Vaveyla

1K 89 3
                                    

Zaman her şeyin ilacıdır derler. Ama bazılarına göre zaman tedavisi olmayan bir hastalık gibiydi.

"Murat sen, Ali ve Emir ile hastaneye git," diyen Deniz Yüzbaşı diğerlerine döndü.

"Bizde, Botan ve Elsa denen teröristleri canlı ya da ölü ele geçireceğiz," dedi.

Ahmet Komutan'dan aldığı emir bu yöndeydi.

"Emredersiniz Komutanım," diye bağırdılar.

"Handan benimle gel," diyen Yavuz odasına doğru gitti.

Handan, Doktor Yavuz'un arkasından anlamsızca baktı. Sonra peşinden gitti. Kapıyı ardından yavaşça kapattı.

"Senin sorunun ne Handan?" Sesi ölümün soğuk yüzü ile karşı karşıya gelen bir günahkarın sesi gibi çıktı.

"Anlamadım,"dedi.

"Neden Selin'e bağırdın?" dedi.

Ne yani karısına bağırdığı için mi, bu kadar öfkeliydi bu adam.

"Bakın eşiniz, askerin annesine yanlış bir bilgi verdi. Oğlu yaşarken, onun öldüğünü söyledi."

"Yeter," diye bağıran Yavuz elini yukarıya kaldırdı susması için.

"Bu sana mı kaldı, gerekirse askerin annesi, karıma bir şey derdi, değil mi?"

"Yavuz Bey,"

"Yeter!" diye bağıran Yavuz, Handan'ın konuşmasına izin vermiyordu.

"Bakın,"

Bu seferde sözü yangından mal kaçırır gibi içeriye giren kişi ile sözü yarıda kaldı.

"Yavuz Bey,"

"Ne var, Gökşen," diye bağıran adamı bir kaşık suda boğmak vardı.

"Bir hasta getirdiler. Silahlı yaralanma. Hasta çok kan kaybetmiş." dedi.

Handan'a son kez bakıp koridora doğru koştu. Handan'da peşlerinden koştu.
Sedyede yirmi birli yaşlarında, kahverengi saçlı, rengi kireç gibi bembeyaz olan bir kadın gördü.
Kadının yeşil elbisesi kan rengine dönmüş.

Üzerindeki beyaz gömlek kan olan yirmi ikili yaşlarında, uzun boylu, okyanus misali mavi gözlü adam, Doktorun yakasına yapıştı.

Sedyede yatan kadını gösterdi.

"Doktor, Selda'yı kurtarmak zorundaysın," dedi.

"Ufuk, adamı bırak," diyen uzun boylu, siyah gözlü, üzerindeki takım elbise ile iş adamlarını andıran adam, Ufuk ile Yavuz'un arasına girdi.

Handan bir Ufuk denen adama, bir Yavuz'a, birde Yavuz ile Ufuk'un arasına giren, adama baktı.

"Serdar nefessiz kalmış gibiyim," dedi.

"Hem koskoca İstanbul'da Doktor kalmadı da, Ankara'ya mı gönderdiler bizi," dedi.

"Bak Ufuk, bizi İstanbul'dan, buraya gönderdiyseler bir bildikleri vardır," diyen adam daha sakin gözüküyordu.

Bozkurt timi ve Deniz Yüzbaşı'nın timi dört bir taraftan Botan ve Elsa'yı arıyorlardı.

Ayla gözlerini kapatıp açtı. Bu gerçek miydi, yoksa rüya mıydı?
Ayla bir kez daha kendisine gülümseyerek bakan kardeşine baktı.

"Allah be!" diye bağırdı.

Yanına gelen babasına sevinçle sarıldı.

"Bana gülümsedi," dedi.

Vatan SağolsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin