4. tree 🍯

411 55 50
                                    

"Hay aksi telefonum da çekmiyor."

Kyungsoo son kez uğraştığı telefonunu sıkıntıyla verdiği nefesle birlikte kotunun arka cebine sıkıştırırken konuşmuştu.

Jongin ve Kyungsoo arabanın motoruyla biraz uğraşmışlar, yardımsız bir şey yapamayacaklarını anladıklarında ise kaportayı kapatıp arabaya yaslanmışlardı.

"Hava da bozacak gibi, arabanın içine mi girsek?"

Kyungsoo kendi kendine konuşurken Jongin'in guruldayan midesi sessiz ve ürkütücü yolda yakılanınca büyük olan utanarak parmaklarıyla oynamaya başlamıştı, küçük olan ise profesörü yavaş yavaş da olsa tanımaya başladığı için onun bu durumdan utanabileceğini tahmin ederek gülmek yerine anlayış göstermiş ve arabanın içinden montlarını almıştı.

"Gidecek miyiz, gidecek?"

Kyungsoo elindeki montu uzatırken hmmlamış ve kendisininkini giyerken konuşmuştu.

"Belki bir orman evi ya da kulübe gibi bir yer buluruz, bize yardım edebilecek birileri olur belki de."

Jongin küçük olan ne isterse yapacağını nereye giderse peşinden gideceğini kendisine saklayarak montunu giymiş ve Kyungsoo'nun peşine takılmıştı.

Kyungsoo bu saatten sonra kimsenin böyle kuytu köşe bir yerden geçmeyeceğini geçse bile arabayı kenarı park ettiğini yani arabanın yanından geçip gidebileceğini düşünerek ormanın içine daldı, peşinden de Jongin.

"Profesör, telefonun flaşıyla önümü aydınlatacağım. Benim bastığım yerlere basmaya özen gösterin."

Jongin uysalca başını sallamış ve çekinerek Kyungsoo'nun montunun eteğine elini uzatmıştı. Kyungsoo arkasındaki çekingen tutuşun farkına vardığında diğerinin elini tutmak istedi ama daha sonra içinden kendini payladı, daha tanışalı bir gün bile olmamış birine karşı neydi bu hissettikleri? Adamın çocuk gibi olması 30 yaşından büyük yetişkin biri olduğu gerçeğini değiştirmiyordu sonuçta. Işığı önüne tutarak önündeki yollara bir göz attı ve üç yoldan en az çetrefilli görünenine adım atarak diğerini yönlendirdi.

Yaklaşık on dakika kadar yürüdükleri yolda yalnızca birbirlerinin nefes sesleri ve ayaklarının altında ezilen kurumuş yaprak ve çalıların çıtırtı sesleri duyuluyordu. Ta ki güçlü bir kükreme sesi duyulana kadar.

Kyungsoo anında ışığını kapatıp arkasına dönmüş ve korkuyla küçük bir çığlık atarak Jongin'in önü açık montuna rağmen sıkıca ona sarılmıştı. Başı boyun girintisine oturmuş, gümbürdeyen kalbi diğerinin göğsünü dövüyordu. Jongin ise kocaman açtığı gözleriyle kendisine sıkı sıkıya sarılan gencin başının üstünden ona bakmaya çalışıyordu. Elleri iki yanında serbestçe sallanırken kalbi oldukça hızlı atıyordu. Yavaşça kollarını kaldırıp diğerine sardığında hiç beklemediği bir şey oldu.

Kyungsoo ve kendisinin sarıldığı küçük alan birden aydınlanmış, siyaha çalan göğe inat etrafları gökyüzü mavisine bulanmıştı. Jongin şaşkınca etraflarında uçarak şarkı söyler gibi vızıldayan arılara, Kyungsoo'nun başını kaldırıp kendisine bakan gözlerine bakıp rotasını çevirip dudaklarına bakmıştı. Kyungsoo'nun dudakları parıl parıl parlıyordu, sanki onlara bir parmak bal çalmışçasına.

"Bana neden öyle bakıyorsunuz profesör?"

Kyungsoo biraz çekinerek fısıltıyla sormuş ve bir daha ses gelmediği için kendisini yaslandığı rahat bedenden ayırmıştı.

Jongin ona ne derse desin inandıramayacağının farkında olduğu için konuyu değiştirmekte fayda bulmuştu ama sesinin az önce olanlardan dolayı çokça şaşkın çıkmasını engelleyememişti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 12, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Smells Like LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin