8~Beni Kandırdın

585 53 18
                                    

  Yağmur damlaları fırtınanın yarattığı etkiyle cama sertçe yapışırken genç kadın camın önündeki koltuğuna yan, dışarıyı görebilecek şekilde dizlerini kendine çekerek oturmuş, koltuğun başlığına yasladığı kolunun üzerine çenesini koymuştu. Gecenin karanlığında sokağı aydınlatan ışıklara bakıyor ve sadece düşünüyordu. Yaşadıklarını, yaşıyor olduklarını, yaşayacak olduklarını... Bilmedikleri de cabasıydı. Kapı sesini duyarken derin bir çekti. Ayak sesleri yanına yaklaştığında ayağa kalkıp genç adamın yanından geçip gidecekti ki Kerem önüne geçmişti.

"Mutfağa inip su içeceğim. Çekilir misin?"

"Çekilemem. Konuş benimle."

Genç kadın inanamazca ona bakıp kafa sallayıp geçecekti ama genç adam onu yine durdurdu. "Neyin tribini yiyorum ben şimdi? Bugün olanları sana açıkladım. Kız kardeşimin akıl hastanesinde tedavi olduğunu da biliyorsun. Tüm anlatmaya çalıştıkları deli saçması şeylerdi. Bunun aramızı açmamıza izin verme." demişti.

Aslında genç kadının aklındaki tek şey evden kaçmak ve karnındakini aldırmaktı. Bu durumu anlaşılmamak için kullanıyordu. Kerem'in onu tanıdığı karakterin hareketiydi bu gösterdiği davranış. Umursamadan davransa Kerem'in anlayacağını biliyordu çünkü.

"Bilmiyorum, Kerem. Yani, anlattıkları hiç de uydurmasyon durmuyordu. Benden bir şeyler saklıyormuşsun gibi hissettirdi bana."

"Hayır. Hiçbir şey saklamıyorum. Her şey anlattığım gibi. Sen bana-..."

Lafın devamını bildiği için araya girmişti genç kadın ve "Sana güveniyorum, Kerem." demişti. "Sadece kafam karıştı biraz ve bu yüzden biraz yalnız kalmak istedim. Iğğm... Şey... Itır odasında mı?" diye sormuştu. Genç adam gülüp onu alnından öptü ve "Odasında ve uyuyor, hayatım. Onu sevdin anlaşılan ama onunla arana mesafe koymanı öneririm. Itır iyidir filan ama çabuk kırar ve kırılır. Fazla duygusal. Onu kendiyle bırak, tamam mı?" genç kadın onu dinlerken "Peki." dese de yine anlam veremiyordu hiçbir şeye. O tuhaf kızı ve Kerem'i umursamamak istese de bazen öyle anlar oluyordu ki vicdanını susturamıyordu. Genç kıza yardım eli uzatmak istiyordu ama o da biliyordu ki zamanı her geçen saniye tükeniyordu. Malesef ki bencillik yapıp kendini ve geleceğini düşünmeliydi.

"Zeynep. Şimdi duşa gireceğim ve çok da acım açıkçası. Akşam yemeğini duştan çıktıktan sonra beraber hazırlayalım istersen. Önceden hep kendimiz hazırlardık ve... Bunu özledim."

"Ben de özledim, Kerem. O zaman duşunu alırken ben de mutfakta ne var ne yok kontrol edeyim. Özel olarak istediğin bir şey var mı? Eğer malzeme eksikliği olursa Selim'e söylerim, gidip alır."

Genç adam tüm mutluluğuyla güldüğünde genç kadının elini tutup dudağına yaklaştırmış avuç içini öpmüştü.

"Hıımm... O zaman levrek çorba, fırında sebzeli tavuk ve senin o meşhur salatan."

Genç adam eliyle genç kadının gözünün önüne düşmüş buklesini kulağının arkasına sıkıştırırken söylemişti bu sözcükleri.

Genç kadın cilveli bir şekilde "Öyleyse ben iniyorum. Sen de doğru duşa gir." derken odadan çıkmış ve arkasında ona tüm içtenliğiyle gülen bir Kerem bırakmıştı. Genç adam sırıtarak üstündeki tişörtü çıkartıp yatağın üstüne fırlatmış ve duşa girmişti.

Genç kadın odadan çıktığında gözü Itır'ın odasına çarpmıştı. Gözlerini inatla oradan çekip mutfağa indiğinde dolaplardan malzemeleri çıkartmış ve eksik olanları da Selim'den istemişti. Malzemeleri güzelce yerleştirmişken Kerem ıslık çalarak mutfağa inmişti.

♣LAVANTA KOKUSU♣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin