Saldırıdan sonra kendini toparlayan askerlerini şöyle bir süzdü Komutan Layris. Yarı insan olmaları işe yarıyordu. Layris aslında biliyordu ki zihinsel olarak en kuvvetli olan insandı. Ne çok şey atlatmalarına rağmen en çabuk çözüm bulup, adapte olan onlar olmuştu. Bu yüzden bu saldırının ardından hemen toparlanan yanları insan yanlarıydı. Bugün Karanlık şehirden çıkacaklardı. Toparlanmışlardı ve neredeyse yola çıkmak üzerelerdi. Son hazırlıklar bitince, tepenin üzerinde oturan Dev'e takıldı gözleri. Aynı anda Tria ve Alinda'nın da ona baktıklarını gördü. Yanına doğru yürüdü ve seslendi.
- Hey dostum, niye bu kadar üzgünsün?"
- "Komutan üzgün değilim sadece düşünüyorum"
- "Hmm peki yardımcı olabilir miyim? Bir de sana bir teşekkür borcumuz var. Hem evini açtın bize, hem de bizi savundun. Sen iyi bir dostsun."
- "Bunu duyan dev kocaman gülümsedi ve ayağa kalktı."
- "Heyy dostum keyfini bozdum kusura bakma" dedi Layris. O sırada kızlar ve Kahin de yanına gelmişti.
- "Neden bahsediyorsun iri komutan? Düşünüyorum demiştim sana. Karar vermemi sağladın. Teşekkür ederim"
- " Bir şey yapmadım ama neye karar verdin anlamadım" dev gururlu bir edayla;
- "Ben de sizinle geliyorum" dedi. Tria ve Alinda buna çok sevindiler. Komutan ve Kahin ise bu kocaman adamla Büyülü ormandan nasıl fark edilmeden geçeceklerini düşünüyorlardı.
Yola çıktıklarında az bir yolları kaldığını bildiklerinden yavaş ilerliyorlardı. Artık tehlike geride kalmıştı. Büyülü orman ile Karanlık ülke arasındaki alan korunaklıydı. Ulaştıklarında akşam olmak üzereydi. Gece ormana girmek akıl karı olmadığından kamp kurmaya karar verdiler. Yanlarında getirdikleri çadırları kurdular. Arabaların üstlerini kapattılar. Herkes için yatacak bir yer vardı bu akşam da. Tanrı şu ana kadar yanlarındaydı, biliyorlardı. Ama Büyülü Orman'dan hepsi korkuyordu. Hissettirmeseler de.
Kahin biraz etrafı dolaşmak için çıkmıştı. Yeteneklerine oldukça güveniyordu ama hisleri onu yanıltmadıysa Tria zirveye tırmanmıştı. Onun enerjisi bazen Kahin'i bile baskılıyordu. Bunu tabii Kahin'den başka bilen yoktu. Bazen bu durumu Sars Kralı Kemun'un da hissedebildiğini sanıyordu. Bazı enerji yoğunlaşmalarında ikisi birden bakışlarını Tria'ya kilitliyorlardı. Tria bile bu durumu tam olarak anlayamıyordu. Onda özel bir şey vardı. Bu dünyayı kurtarabilecek bir şeyler. Biraz daha ilerlediğinde Tria'yı gördü. Ormanın tam sınırında oturmuş, gözlerini kapatmıştı. Yanına gitti usulca oturdu. Tria gözlerini hiç açmadan;
- "Kahin hoş geldin..." dedi. "Benim buraya geldiğimi kimse bilmiyordu, sınırları kontrol etmek için geziyordun değil mi*
- "Evet Tria... Son zamanlarda senin de kahin olduğunu düşünmeye başladım" dedi gülerek Kahin.
- "Kahin şu yolculuk bittiğinde oturup uzun uzun bu konuyu konuşmalıyız ama şu an ormandan bize ulaşmaya çalışan biri var. Geldiğimizden beri sesleniyor."
- " Ben duymuyorum Tria, tuzak olabilir sakın gitmeye kalkma !"
- "Tabi ki gitmeyeceğim, ama konuşmak istiyorum. Haklı sebepleri varmış gibi hissediyorum"
- "Uzat elini Tria, tek başına bunu yapmana izin veremem." Tria ellerini uzatıp da Kahin'in elini tuttuğunda, birden duyduğu sesler yükseldi." Tria ve Kahin'i uzaktan gören Alinda neredeyse deliriyordu. Komutan Layris'i çeke çeke yanına getirdi. Layris de olanları görmüştü. Alinda'nın kollarından tuttu ve silkeledi.
- "Alinda sakin ol. Şu an senin kollarını tutuyorum ve Tria bizi uzaktan görüp ne düşünmeli sence?" Alinda bir an şok yaşadı.
- "Kahretsin ben nasıl böyle bir duygu içine düştüm?"
- "Alinda muhtemelen Karantuların pis duyguları hala bizimle. Seni de etkilemiş olabilir evden çıktıktan sonra"
- "O zaman bir an önce yanlarına gidelim. Önemli bir durum var belli ki"
Layris kafasını salladı. Ve yanlarına doğru usulca yürümeye başladılar. İkisi de transta gibiydi. Ama Tria'nın gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Yakınlarında bir kayanın üzerine oturdular. Biraz ilerlerinde Dev açık alana yayılmış şekilde uyuyordu. Birden Kahin uyandı ve Tria'ya seslenmeye başladı. Tria hıçkırıklar içerisinde uyandı. Trans onu çok yormuş gibiydi. Kahin'e sarıldı ve bu sefer kahkahalara boğuldu. Alinda ve Layris şaşırmış bir şekilde birbirlerine bakıyorlardı. Sonunda dayanamadı Alinda;
- " Kahin anlatsanıza neler oluyor?"
- "Alindam, prensesim çok güzel bir haberimiz var. Yortu dağını garantiledik sayılır."
- "Nasıl yani şunu etraflıca bir anlatın bakalım." Dedi Komutan Layris.
Tria Layris'in sesini yeni duyduğundan orada olduğunu fark edince koşarak boynuna atladı. " Komutan bize dokunmayacaklar. Kimse bize zarar vermeyecek. Sabaha yolumuz açık olacak" Layris ve Alinda duydukları karşısında afalladı. Layris "Lütfen şunu adamakıllı anlatır mısınız?" deyince Tria en baştan başladı.
-"Buraya geldiğimizden beri zihnime seslenen birini duyuyordum. Ama sesi oldukça kısık ve uzaktan geliyordu. Gece iyice inince orman sınırına kadar yaklaşıp sesi iyice duymaya çalıştım. Ancak konsantre olsam da ses yükselmedi. Kahin yanıma gelince güçlerimizi birleştirmeyi teklif etti bana. Böylece sesleri daha yakından duymaya hatta sohbet etmeye başladık. Bana Büyülü Ormanın lideri olduğunu, 7 baba ve 1 örümcek annenin genini taşıyan bir canavar olduğunu, ama onun en büyük amacının Vonterları öldürmek olduğunu, bizimle ortak duygular beslediğini anlattı. Tirat onun en sevdiği insan babasını öldürmüş gözünün önünde. Bu yüzden tüm ormana emir verdiğini, kimsenin bize dokunmayacağını, kendisinin de bize eşlik edeceğini söyledi. Bize geniş bir yol açacaklar sabaha kadar. Dev de bizimle gelebilecek yani.
Layris Kahin'e dönerek "Kahin bu bir tuzak olmasın, bizi tuzağa çekmeye çalışıyor olabilirler" Kahin olumsuz anlamda başını salladı.
-" Bu imkansız Layris, bize tüm yaşadıkları hatıraları aktardı. Tria ağlayarak izledi görüntüleri. Bu bir oyun değil"
"O zaman hepimiz mutlu olmalıyız. Birer kadeh içkiye ne dersiniz?" diyen Tria Grifit anayı son anda fark etti. Elindeki merdaneyle cephede savaşır gibi yürüyordu. Onu gören Kahin; "Herkes çadırlara arkadaşlar. Sabaha kadar iyi dinlenin. Hatta kaçııııınnnn." Diye bağırınca her biri bir tarafa dağıldı. Grifit ana Tria'nın peşindeydi her zamanki gibi. Bir yandan da söyleniyordu.
-" Ah bir de soruyor içki alır mıydınız diye.. Çünkü kendisi Kontes. Her akşam yatmadan bir kadeh pembe şarap içer. Kız ben sana böyle mi öğrettim? Şu merdaneyi bu akşam kafanda kırmadan kaybol ortadan!" Bunu fırsat bilen Alinda geriden çalılara yakın kaçarken bir ses yükseldi Grifit Ana'dan...
-"Alindaaaaa ! Kız neredesin? Pembe şarap asıl sensin. Sen niye sormuyorsun. Kızzabla olacaksın bir dee o deli kız konuşuyor sen de bakıyorsun. Çabuk gelinburayaaaa" Kızlar çoktan babalarının yanında uyurken Grifit Ananın sesi haladuyuluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİ DÜNYA - IRKLAR SAVAŞI (TAMAMLANDI)
FantasíaKıyamet günü, çok istedikleri cennete ebedi girmeleri gerekti. Ama bir terslik oldu. Ne cennet kaldı ne cehennem! Tanrı, tüm yarattıklarından vaz mı geçmişti ? O günden sonra tüm yargılar yok oldu. Günah da yoktu , sevap da... Cehennem mi kalmıştı k...