Evvet yavaş yavaş başlayalım artık
Annemler gideli bir hafta olmuştu. Ve açıkçası şu bir haftamız çok sakin geçmişti. Şimdi ise bahsettiğimiz dağ evine gitmek için hazırlanıyorduk. Oradaki ev çok büyük olduğu için hepimizin bir odası olucaktı. Eşyalarımı valizime doldurmuştum, sadece çantaları ayarlamak kalmıştı. Mavi çantamı aldım ve içine oklarım ile antrenmanlarda kullandığım diğer ıvır zıvır ları koydum. Siyah çantama ise birkaç kitap ve defter koydum. Artık hazırdım. Çantalardan birini valizin önüne bağladım diğerini de sırtıma taktıktan sonra çalışma masamın yanındaki yayımı aldım ve odama son kez bakıp dışarı çıktım. Aşağı indiğimde Ada henüz inmemişti bende kendi kendime "kız milleti" diye mırıldanıp tekrar yukarı çıktım. Kapısının önüne geldiğimde tıklayıp içeri girdim. Ada camın önündeki beyaz pufa oturmuş kafesindeki boncuğa bakıyordu. Boncuk doğum günümüzde ona aldığım muhabbet kuşuydu. Yanına gidip karşısındaki pufa orurdum. Bana dönüp yalvaran sesiyle "Poyraz ne olur onu da götürelim. " dedi ben de "Olmaz Ada biliyorsun kalmaya gideceğimiz ev çok uzak ve evde geçireceğimiz vakit çok kısa olacak, burada Emine teyze bakar ona." dedim o da oflayıp arkasına yaslandı ben de bir kez daha konuşmaya başladım "Hadi ama Ecem orada yemi biterse ne olucak. Hem sen valizini hazırladın mı bakalım?" deyip ayağa kalktım ve elbise dolabının önüne gittim o ise bir kez daha ofladı ve ayağa kalkıp yanıma geldi ona bakıp "Bügün hangi elbiseyi giyeceğini ben seçebilir miyim ?" diye sordum "Tabii ki. " diye cevap verdikten sonra dolaba dönüp hiç düşünmeden eteklerinde kuş desenleri olan mavi bir elbiseyi ona doğru uzattım ve "Hadi bunu giy."dedim biraz elbiseyi süzdükten sonra bana dönüp "Zevkini çok seviyorum ikizim." dedi ve paravanın arkasına gitti ben de odadan dışarı çıkıp aşağı indim.
Ada ile beraber karşılıklı koltuklarda oturmuş sohbet ediyorduk o sırada kapı çaldı Ada'ya "Ben bakarım." dedim ve ayağa kalkıp kapıyı açtım. Tufan ile Ateş gelmişti tam ağzımı açmıştım ki Ada "Ateş, Nazlı nerede?" diye sorup lafı ağzımdan aldı. Ateş ona bakıp cevap verdi: "O arabada hadi yola çıkalım artık daha beş altı saatlik yolumuz var." dedi hepimiz kafa salladık ve valizleri arabaya götürdük araba büyük olduğu için herkesin valizi sığmıştı hepimiz yerleştikten sonra Tufan sürücü koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı.
Tamı tamına üç saattir yoldaydık ve artık kimse konuşmuyordu. Zaten hep böyle olmaz mıydı? Saat beşe geliyordu bende vakit geçirmek için uyumaya karar verdim ve Ada'nın omuzuna yaslanıp gözlerimi kapattım.
Gözlerimi tekrar açtığımda Tufan ile Ateş yer değiştirmiş, şu an arabayı Ateş kullanıyordu. Ada'nın omuzundan kalkıp saate baktım saat altı buçuktu. Daha sonra tekrar Ada'ya dönüp "Ne kadar kaldı?" diye sordum o da "Sabret iki saatlik yolumuz kaldı." dedi oflayıp arkama yaslanırken Ateş konuşmaya başladı. "Ayaz amcanın derdi neydi de bu kadar uzağa ev yaptırdı?" diye sordu isyan eder gibi. Ada cevap verdi, "Bilmem, ama babam orayı çok sever her yaz en az bir hafta kalmaya giderdik önceden ama biz gitmeyeli altı yedi yıl oluyor. Navigasyon olmasaydı bulamazdık zaten." dedi. Hemen sonra Nazlı korkmuş sesiyle, "Orada kurt var mıdır?" diye sordu. Tufan cevap verdi, "Olabilir Nazlı sonuçta yüksek bir yer ve sanırım, bu gece duyabiliriz dolunay var." dedi o anda aklıma gelen şeyle konuşmaya başladım. "Beni iyi dileyin kimse kimseden habersiz bir yere gitmiyor. Hele ki ormana, asla! Orası labirent gibidir, kaybolursanız ne şehire inebilirsiniz ne de eve geri gelebilirsiniz." dedim. Ben susunca Ada konuşmaya başladı, "Ege haklı birbirimizden habersiz hiç bir yere gitmeyelim." dedi ve ben de konuşmanın burada bittiğini anlayınca kafamı cama çevirdim ve çevirir çevirmez bir çif mavi göz ile karşılaştım. Şaşkınlıkla tekrar gözümü kapatıp açtığımda ise hiçbir şey yoktu. Ben de hayal gördüm galiba, diye düşünüp pek fazla kafama takmadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORMANIN FISILTISI
FantasíaOna bakarken bir anda bana doğru bir şey fırlatıp "Lider sensin." dedi ben de gözlerimi kocaman açıp "Ne! Hayır, ben lider olmak istediğimi söylemedim." dedim. O ise alayla "Zaten sana soran olmadı." dediğinde ise artık ne düşüneceğimi ve ne hissede...