aşkım ve ben, uzanıyoruz ağlayan söğütün altında,

2.9K 200 497
                                    

Ashley Serena - O Willow Waly
Ashley Serena - Lakota Lullaby

tüm one shotı, sadece bu iki ninniyi dinleyerek yazdım, fakat sizden ficin adını aldığı ninniyi değil de ashley serena'nın ninnilerinin hepsini dinlemenizi isteyeceğim. medyaya bıraktım, umarım dinlersiniz. oldukça uzun bir oneshot, boş zamanınızda okursanız daha iyi, öpüldünüz :3

cress'ime 🌸

"ama şimdi yalnızım, uzanıyorum ağlayan söğütün altında."

• Genç Mike anlatıyor;

zelanda'daki shire kasabasının birçok ayrılıklara ve gözyaşlarına şahit olduğunu anlatırdı büyükannem, ben henüz ailemle birlikte burada yaşarken ve anlattığı hikayeleri sıkıcı bulurken. çocuktum dediğim gibi, duygusal hikayelerden ziyade, eğlence ve korku hikayelerine merakım daha çoktu fakat buna rağmen büyükannemin anlattığı hikayeleri dinlerdim. hayır hayır, sevdiğimden değil, sadece onun üzülmesini istemezdim.

anlattığı hikayelerin çoğunu şu an hatırlamıyorum, hatta bazılarında uyuyakalmışlığım da oldu ama bir tanesi, asla aklımdan çıkmıyor. büyükannem bu hikayedeki kahramanlardan birinin hâlâ yaşadığını ve bazen bu kasabaya geldiğini söylerdi. inanmamıştım, ona ve hikayesinin gerçekliğine cidden inanmamıştım.

fakat bu doğruydu, yani en azından yanımda usul usul ağlayan 60'larındaki yaşlı bir adamın, gelen bir arabanın önüne atlamasına engel olduğumdan beri, büyükannemin anlattığı hikayenin bir benzerini, hıçkıra hıçkıra bana anlatması, beni bu hikayenin doğru olduğuna inandırdı. iki hikaye arasındaki tek fark, yaşlı adamın anlattığı hikayenin bir sonu olmamasıydı, herhalde hatırlamıyor diye düşünmüştüm ama öyle değildi.

"sizi evinize götürmemi ister misiniz?"

yaşlı adam başını salladı hızlı hızlı. "evim yok benim, hiç olmadı. taehyung'un evinde birlikte kalıyorduk ama orayı sevmezdik, hep bir bahçeli evimiz olsun isterdik."

"peki, bahsettiğiniz taehyung," derin bir nefes bıraktım, söyleyip söylememek arasında kararsız kalmıştım. "nerede şimdi? sizi ona götüreyim."

zaten minik olan siyah gözlerini daha da küçültüp bana gülümseyince, az önceki ağlayan ifadesinden geriye hiçbir şey kalmamıştı. "gelir birazdan buraya, ona söyledim, eğer başın belaya girerse ve yanında ben yoksam, ağlayan söğütün altına gel dedim. söz verdi bana, sözünü hep tutar o, gelir şimdi, gelir, bekleyelim az daha."

dizlerini ovuşturarak dolandırdı gözlerini etrafta o sıra. ne yapacağımı, ona ne diyeceğimi bilmiyordum hiç, fakat sonrasında sırtındaki yeşil çantasının fermuarından sallanan üzerinde numaralar olan bir kartı fark ederek, yaşlı adamın dikkatini çekmeden aldım kartı elime. telefondan numarayı tuşladım sonrasında, birkaç çalışın ardından açılan telefondan ince bir kadın sesi yükseldiğinde elimde olmadan gerildim.

"merhabalar, " diye mırıldandım, "ben şey için aramıştım."

"jimin amca yanınızda mı?"

"oh, adını bilmiyorum ama numarayı çantasındaki karttan aldım. sanırım yakınısınız."

"ben bir akrabasıyım, şu an shire'desiniz değil mi?"

derin bir nefes bıraktım, burada olduğunu nasıl bilebilmişti? "evet, öyle de, nasıl bildiniz burada olduğunu?"

"ah, bu çok uzun bir hikaye, sadece onun bir demans hastası olduğunu ve geçmişindeki hiçbir şeyi hatırlamadığını bilin."

"taehyung diye birinden bahsetti, onun geleceğinden, hatırlıyor geçmişini işte."

o willow waly √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin