Okul# -A

57 14 4
                                    

Evet yine o sabırsızlıkla beklediğimiz teneffüs zili çalmış ve biz dört kafadar bahçede her zaman oturduğumuz yerde yerlerimizi almıştık.Joseph sarı saçlarının arasından elini geçirip o masmavi gözleriyle bana her zamanki alımlı bakışlarıyla bakarak :

Alycia,matematik hocasının verdiği ödevi yaptın mı ? diye sordu.Aslında ödevlerle çokta ilgisi olan birisi olmamasına rağmen sormuştu bu soruyu.Derken kafamda inanılmaz bir acı hissettim.Bahçede oynayan çocukların topu kafama gelmişti.Joseph deli gibi gülüyor bende kafamı iki elimin arasına alıp acının dinmesini beklerken Lucy :

-İyi misim canım ? diye sordu.
Bende Joseph 'e ve topun geldiği yöne sinirli sinirli bakarak :

-İyiyim problem yok. dedim.

Matthew yine telefonuna gömülmüş asosyal biçimde oturuyordu.Ders zili çalmasıyla hepimizin oflayıp puflaması bir oldu.

Yine sıkıcı bir matematik dersi daha.Matematikten nefret ediyordum ve gerçekten kötü ayrılan iki eski sevgili gibiydik o bana ben ona küs idik.Kafamdan bu gibi düşünceler geçer iken arkamdan biri sertçe dürtüyordu.Arkamı döndüm ve bindebir olan bir olayla karşılaştım.Matthew zümrüt yeşili gözleriyle bana yalvarırcasına bakıyordu ve fısıldayarak :

-Alycia ödevini yaptıysan verebilir misin ? Yine sözlü notumun düşük gelmesini istemiyorum dedi.Bende :

- Tabi veririm.Dedim ve o an bir şeyi fark ettim aynı soruyu bana 10 dakika önce Joseph sormuş ve ben öylece kalakalmış ve sonrasında kafamı topu yemiştim.Josephten gerçekten hoşlanıyordum fakat benden hoşlanıp hoşlanmadığı bilmiyordum.Her kıza aynı şekilde yaklaşıyordu ve rahat bir tipti aslında. Matthewde yakışıklıydı.Simsiyah saçları ve çok güzel yemyeşil gözleri vardı fakat ben Joseph'e baktığımda oluşan duygular onda oluşmuyordu. Galiba ben Joseph'e aşık olmuştum adını duyduğumda dahi yüzüm kızarıyor,avuç içlerim terliyor ve kalbim küt küt atıyordu yok ya ne aşkı ben sadece ondan hoşlanıyordum evet evet bu şekilde söyleyebilirdik.Ve kurtuluş zili çalmıştı nihayet.Çıkıştı kapının ağzında yine Lucy'i bekliyorduk.Kafasının üstünde ki dağınık topuzu,önüne düşen sarı bukleleri,dolgun kırmızı dudakları ve ela rengi gözleriyle yine herkesin dikkati onun üzerindeydi.Ben lavaboya gidiyorum siz beni beklemeyin diyerek lavaboya gidip ihtiyacımı giderdikten sonra aynada kendime baktım.Kızıl saçlarım ve mavi gözlerimle gayet güzel gözüküyordum bugün kendimi güzel hissettiğim günlerden biriydi.Kapıdan çıkarken Matthewle çarpıştık ve ona :

- Eve gitmiyor muydun ? Diye sordum o da :

-Ee şey bende lavaboya gidicektim yani gidiyordum neyse ben gideyim.dedi.fakat halinde bir gariplik vardı.Neyse çok geçmeden bende eve doğru yürüdüm.

Eve gider gitmez odama attım kendimi yatağımın üstünde sağa sola dönüp duruyordum.Pazartesi günü olacak konser için çok heyecanlıydım.Ne giyeceğimi düşünmeye başladım derken birden odamın kapısı açıldı ve küçük kardeşim Travis içeri girdi ve sinir bozucu bir tavırla :

-Abla annem nerede ?  Diye sordu.

Bende:

-Daha yeni geldiğimin farkındasın nereden bilebilirim.Bir yere gideceğini söylemedi belki bahçeye çıkmıştır.Anne ? Anneeeeee ?

Cevap yoktu neyse fazla endişelenmedim.Fakat içim huzursuzdu.

Babamla boşandıkları zamandan itibaren evin geçimi sağlamak amacıyla ilkokuldan mezun olduğu için çok ağır şartlarda çalışıyordu ve haliyle eve geç geliyordu fakat işten geçen hafta ayrılmıştı.Ve eve geç gelmesini gerektirecek bir durum yoktu zaten geç gelecek olsaydı mutlaka bizi haberdar ederdi.Endişelenmeye başladım.Ve annemin cep telefonundan ona ulaşmaya çalıştım ama çalıyor çalıyor açmıyordu.Bütün vücuduma sanki kramplar giriyordu belki fazla abartıyordum ama içimde oluşan kötü hisse engel olamıyordum.Evin her yerine baktım fakat annemi bir türlü bulamadım derken bodrum kattan kardeşimin çığlığını duydum.Ve koşarak bodrum kata indim.Gördüğüm manzara karşısında bütün bedenim buz kesti.Hiçbir yerimi hissedemiyor adeta felçli gibiydim.Beynim uyuşuyor ve bunun bir kabus olması için yalvarıyordum.Annem yerde daha bu sabah üzerine giymiş olduğu pembe elbisesi kana bulanmış ve o bana huzur veren gözleri korkmuş bir şekilde yerde her yeri kan içinde uzanıyordu.Yanına yaşıyor olma umuduyla gittim fakat küçükken karanlıkta korkup yanına gittiğim geceler koynuna uzandığımda ninni gibi dinleyip huzur içinde beni uyutan sıcacık,küt küt atan kalbi artık durmuştu.Ne yapacağımı bilemiyordum.Ağladıkça ağladım gözümde yaş kalmayıncaya kadar.Bende annemle birlikte ölmeyi dilerken gözümün önüne kardeşimin görüntüsü ilişti daha 6 yaşındaydı ve annesini yerde ölü görmek hem onun hem benim için ağır bir travmaydı.Gözlerini pörtletmiş olayın şokuyla hala olduğu yerde dikiliyordu.Ve yanıma geldi ve o buz mavisi gözleri benim gibi yaşlarla ıslanmıştı.Onun için güçlü kalmayı denedim fakat başaramadım.O sırada içeri yan komşumuz Lana teyze girdi ve girmesiyle çığlık atması bir oldu.Bize dönerek :

- B-b-ben çığlıkları duydumda geldim ne oldu burada ? Annen öldü mü ?Alycia ?

Beynim uğulduyor ne sorduğunu duydum fakat cevap verecek halim bile yoktu.

Sorusunu yineledi ve :

-Alycia tatlım ? Alycia kardeşini al ve yukarıya çık istersen ben polislere haber vereyim dedi.Sesi titriyordu ve ağlamamak için kendini sıkıyordu.Lana teyze her zaman çok iyi ve kibardı.62 yaşımda olmasına rağmen oldukça dinçti.Ve onu hep bir şeyle uğraşırken görürdüm.Annemle babam evliliğinde bu evi yaptıklarından öncede burada yaşıyordu ve babam annemi bir kadın için terk ettiğinde anneme hep bir anne gibi destek olmuştu.Annemle babam ben 12 yaşındayken ayrılmışlardı.Maddi yönden varlıklı bir kadındı ve bize her gün okul harçlığımızı verir adeta bir anneanne edasiyla kardeşimle beni çok severdi.

Çok geçmeden polis ve ambulans kapımızdaydı annemi sedyeye koyup kaldırdıklarında ona bir daha asla sarılamayacağımı,kokusunu asla içime doya doya çekemeyeceğimi hatırladım.Yanına gittim ve kanla karışık alnından öptüm.Bu bir veda öpücüğü değildi anne.Seninle tekrar görüşeceğiz....

Güçler ÜlkesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin