"Mira!"
Hira'nın bana seslenmesiyle başımı gömdüğüm sıradan uykulu gözlerle kaldırdım. Öğle arasındaydık ve ben sıramda en sevdiğim şeyi yapıyordum.
Evet uyuyordum. Ta ki Hira bana seslenenip bu büyülü anı bozana kadar kadar.
" Mira, hadi gel kantine gidelim."
Şimdi yok desem kekeleyeceğimi biliyordum ama gitmek de istemiyordum. Fakat sol tarafımda sanki kekelememi bekleyen Alev ve yancılarının bulunduğunu bilmek, ağzımı açıp da ' yok ben gelmeyeceğim sen git ' dememi engelliyordu çünkü desem kekeleyecektim ve o Alev ve yanındakiler hiç vakit kaybetmeden benimle dalga geçeceklerdi. Onların ağzına laf verecek gücü bulamıyordum kendimde. Bu yüzden istemeye istemeye de olsa sıradan kalktım ve Hira'nın yanına gittim.
Kantine geldiğimizde boş bir masaya oturdum. Hira da kantin sırasına girmişti.
Aklım yine haftasonu olanlara gitmişti, Kerem'in yaptıklarına. Aslında içten içe kendimi suçlu hissediyordum. Sonuçta benim yüzümden ayağı kırılmıştı. Hastahane de olanlardan sonra bir daha görememiştim onu. Bugün de okula gelmemişti. Yani normal olarak. Sanırım 1 ay sonra falan ancak okula gelebilirdi.
Ben düşüncelerimle boğuşurken, Hira önümdeki sandalyeyi çekti ve oturdu.
"Nerelere daldın kız Yumurtanın Beyazı ?"
Hira'nın gülerek söylediklerine hafif tebessümle karşılık verdim.
Hira kantinden aldığı tostu yerken bende bana aldığı çayı yudumluyordum.
Bir kaç dakika sonra Hira ciddileşti ve konuşmaya başladı:
"Hastahaneden niye öyle apar topar gittin Mira? "
Hira'nın söylediklerini bir süre beynimde tarttım. Neden gittiğimi biliyordum. Korkmuştum. Kekememle dalga geçilmesinden korkmuştum. Aslında içten içe Kerem'in öyle biri olmadığı biliyordum. Bora da iyi bir çocuğa benziyordu. Ama Alev gibi kötü insanlar bendeki iyi insan olma ihtimallerini de yok ediyordu. Aslında oradan giden ben değil, kaçmayı kendine en doğru yol belleyen beynimdi.
Hira'nın benden cevap beklediğini anladığımda, gözlerimi diktiğim çayımdan çekerek Hira'nın kahvelerine çevirdim:
"K-korktum."
Cevabım Hira'yı tatmin etmemiş olmalı ki elindeki tostu derin bir nefes alarak masaya bıraktı ve gözlerime doğru eğildi:
"Neyden korkuyorsun Mira? Neden korkuyorsun? Kekemenle dalga geçilmesinden mi? Bırak geçsinler ya bırak! Bu onların alçaklığını ve seviyelerini gösterir! Ama sen sırf onların bu iğrenç ithamlarından dolayı hayatını mahvedeceksen bu senin bileceğin iş. Ama şunu da bil sen ordan gitmeseydin bile onlar seninle dalga geçmeyecekti."
Hira'nın sözlerinden sonra gözlerimin dolduğunu hissettim. Biliyordum, Hira hep benim iyiliğimi isterdi. Kekemem yüzünden kendimi ifade etmemem onu çıldırtırdı. Ama elimde değildi ki işte, kekemem hep bana engel olacaktı.
Hira her gittiğim psikiyatriste benimle birlikte gelmişti. Hiç yalnız bırakmamıştı beni. Yenilgileriminde en büyük şahidiydi o. Aklıma gelmişken hem de bu rahatsız edici havadan çıkmak için ona yeni bir psikiyatriste gideceğimi söylemeye karar verdim. Sanki söyleyeceğim şey çok iç açıcı bir şeymiş gibi...
Acaba nasıl söyleyecektim. Direk 'Hira ben yeni bir psikiyatriste gideceğim' mi desem yoksa ilk başta Hira sana söylemem gereken bir şey var' mı desem. Herhalükarda kekeleyeceğimi biliyordum ama ilkinden sonra daha az konuşmam gerekeceği için onu söylemeye karar verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KEKEME KIZ
Teen FictionKekemelik, ne kadar anlatırsanız anlatın: anlaşılmaz, yaşanır. Bu kızda bir kekeme : Mira... O hayatındaki zorlukları annesiyle aştı hep. Sanki başka derdi yokmuş gibi nefret ettiği babası yüzünden kekeme bir kız oldu. Birde biricik dostu Hir...