Dokunduğum her şey öz formunu kaybediyor sanki, başkalaşıyor, çirkinleşiyor.. bir şeylere dokunmaya korkar oldum adeta, bu gezegen burada istenmediğimi haykırırken bardağın dolu tarafının çoktan tükendiğini fark etmem zaman aldı. İntihar notları yazasım var kendime, lavanta kokmayan, gözü acıtan tarzda. Canım yanıyor, en çok da vazgeçilmez olmadığımı bilmek yakıyor canımı. Farklı değilim kimseden, bu acıtıyor. Hak ettiğim sevgiyi göremedim toyken belki, sevgiyi yanlış anlattılar bana. Biyolojik bir gereksiz var, hayatımın mimarı olan, kaderimin yazarı ve kötü sonumu tahmin etmemi sağlayan.. Yanında ellerimin hiç ısınmadığı, kalbimin buz tuttuğu ve nefes alamadığım birisi. Yokluğunda belki.. seni hiç tanımasam, öldü deselerdi bana, daha çok severdim seni belki, olmazdın kabuslarımda. Gelsin biri istedim, girsin sürekli yer değiştiren atomlarımın arasına ve bu mütemadi değişimin tek istisnası olsun. Ama en kötüsü.. Mucizeler de yetmedi bunu gerçekleştirmeye. Kainatta tek bir zerre kalmayana kadar seveceğim dediğim adama git dedim, o da gidip ceylan gözlüm diyerek sevdi biriciğini. Ceylan gözlüsü 'iyi ki git demiş' dedirtti ona defalarca. Onu istedi, onu arzuladı, ona baktı hayran hayran.. Ben de sahte mutluluklarla, onun eskiden hissettirdiği gibi hissetmeye çalışıyordum o esnada.. Yapayalnız değilmişim gibi.. bu sefer Sonu farklı olacakmış gibi.. Kulağımı tıkayıp gözümü kapatmakta iyiymişim, bunu fark ettim ama, ruhumu delik deşik etmişim de hissetmemişim. Kesinin acısı sonradan gelirmiş, bende nasıl sağ çıktım bu depremden diyordum.. Nefret ettiğim birine dönüşmemi izlemek istemiyorum ben artık, gülerken gerçekten gülmek istiyorum artık. Mutlu sonlar yalnızca yarım kalan, bitmemiş hikayelerde olur derler. Sanırım ben sona geldim. Yapayalnızım, ve bundan nefret ediyorum.