Sami yolculuk boyunca Barış'a dün gece olanları anlattı. Barış hayretler içinde dinledi. Muabbet ederken uyuyakaldılar. Ancak otobüs mola verdiğinde uyandılar. Molada çantalarından yiyeceklerini çıkarıp karınlarını doyurdular. Otobüs tekrar hareket etti. Sami cam kenarında oturuyordu. Başını cama yasladı. Kara kara düşünmeye başladı. Barış ise uyuyordu. Belki o da rüyasında türlü şeyler görüyordu. Sonuç olarak İstanbul gibi büyük bir şehir yanlış yolda olduğunu bilmeyen bu iki genci bekliyordu. Kim bilir daha çok yanlış vardı o sokaklarda. Düşünürken uyuyakalmıştı. Rüyasında kardeşini gördü. Arkasından sesleniyordu. Derken muavinin 'geldik efendim' sesiyle irkildi. Gözlerini övuşturdu ve kısık gözlerle etrafa baktı. Barış uyanmamıştı. Onu da uyandırdı. Kalkıp otobüsten indiler. Barış telefonunu çıkarıp Onur'u aradı. Onur 'bekleyin orada ben geliyorum' dedi. Müsait bir yere geçip oturmaya başladılar. Gün daha yeni ayıyordu. Bir süre sonra Onur orada belirdi. Yanlarına geldi. Onları da alıp yola koyuldu. Uzun bir süre yürüdüler. Bu esnada muabbet ettiler. Onur gülerek 'artık aramızdan birisiniz. Kolay değil söyleyeyim şimdiden' dedi. Sami onu dinlemiyordu. Sadece yürüyordu. Kafası başka şeylerdeydi. Yarım saat kadar yürüdükten sonra sahile yakın, sanırım yıllar önce boşaltılmış, duvarları çatlak, yıkık dökük, harabe bir eve yöneldiler. İçeri girdiğinde onları bekleyen beş kişi daha vardı. Herkes daha yeni kalkıyordu. Kenarda ise üzerinde isim yazan tezgahlar vardı. Kimi ayakkabı boyasıydı, kimi sakız, mendil, yara bandı kutusuydu, kimi de bir parça bezdi. Önce oradakilerle tanıştılar. Herkes işe çıktı. Onur ise bugün çıkmayacaktı işe. Samiler ile kalacaktı. Onur ayakkabı boyacılığı yapıyormuş. Onur 'yatmak ister misiniz?' diye sordu. Sami yatmak istiyordu, 'evet' dedi. Onur, Sami'ye onu takip etmesini söyledi. Arka tarafta bir odaya götürdü onu. Odaya girince yerde 5-6 tane minder, 5-6 tane yastık, kenara atılmış 3-4 battaniye ve köşeye stoklanmış oldukça çok gazete kağıdıyla karşılaştı. Şaşkınlıkla Onur'a baktı. Onur gülerek 'burası da bizim yatak odası' dedi. Birlikte güldüler. Onur 'istediğin yere geç yat, şuradan da bir yastık, minder, battaniye falan bir şeyler al. Hava soğuk, burası evde sayılmaz' dedi. Bir minder, bir yastık, bir de battaniye aldı. Minderi yere attı ve üzerine yavaşca yattı. Minder o kadar ince ve yumuşaktı ki betonun soğukluğunu derinden hissetti. Yastıklar ise olabildiğine pisti. Gerçi her yer, her şey öyleydi. Odalar bomboştu. Odayı inceledikten sonra gözlerini tavana dikti. Tavan çatlaktı. Dağılmıştı. Kendisine benzetti. Onun kafası da dağılmıştı.Başına neler gelecekti ? Bir sürü soru sordu kendine. Hiçbirini cevaplayamadı. Hiçbir şey bilmiyordu. Bir an nefes aldığından bile emin olamadı. Boşlukta gibiydi. Başını hissetmiyordu, aşırı derecede başı ağrıyordu. Yorulmuştu, gözleri yavaş yavaş kapandı, uyuyakalmıştı. Dönerken elinin gazete kağıtlarına çarpıp devirmesiyle sonucu oluşan sesle kendine geldi. Boş boş etrafa bakındı. Kalktı ve gazeteleri topladı. Daha sonra içeriye doğru ilerledi. Onur :
- Rahat uyudun mu ?
- Evet, yorgundum zaten uyuyakalmışım. Yalnız her tarafım tutulmuş.
- Soğuktandır o yakında alışırsın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sokak Hayatı
Ficção AdolescenteBelki amatörce belki yazmayı bilmiyorum olabilir fakat benim için önemli olan zevk alarak yazmak oluyor. Bir sokak çocuğunun hayat hikayesinden ibaret bir çalışma. İyi okumalar...