O andan itibaren bedenimin soğuduğunu ve kanımın inanılmaz bir hızla parmak uçlarımdan başlayarak çekildiğini hissettim. Giderek rengini ölümün o soluk tonlarına bırakan tenim, şimdiden çürümeye başlamıştı bile. Aşk, mutluluk, hüzün, acı, heyecan, merak... Doğduğum andan itibaren hissettiğim ya da hissettiğimi zannettiğim ne varsa anlamını yitirmişti. Çünkü bu his, bu his hepsinden çok daha farklıydı. Ölümün beraberinde getirdiği his yalnızca o ana mahsus bir duyguydu. Yalnızca bir kez hissedebileceğiniz, belki de var olmuş en dehşet verici duygu... Fakat sadece korku ve acıdan ibaret değildi bu his. Çektiğim acıya rağmen huzur doluyordum. Her geçen saniye bedenime ve yaşadığım hayata veda ediyor olmak inanılması güç bir şekilde huzur vericiydi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Defteri
Non-Fiction# Bu kitabın belli bir içeriği olmamakla birlikte, yalnızca zihnimde dolaşan bazı paragraflar yer alacak. Herhangi bir olay, mekan ya da karakter bütünlüğü olmayacak. # --- Herkes fazlasıyla delirmiş mi, yoksa bu sadece benim kafamın içinde mi? Peki...