimdi benim eski arkadaşım Stevie Rae'den eser yoktu. Ama onu hala seviyordum. Bırakamazdım.
''Saçmalama tabikide öylesin Stevie Rae'' dedim öne atılarak. Ona sarılmaya çalıştım ama beni itti. Sadece bu davranışlarına dayanmak olsa belki daha kolaydı. O açtı. Sanki daima açtı. Kana susamıştı.Onu durdurmak eskisinden daha zordu. Beni dinlemiyordu mantığını tamamen kaybetmişti. Düzgün düşünemediğini anlayabiliyordum.
''Kan istiyorum.'' dedi Stevie Rae. Az önceki halinden daha aç görününce Afrodit'e baktım.
''Ne? Bir vampir çaylaktan insana dönüşmem onun benim kanımı emmesi gerektiği anlamına gelmiyor! dedi.
Tam birşeyler söyleyecektim ki dışarıdaki ayak seslerini duydum. Birileri buraya geliyordu. İşte şimdi işimiz bitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yoldan Çıkmış
VampireYoldan çıkmış sizi bambaşka dünyalara taşıyacak. 16 yaşındaki Megan'ın maceralarının anlatıldığı bu hikayede ön plana çıkan korku, romantizm ile dengelenecek. Megan tüm vampirlerden daha farklıdır. Beş elementi yönetmesinin yanı sıra sezgi kuvveti ç...