İşte oradaydı. Maria odanın içindeydi ve beni bekliyordu. O güne kadar sadece rüyalarımda ve kurduğum hayallerin içinde buluşuyorduk. Kapıya yöneldim. Attığım her adımda içimde yaşayan ilahın dışa vurumuyla karşılaşacağımı hissettim. Sanki tüm hayatım, aldığım tüm dersler ve eğitimler, girdiğim tüm fiziksel ve metafiziksel sınavlar, verdiğim tüm savaşlar, çektiğim tüm acılar, yaptığım tüm fedakârlıklar ve Var Oluşum tümüyle o ana hazırlık gibiydi.
Kapıyı açtım ve içeri girdim. İlk adımımı attığımda sanki atmosfer dışına çıkmış gibi oldum. Bedenim hafifledi. Zihnim boşaldı. Üzerimdeki telepatik yoğunluk yerini sessizliğe bıraktı.
Maria'nın gözlerinin parlaması ve gülümsemesindeki masumiyet içimde yıllardır açığa çıkmayı bekleyen bir enerjiyi tetiklemişti.
Elini uzatıp beni selamladı. Elini tuttum. Eli bir an da eski sevgilimin eline dönüştü. Ardından ölen büyükbabamın eline dönüştü. Her şey o kadar hızlı ve akılda kalıcı yaşanıyordu ki; kısa bir el sıkışmasında O'nun eli hayatıma girip çıkan tüm insanların ellerine dönüşüverdi. O an dünyamdaki tüm insanların aslında aynı Varlık olduklarının ve rollere bürünüp illüzyon gereği birbirinden ayrıymış gibi göründüklerinin bilgisini aldım.
Zamanın içinde zaman bükülüyor. Mekanın içinde mekan değiştiriyordum. Maria'nın yüzüne odaklandığımda yüzü hariç her yer siliniyordu. Sanki Evrenin boşluğunda oluşturulan bir koridorun içindeydik. Aurasını teninden daha net görüyordum. Sesini tüm hücrelerim tanıdı. Kulaklarım aşinaydı. Gelişimimin önündeki tüm tıkanıklıklar onun kurduğu sözcükler arasında açılıyor ve saniye saniye inisiye oluyordum.
Sorularımı kafamın içinde toplamıştım. Dersime iyi çalışmıştım Maria’nın yanına gitmeden önce. Onunla karşılaştığımızda O kafamın içindeki her şeyi alıp daha ben sormadan yanıtlamaya başladı. Hazırladığım soruların sırasını dahi bozmadan en çok bilmek istediğim şeyden başladı yanıtlamaya. Konuşmama gerek olmadığını fark ettim. İç sesimi duyuyordu. Belki de doğrudan kendi iç sesimle konuşuyordum. Üst benliğimin bedene inip karşımda oturduğunu düşündüm. Maria'nın kurduğu kelimeler ve sesindeki frekans tüm tabularımı yıktı. Hücrelerime kadar işledi. Konuşmamızın başından sonuna her şey hafızamda ilk konuştuğu an gibi canlı kaldı. Ne zaman hatırlamak istesem sesiyle yankılanır beynimin içinde aynı sözcükler. Sanki beynimdeki bir dinleme cihazıyla kayıt altına almışım ve istediğim de oynatıyormuşum gibi.
İlk buluşmamızda birlikte dünya dilimine göre bir saat geçirmiştik. Bunun sadece otuz dakikası bilgi aktarımıydı. Yıllarımı harcayıp dışarıda aradığım her şeye otuz dakika da sahip oldum. Odaya girerken bedenimi bırakıp, içerde yeni bir bedene sahip olup tekrar çıkmış gibi hissettim. Maria sesiyle ve kurduğu cümlelerle beni an be an öldürdü. Ve yeniden Diriltti.
Hiç konuşmadığımı fark ettim.
"- Ben konuşmuyorum ama bu seni dinlemediğim anlamına gelmez, beynimin içinden açılan 3. bir kulak olduğunu fark ettim seni dinliyorum" dedim.
Maria bana:
"- Konuşan Ben, dinleyen Ben" dedi.
Maria’ya "- Beni neden koruyorsun? Neden seviyorsun beni?" dedim.
"- Çünkü sen masumiyetini korudun. Masumiyetini koruyanı Biz koruruz. Sen içindeki çocuğu sevdin. İçindeki çocukta seni Biz’e getirdi." dedi.
Ona içinde bulunduğum sürecin beni hangi aşamadan geçireceğini sordum.
"- Ruh ve beden bütünlemesi" dedi.
Ruh ve beden bütünlemesi derken tam olarak neyi kast ettiğini anlamaya çalışıyordum ki beni duymuş olsa gerek..
"- 12. boyutta bulunan üst benliğin ve 3. boyutta bulunan benliğini birleyeceksin" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Onikiler
FantasyOnikiler' içinde bulunduğumuz dünyanın maddesel bir illüzyon olduğunu ve yansımalardan yaratıldığını fark edip kendi özüne doğru içsel yolculuğa çıkan insanların başlarından geçenleri konu almaktadır... Bilincini 3.boyut sanal illüzyonundan kurtarı...