(Şarkıyı açın ve bölüm bitene kadar kapanmasına izin vermeyin bence😘)
Bahar'ın anlatımıyla..
Gelen sesleri duyuyorum.Boğuk boğuk, gidip geliyor..
Bir inilti çınlıyor kulaklarımda.Birileri olabildiğince ıstırap çekiyor.
Bir sahne bu.Sahnede bir oyun..
Ne sahne benim ne oyun; sahne de onun, oyun da onun..Buradayım, sahnenin arkasında.Bir perde çekili, sıradan bir perde değil bu.Hiç bir şey görmüyor, çok az şey duyuyorum.
Aslına bakarsanız ne dünyanın bir köşesine tercihleri ötesinde öylece bırakılmış her insan için kurulu sahnelerin, ne de tam o sahnelerden birinin üstelik benim olmayanın - ortasında dönen tiyatroyu bilmeksizin -öylece beklediğimin farkındayım..
&"Doktor olduğunuzu ilk ne zaman hissettiniz?"
Karabayır'a gelmeden sadece bir hafta önce odamda, masamın üzerinde duran kahveme uzanırken bir lise öğrencisine verdiğim küçük röportajım sırasında bana yöneltilen bir soruydu bu.
Benim olan hayatın, belli başlangıcını fakat belirsiz bitişini sembolize eden rakamların bulunduğu kronometre, ben doktor olduğumu ilk hissetiğim o an geride kalan milyonlarca rakamı umursamadan kaçıncı saniyeyi göstermişti? Bilmiyordum.Ve geri sayımın, dünyaya gözlerimi ilk açtığım andan itibaren devam ettiği o kronometrede, bir an var olmuş rakamları hiç bir zaman da bilemeyecektim.Oysa şimdi sıfırdan saymaya başlasam "bir!" diyene kadar geçen zaman dilimine ben hem "Doktor" olduğumu hissetiğim o ilk an'ı, hem de yüzleştiğim ağırlığının yıllara bölünmesi gerektiği ancak hep dakikalara, saniyelere hatta saliselere rahatlıkla sığan tek nefeslik, insan doğası bu olayın her insanı bekleyen kaçınılmaz bir gerçek oluşunu ,ölümü, sığdırmıştım.Sadece 'haberdarı olduğum' ölümün bilmem o kaçıncı saniyede, bedenimde durmadan atan kalbimin ruhuma yaptığı basınçla, bir bedenin parmaklarım arasından ilk defa kayıp gidişine karşın elimden hiç bir şey gelmezken varlığını bu sefer hissetmiştim.
Ben o bir saniyede doktor olmuş ölümle tanışmış ve büyümüştüm. Gerçekleşmek üzere kaderime atılan bu üç başlık, kronometrede uygun rakamlar görününce kurgu olmaktan çıkıp hayatımın merkezine hiç te uzak olmayan bir noktada yerini almıştı.Tuhaftır ki bütün bunlar sadece bir saniyede gerçekleşmiş ve yine tuhaftır ki o bir saniye gelinceye kadar ne bir saniyeler ne iki saniyeler ne de dakika gibi küçük zaman dilimlerinin benim için önemi hiç olmamıştı. Zaten bu hayat oyununun bütün hilesi de burada, küçücük zaman dilimlerine kocaman acılar, farkındalıklar ve değişimler sığdırmasındaydı. İnsan bir saniyede doktor olabilir, bir saniyede büyüyebilir ve bir saniyede ölebilirdi.. Ve şimdi kronometreler bir yerlerde bir rakamdan diğerine atlarken benim kronometrem belki de o kutsal bir saniye için geri sayımı çoktan hızlandırmıştı.Ve ben nefes aldığım her an bir saniyeye, saymakta zorlanmayacağım kadar saniye kalıyordu belki de.O gün bugün mü bilmiyorum, bedenimi hareketsiz kılan ayağımın altındaki şu bomba sadece bir saniye içinde patlar mıydı yoksa daha mı uzun sürerdi onu da bilmiyorum.Bildiğim üç şey: tıpkı ellerimin altında bir saniye içerisinde duran ve bir daha da atmayan o orta yaşlı adamınki gibi, benim kalbimin de patlamanın uzun olmayan bir süre sonrasında bir saniye içerisinde öylece durabileceği, daha önce tanıştığım ölümle bugün karşı karşıya kaldığım ve şimdi hayatımda hiç korkmadığım kadar korktuğumdu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİSAL
FanfictionGelen sesleri duyuyorum.Boğuk boğuk, gidip geliyor.. Bir inilti çınlıyor kulaklarımda, birileri olabildiğince ıstırap çekiyor. Bir sahne bu, sahnede bir oyun.. Ne sahne benim ne oyun; sahne de onun, oyun da onun. Buradayım, sahnenin arkasında.Bir pe...