1. Çaresizlik

6.5K 144 3
                                    

İşte, ömrümün miladı olacak o gün bu gün. Ağabeyim kolunda sevdiği kızla babamın karşısına dikilmiş bir vaziyette, alnı ak omuzları dik bir şekilde babamın tam karşısında duruyordu. Babamın bakışları önce ağabeyime sonra da Mirzanlıların küçük kızı Rozerin'e ulaşıyordu. Kaşları çatıldı ve iki kaşının ortasındaki çukur iyice belirginleşti. 

"Sen ne yaptın?" sesi normal bir tonda ama yeri göğü titretecek kadar cana susamış gibi çıkıyordu. Rozerin utançla başını yere eğip parmak uçlarına baktı. Ağabeyim Civan, bir kaç adım attı babama. Ben ise olduğum yerde başımı iki yana sallıyordum. Annem bir köşede birazdan çıkacak olan arbedeyi tahmin edercesine göz yaşlarını serbest bırakmış, ağlıyordu. 

"Mahir Ağa'nın kızını kaçırdım. Sevdamı aldım. Bir itirazın mı var baba?" babam omuzlarını düşürüp işaret  parmağını yukarı kaldırdı. Gözlerini hafifçe kısıp Civan ağabeyime baktı. 

"Duyuyor musun Civan? Rozerin ve senin için geliyorlar. Kan dökülecek Civan, kan!" ağabeyim başını iki yana salladı. Bir kaç adım geri giderek Rozerin'in elini tuttu. Öfkesi avluyu buram buram sararken araba sesleri iyice duyulmaya başlamıştı.

"İzin vermeyeceksin! Bizi öldürmelerine izin vermeyeceksin baba!" ağabeyimin bağırışıyla diğer üç ağabeyim de avluya indi. Önce en büyüğümüz babamın yanına ulaştı. Rojhat ağabeyim, Civan ağabeyimi sakinleştirmeye çalışsa da nafileydi. Civan ağabeyim öyle kolay kolay dinginleşmezdi. 

Avlunun kapısı ardına kadar açıldı ve içeriyi Mirzanlı aşireti avluyu doldururken Civan ağabeyim hemen Rozerin'in önüne geçti. Rojhat ağabeyimin yanlarından uzaklaşıp annemin yanına ilerlerken annemin ağlayışları daha da artmıştı. Babam Mahir Mirzan'ı görünce omuzlarını dikleştirdi. İki aşiret burayı kan gölüne çevirecekti. İnsanlar ölecekti! Belki de ağabeyim, babam birileri ölecekti!

"Rozerin!" Mahir Ağa'nın kükreyişiyle Rozerin, Civan ağabeyimin arkasına iyice gizlendi. Mahir Ağa'nın adamları arkasında boy boy sıralanmış bir şekilde olası bir hamlede tetikte bekliyorlardı. Babamın adamları ise şu an sineye çekilmiş ama hazır durumdaydılar. 

"Baran Ağa," Mahir Ağa bir kaç adım atarak babama yaklaştı. Bu yaklaşım girişimiyle Civan ağabeyim ve Rozerin birkaç adım geri gittiler. Ah güzel Rozerin 19'unu benim uçkuru düşük ağabeyim için mahveden kadın...

"Kana kan," silahın namlusu ağabeyimin alnına dayandığında annemin ağzından bir feryat koptu. Ben olan biteni bir köşede sessizce izlerken Mahir Ağa'nın gözleri beni buldu. Hayır, hayır yapamazlar! Onu yaşatmak için beni öldüremezlerdi! 

"Ya da berdel. Kızına karşılık, kızım. Rozerin'e karşılık Lorin." yalvaran gözlerle babama baktım. Az önce ağabeyimin alnına dayanan namlu yüzünden annemin ağzından feryat çıksa da şu  an güpegündüz beni katlederlerken sessizce izliyor, hiçbir şey yapmıyordu. Babam göz ucuyla bir bana bir de Civan'a baktı. Mardin de iyi bildiğim bir şey varsa kız çocuklarının bir hükmü olmadığıydı. Tıpkı şu an olduğu gibi.

"Baba, yalvarırım yapma. Yalvarırım." babam gözlerini kaçırıp tekrar Mahir Ağa'ya baktı. İnfaz emrim verilmişti resmen. 

"Tamam, Rozerin'e karşılık Lorin." yanaklarım iyiden iyiye iyice ıslanırken başım dönmeye başlamıştı. Kim bilir kiminle evlenecektim. 50 yaşındaki babam yaşındaki adamla mı yoksa daha kundaktaki bir bebekle mi?

Bacaklarımdaki güç iyiden iyiye çekilirken dizlerimin üzerine bıraktım kendimi. Allah'ım sen bana dayanma gücü ver. Yanımdaki hareketlilik ile saçlarımın izin verdiği ölçüde yanıma gelen baktım. En küçük ağabeyim, beni her şeyden koruyup kollayan bir babamın bu acımasızlığına gücü yetmeyen Berzan ağabeyim. Kollarını bana dolayıp saçlarımı okşarken sakinleştirmeye çalışıyordu fakat yetmiyordu. İçimdeki bu yangın sönmüyor aksine daha da alevleniyordu. Öfkeleniyordum. Babama, o ağa bozuntusuna, Civan ağabeyime. Bu durumda olmama sebep olan herkese öfkeleniyordum. 

"Yekta, Rozerin'i al." hayatımı cehenneme çeviren adamın sesini duymak dahi midemi bulandırıyordu. Nasıl dayanacaktım, hangi güçle?

Avludaki gürültü gitgide azalırken görüş alanıma bir çift erkek ayağı girdi. Başımı kaldırıp, her şeyin sebebine baktım. Civan'a. Artık ağabey demek bile gelmiyordu ya içimden. Sadece kan bağım olan biriydi benim için. Pişmiş kelle gibi sırıtarak yüzüme baktı.

"Sayemde Mardin'in en büyük aşiretlerinden birine gelin gidiyorsun." hışımla kalkıp üzerine yürüdüm. İki elimi de yakasına yapıştırıp çekiştirdim.

"Ne saçmalıyorsun sen? Sayemdeymiş. Ben olmasam, ölecektiniz siz. İki metrelik çukura bile atmaya değer bulmayacaklardı leşinizi. Sizin yaşamanız için beni öldürdüler!" omuz silkerek yanımdan uzaklaştı. Ben olduğum yerde yeri göğü inlete inlete ağlarken annem geldi. 

"Toparlan, kendine çeki düzen ver. Yarın akşam Mirzanlılar seni istemeye gelecek." sinirle güldüm. Gözlerinin içine içine baktım. Oradaki saf nefreti görsün istedim. Beni nasıl yakıp küle çevirdiklerini görsün istedim.

"İstemeye gelecekler. Rızam olmasa dahi vereceksiniz zaten! Kıy nikahı geç öteye ne diye uğraşıyorsun Zenan Hanım?" sinirlenince içimden tanımadığım bir Lorin çıkıyordu ve o Lorin'i ben bile tanıyamıyordum.  Arkasını dönüp avlunun uzun merdivenleri çıkmaya başladı. Başımı ellerimin arasına alarak sinirle saçlarımı çekiştirdim. Avluda sadece Rojhat, Berzan ve Ahmed ağabeyim vardı. Üçü de beni izliyor ne yapacaklarına karar vermeye çalışıyorlardı.

"Bakmayın bana öyle. Yalvarırım bakmayın." koşa koşa merdivenlere yönelip hızla merdivenleri tırmandım. Bir çözüm bulmalıydım. Kafamı dinleyip bir kaçış planı bulmalıydım. Kaçarsam, Rozerin ve Civan'ı öldüreceklerdi ama artık umurumda bile değildi. Artık bir  kişiyi dahi düşünecek halim kalmamıştı. Viraneliğin dibini görüyordum. Ve bunun sebebi onlardı.

Odamda bir aşağı bir yukarı volta atarken bir çözüm bulmaya çalışsam da aklıma tek gelen bu gece konağı terk etmek oluyordu. Kapıdaki onca adamı atlatmak zor olacaktı ama başarmak zorundaydım. Kendi hayatım için buna mecburdum. Dolaptaki sırt çantamı çıkarıp içine bir kaç parça, yetecek kadar kıyafet ve zor zamanlar için sakladığım paramla cüzdanımı koydum. Az ve öz eşya zorluk çıkarmayacaktı. Kolayca atlatacaktım. Pencerenin önüne oturup saatleri kovalamaya başladım. Hava karardıktan ve herkesin uyuduğuna emin olduktan sonra planı devreye sokacaktım.

Saatler birbirini kovalarken buradan kurtulduktan sonra ne yapacağımı düşündüm. 20 yaşında, ilkokul mezunu yeni yetme bir kızın neler yapacağını kafamda tartsam da hiçbiri olumlu sonuçlanmıyordu. Kafamda kurguladığım tüm hikayeler kötü sonla bitiyordu. Ya hayal gücüm fazla gelişmişti ya da ben dünyanın bugüne kadar sadece iyi yüzüyle karşılaşmıştım. Umutsuzlukla, ağlaya ağlaya kıyafetlerimi tekrar dolaba yerleştirdim. Parayı tekrar sakladığım yere koydum. Soğuk yatağın içine kıvrılarak ağlaya ağlaya hıçkıra hıçkıra uyumaya çalıştım. Canım yana yana hiçbir şey olmamış gibi uyuyunca geçecekmiş gibi uyumaya çalıştım.


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 06 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MAHİ (BERDEL)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin