Birkaç gün sonra
Birisi omzumu dürtüklediğinde gözlerimi hafifçe açtım, gördüğüm kişinin İrem olmasıyla tekrar kapadım. Artık uyanmıştım ama uyanmak istemiyordum. Beş yıl boyunca aralıksız uyuyabilirdim.
Çok yorgundum.
"Dicle kahveni getirdim."
Gözlerimi bu sefer tam anlamıyla açtığımda omzumda uyuyan Aral'ı uyandırmamaya çalışarak hafifçe dikeldim.
İrem bana kahvemi verip Bora'yla karşımızdaki koltuklara oturduğunda kahvemi içmeye başladım.
"Ne kadardır uyuyorsunuz siz ya?"
Okul çıkışında İrem kıyafetlerini değiştirmeye Bora'da duş almak için evlerine gitmişti. Hepimiz evlere dağılmıştık fakat Aral'la ben bulaşacağımız kafeye onlardan önce gelmiş ve bir saat onları beklemiştik.
Esnedim. "Bir saattir galiba."
"Uyandıralım o zaman ders çalışmamız lazım, bizim eve geçelim." diyen Bora'ya kötü bir bakış attım.
Bora'nın apartmanlarının altında güzel bir kafe vardı biz de kafede ayılıp öyle eve geçme kararı almıştık ama pek işe yaradığı söylenemezdi.
"Aral kaç gündür bize matematik çalıştırıyor, sınavlardan dolayı kimse uyuyamadı çocuğu bırak da biraz daha uyusun."
Kafamı hafifçe omzumda yatan Aral'a doğru çevirdim.
Şampuanın kokusunun burnuma gelmesiyle rahatlarken biraz daha onu izlemeye devam ettim çok güzel uyuyordu.
Aramız eskisi gibi değildi, düzelmişti. Artık kavga etmek yerine birbirimizi dinliyor ve anlamaya çalışıyorduk.
"Şu sınavlar bitse de bir şeyler yapsak."
Bora, İrem'in dediğini onayladı. "Kesinlikle."
"Az kaldı sınavların bitmesine dişinizi sıkın biraz." Deyip kahvemi yudumladım ve bardağı masaya koydum.
Aral hafifçe kafasını omzumda oynattığında gözlerini açtı ve dikeldi. Gözlerini Bora ve İrem'in üzerinde gezdirdi. ''Ne zaman geldiniz?''
İrem topuz yaptığı saçlarını açtı. ''Yeni geldik sayılır.''
"Kahvelerinizi bitirin de yukarı çıkalım." Diyen Aral'a döndüm.
Elimdeki kahveyi masaya bırakıp gülümsedim. "Ben bitirdim."
En sonunda hepimiz toplanıp eşyaları aldığımızda apartmana girdik.
Evi en üst katta olduğu için asansörü bekliyorduk. Hafifçe yerimde kıpırdandım.
Çay tiryakisiyle bayadır konuşmadığımızı fark edince telefonumu elime alıp mesaj atıp atmadığına baktım. Bildirim bile olmadığını görünce gözlerimi devirip telefonu yerine koydum. Çay tiryakisinin Aral olma fikri benden gittikçe uzaklaşmıştı çünkü bir ara telefonuna bakmıştım ve benle ilgili hiçbir kanıya ulaşamamıştım. Sadece galerisinde gizli bir yer vardı ve onu açamamıştım. WhatsAppa da girememiştim ona girmek için de parmak izi gerekiyordu ben de pes etmiştim.
Telefonumdaki titreşimle birlikte heyecanla elimi cebime götürüp telefonu elime aldım. Ben telefonu elime alırken asansör gelmişti bile.
Kimden: Yüzsüz
Naber güzellik?
Atılan mesajla hızlıca asansörde arkamda duran Aral'a döndüm. Tepksizce bana bakıyordu elinde telefonda yoktu soran gözlerle bana bakıp kaşlarını çattığında bir şey yok dercesine omuz silktim ve elimi klavyenin üzerinde gezdirdim.
Kime: Yüzsüz
Sen bana yazar mıydın ya?
Göndere bastığımda asansörde başkasının telefonundan gelen bildirim sesiyle gözlerim fal taşı gibi açıldı. Bildirim sesi Aral'ın telefonundan gelmişti hızlıca ona döndüm.
"Kimden?" Dediğimde telefonu yüzüme doğrulttu.
"Türk telekom."
Gerçekten mesajın türk telekomdan gelmesiyle birlikte omuzlarımı hayal kırıklığıyla düşürdüm.
Kimden: Yüzsüz
E herkesin sınav haftası anca fırsatım oldu.
Gözlerimi devirdim.
Kime: Yüzsüz
Sınavlar devam ediyor ama
Asansörden indiğimizde Bora kapıyı açarken mesaj atmasını bekliyordum ama atmamıştı. Ayakkabılarımı çıkarıp ben de içeriye girdim.
Ama bu işi bırakmayacaktım çay tiryakisi mi her neyse onu bulacaktım benden kurtuluşu yoktu.
***
Geri döndüm!
Ek olarak bana ulaşmak isteyenler hesaplarım;
instagram: Ezgi.ozdemiir
E.Ö
YOU ARE READING
Tea• Texting(Final Oldu)
Short StoryOkulun en üst katına çıkıp sevdiğim kitabı okumaya başladığımda, telefonuma üst üste mesaj gelince sinirle okuduğum kitabı kapatıp telefonu elime aldım. Şimdiden bela okumaya başlamıştım İrem'e. İrem dışında bana mesaj atacak başka arkadaşım yoktu...