7.BÖLÜM
-BİLİNEN YANLIŞLAR -
Doktor bunu diyeceğimi biliyor ve beni bekliyordu. Ona kabul ettiğimi söylediğimde yüzünde sinsi bir tebessüm oluştu. Hemen telefonunu çıkardı ve;
"Savaş geldi. Beklediğimiz gibi.."
Konuşma bittikten sonra "Artık içeri girebilir miyim? , Daha ne yapmalıyım?" diye söylendim .
"Izin geldi. Içeriye girebilirsin dedi. "
"UMUT'UN AĞZINDAN"
(09:30)
Kapı açıldığı an gördüğüm kişi Savaş'tı. Bana doğru yaklaştı ve gülerek;
"Çok uyudun" Dedi.
O böyle gülüyordu. Bense "Neler oldu ? Bu adamlar kim?" diye söylenirken gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum.
Yatağımın yanına geldi.
Elleriyle yanaklarımı kavrayarak "Şttt.. Sakın.. Sakın ağlama." diyordu. Alnını alnıma yasladı.
"Sen ağlamayı haketmiyorsun." diyerek sözlerine devam etti.
Söyledikleri beni mutlu etse de tebessümü kabul etmiyordu kalbim. Ağlamaya devam ettim.
"Neden? Nasıl? Nasıl olur da 2 ayda tüm hayatım alt üst olur? Sen de onlardansın, öyle değil mi?"
Dedim kızgın bir ses ifadesiyle. Daha da yüksek sesle ağlamaya başladım.
" Lanet olası defteri bulun ve gidin. Hayatımdan defolup gidin !" Diye bağırıyordum.
"SAVAŞ'IN AĞZINDAN"
"Sen de onlardan birisin, değil mi?"
Cevabını veremediğim tek soru. Gencecik bir kızın hayatını bir defter pahasına hiç etmek Savaş'ın yapacağı bir iş değil. Ya da bir dakika.. Tam da Savaş'ın yapacağı bir iş.. Yıllarca 'V'enture örgütünün yenilmez ajanı..
Umut'un siniri ses tonuna yansımış, durmadan bağırıyordu. Durmadan, hiç susmadan ağlıyordu. "Neden? " diye çırpınarak uykuya daldı. Odanın arka köşesindeki koltuğu yatağın önüne çektim. Yavaşça oturarak elini tuttum. Buz gibiydi. Yüreğinin mutsuz oluşu bedenine yansımıstı adeta. Gözlerinin altı morarmış, yüzü sararmış, yanakları içe çökmüştü.
Bu sırada İngiliz Doktor Read, dışarıdaki sallanan koltuğu oturmuş sigarasını içiyor. Tabii vazgeçilmez radyosunda her gün çalan o şarkıyla...
(Sting - Shape of my heart)
Yavaşça kapıyı kapatarak odadan çıktım. Read'in yanındaki betona oturarak kahklalar atmaya başladım. "Çok komik değil mi?" diyerek kahkahalarımı gittikçe yükseltiyordum. "Ben o küçük kıza aşık oldum. "NP bölgesinin gizli kahramanı Savaş (!) " Gülmekten kıpkırmızı olmuş suratım aniden üzgün bir yüz ifadesine büründü.
Doktorsa karşımda oturmuş gözünü bile kırpmadan beni izliyordu. Tebessüm ve ügzünlük karışımı bir yüz ifadesiyle ;
"Ben de onlar için çalışmaktan çok hoşnut değilim. Hem o küçük kız ne kadar da büyümüş?" diyerek anlatmaya başladı." 10-20 sene önce, Hicran hamile olduğunu öğrendiğinde şirketten ayrılmak istediğini söyledi. Tabiki kocası Harun da.. " Sözlerine ara verdi ve elindeki sigaradan bir nefes daha aldı. Derin bir iç çekerek " Bu illetten kurtulmak kolay değil. Kendileri kaçabildi belki ama.. Şimdi de Umut'ları burada.."
Bir dakika? Ne diyordu bu adam?
"Anne ve babası kaçtı mı? Umut bana trafik kazasında öldüklerini söylemişti."
Bu sefer gülen taraf o oldu. Kalın hırıltılı ses tonuyla küçük bir kahkaha attıktan sonra..
"Onlar ölmedi.. 'V'enture onları öldürmek isteyince iki kardeşi yakın dostlarına emanet ederek ülkeyi terk ettiler. Bir kaç yıl sonra döneceklerini söylemişlerdi. Ama şuan nerede olduklarını kimse bilmiyor."
(10:18)
Umut'un uyanmasını beklerken uyuya kalmışım. "Savaş.. Uyan. " diye seslenince ani bir hareketle " Efendim? Bir şey mi oldu he ? İyi misin?" diyerek doğruldum. Küçük bir tebessümle "İyiyim, korkma." diyebildi.
Tek elimle yanağını okşayarak gözlerinin içine baktım. Siniri geçmişti belli.Sadece .. Üzüntü vardı içinde. Her zamankinden daha derin.
(10:28)
Tam on dakikadır gözümü gözümden ayırmamıştım. Sanırım bugünün ödülü buydu. Gözlerini ilk çeviren o oldu. Gülerek "Beni biraz dışarı çıkarır mısın? Hava almam gerek. " dedi. Onu dışarmak için Read'i ikna edebilirdim sanırım. "Bir saniye" diyerek doktorun yanına gitim. Bir iki dakika dil dökmek izin için oldukça kısa süre olsa gerek. Tekrar odaya dönüp Umut'u odanın sol tarafında duvara yaslanmış olan tekerlekli sandalyeye oturttum. Nihayet oradan çıktık ve bahçenin arka tarafında, tahta masanın önünde durduk.
Umut sanki bir şey isteyecekmiş gibi bakıyordu gözlerimin içine. Başını göğsüme dayadı. Nefes alıp verişlerini hissedebiliyordum. Çok geçmeden ellerini belimi doladı. İster istemez yüzümde bir tebessüm oluştu. Bende ellerimi saçlarına götürerek çenemi başına yasladım. Bir zaman sonra
"Artık içeri girmeliyiz" dedim ağzımla üzgün işareti yaparak. Başını göğsümden çekti ve yavaş hareketlerle doğruldu. "Senden bir şey isteyebilir miyim?" dedi. Hemen 'söyle' dercesine salladım başımı...
Kısa bir sessizlikten sonra başını kaldırdı ve umut dolu ses tonuyla;
" Sizi duydum. Yaşıyorlarmış.. Onları bulalım Savaş! "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybolmuş Anılar
Fanfiction"Bugüne; yaşadıklarını, aslında yaşamamış olarak uyanmak.."