Goodnight.

807 68 4
                                    

Çeviren: Yei
Yazar: LalaLuhanne


Jongin’in beklediğinin aksine Kyungsoo’nun kamarası şaşırtıcı şekilde düzenliydi. Eski gemisinde ki kaptan kamarasını sadece bir kere gözetleme şansı bulmuştu, ama çarpıcı derece de zengin ve hazinelerle dolu olduğunu hatırlıyordu. 

Onunla birlikte binenlerden kaç tanesinin de bunu bildiğini merak etti.
Kyungsoo’nun kamarası da geminin geri kalanına benziyordu, tüm parkeler ahşaptandı, görünürde sadece birkaç tane eşya ve odanın köşesinde hoş bir ahşap masa vardı. Masanın üstünde güzel bir kadının resmi vardı, resmin orada olması Jongin’e yatağa otururken onun tarafından izleniyormuş gibi hissettirmişti. Kadının kalın çizgiden gözleri odanın etrafında geziniyormuş gibiydi ama bu odanın diğer tarafındaki yatağa yatmaya hazırlanan Kyungsoo’yu rahatsız ediyor gibi görünmüyordu. 

Jongin tüm sahip olduğu şey giydiği elbiseleriydi ve denizde onlarla uyumayı şimdilik normal varsayıyordu. Hatta kaptanın kendisi bile Jongin’in yanındaki yatağa yatmadan önce giydiği o şatafatlı kıyafetleri çıkartmıştı –ceket, botlar, gölek ve böyle şeyleri. Jongin nereye bakması gerektiğini bilmiyordu ama bu o kadar da zor değildi, duvardaki kadının bakışlarından saklanmasını sağlayacak çok az yer vardı. 

“Jongin.”
Jongin zar zor yanıt veren biri olduğundan dolayı gafil avlanmış gibi hissetti. 

“Jongin.” Kaptan tekrar seslendi ama Jongin sadece başını salladı, kelimeler ağzından çıkmıyordu. Jongin’in eski gemisindeki alt güvertesinde karşılaştıklarından beri bu kaptanla ikinci yalnız kalışıydı; ne söylemesi gerekiyordu? ‘Peki, neden beni tam orada öldürmedin?’ Hayır. ‘Bu yara izlerinin hikayesi nedir?’ Kesinlikle hayır. ‘Neden bana çok yakın oturuyorsun?’ Belki. Ama sözcükler dili üzerinde oyalanıp dışarı çıkmayı reddetmişti. Kyungsoo elini tekrar Jongin’in yanağına koydu, ilkinde olduğu gibi bakışları birbirine çarpmıştı.

Minseok, Kyungsoo’nun adamlarına karşı iyi davranması konusunda ısrar etse de Jongin’in hala kendini güvende hissettiği söylenemezdi. 
“Belki çoktan fark etmişsindir Jongin, ama ben istediğini kovalayan bir adamım.” Jongin zorlukla yutkundu, kaptanın nereye varacağından emin değildi ama hala o iğrenç rahatsızlık duygusunu hissedebiliyordu. Kyungsoo onu incitecek miydi? Kapının kilitli olup olmadığını hatırlayamadı, ama zaten yatak kapıdan uzaktaydı. Eğer tehdit edilmeye başladıysa kaçmak kolay olmayacaktı, özelliklede bir okyanusun ortasındayken. Kyungsoo’nun onun adını ısrarla söylemesinde bir şeyler vardı, ifadesi boş ve her zamanki gibi anlaşılmazdı, sesi alış veriş listesini ezbere okuyan birinin ki gibi sakindi. Başparmağıyla Jongin’in yanağını okşadı. “Ama aynı zamanda savaşmayı seçen biri.”

Çekici kadının portresi Kyungsoo’nun omzunun üzerinden Jongin’e 
bakmaya devam ediyordu ama bakışlarını kaptanın yüzünden ayıramadığı için bunu zar zor fark ediyordu. Kaptan uyuşmuş gibi Jongin’in yüzündeki bir yere dokunduğunda çocuk korkuyla dondu.

“Seni öpmek istiyorum Jongin. Beni reddetmen için ondan geriye doğru sayacağım.”

Kaptan geriye doğru saymaya başladığında Jongin’in aklı karışmıştı. Gerçekten başlangıçtan itibaren Kyungsoo’nun teğet geçişini takip etmiyordu ve tamamıyla şaşkındı. Kyungsoo’nun yüzündeki ifade yavaş yavaş değişiyordu, sayılar arasındaki boşluklar artarken gözleri büyüdükçe genişledi, Jongin kadar karışık görünüyordu. Geri sayım bitti, Jongin zorlukla nefes aldı, onu reddetmek bir yana dursun, tek kelime bile edemedi. Geri sayım bittiğinde ağzını yaklaştırmak yerine merakla Jongin’e bakıyordu.

“Benden korktuğun için mi böylesin? Eğer beni reddedersen sana ne yapmalıyım?” eli hala Jongin’in yüzündeydi. Oğlan hiçbir cevap vermedi, araba farıyla karşı karşıya kalmış bir geyik gibi donmuş bir şekilde duruyordu ama Kyungsoo devam etti. “Şuan benim gemimdesin; adamlarımdan birisin. Ve ben tayfama iyi davranırım.” Sözleri Jongin’ pek güvence vermemişti ama hala bunları söylüyor olması hoştu. “Reddetme hakkına sahipsin. Şimdi, bana hayır demen için elliye kadar sayacağım.” 

Tekrar saymaya başladı, yavaşça. Jongin düşüncelerini yakalamak için acele etti –bu Kyungsoo’ydu, rivayetlere göre arkasında bıraktığı ölü sayısı Jongin’in yaşından çok fazla olan korkunç korsandı. Jongin’in eski gemisini işgal etmişti, kaptanını yaralamıştı, tüm tayfayı bağlamıştı, mallarını çalmıştı. Ellerinde hala başka insanların kanı vardı. 

Ve şimdi de Jongin’i öpmek istiyordu. 

Kaptan yirmiyi, yirmi beşi çoktan geçmişti ve Jongin hala 
reddetmemişti. Korkudan felç mi geçirmişti? Tekrar nefes alıyordu, ama hala Kyungsoo’ya hayır diyecek bir şeyler bulamıyordu. Kelimeler dilinde dans ediyordu, aklına gelen düşünceler eğlenceliydi ama hiç biri ‘hayır’ değildi. Bir korsanı öpmek istemiyordu ama bugün olan şeylere bakılırsa reddetmesi artık sadece bir öncelik değildi. Ölmemişti, tehlikede değildi, vücudu onu incitmeyecek şeylerle savaşmaktan vazgeçmiş gibiydi. 

Kaptan elliye ulaştı, muhtemelen Jongin’in şuana kadar gördüğü en 
etkileyici şeydi. Oldukça şaşırmış görünüyordu. “Eğlenceli birisin, değil mi….?”

Daha sonra dudaklarını Jongin’inkine bastırdı, yanağındaki parmaklar boynuna inmişti. Genç çocuk reddetmek için hiçbir hareket yapmadı, Kyungsoo hiçte rahatsız olmuş gibi görünmüyordu, geri çekilmede önce onu kararlı bir şekilde öpmeye devam etti. Işığı söndürmek için yatağın diğer tarafına doğru hareket ettiğinde yüzünde yine o boş ifade vardı. 

“İyi geceler, Jongin.” 

Kaptan ondan sonra hiç ses çıkarmadı, sahte nefes sesleri Jongin’e Kyungsoo’nun uykuya daldığını düşündürene kadar uzun geçmişti. Jongin, uzun süre yabancı yatakta uzandı, tek gördüğü şeyin karanlık olmasına rağmen tavana baktı. Uzun ve garip bir gündü. Dün bu saatlerde eski gemisinin ambarında uyuyordu, uzun ama olaysız gün boyunca güverteleri paspaslamıştı ve verilen emirleri yerine getirmişti. Şimdi ise bir yatakta yatıyordu; denizlerin en azılı korsanının yatağında., bir neden ötürü onu öpmek istediğini söyleyen korsanın yatağında. Yanında yatan kaptanın bu tarz şeyleri yapma gibi bir alışkanlığı var mı diye merak etti.

“Kyungsoo daha önce başka gemiden kimseyi getirmemişti… Hazineleri, silahları ve antikaları alırdı ama insan buna dahil değildi. Bunu ona neyin yaptırdığını merak ediyorum…”

Önceleri Minseok’a inanıp inanmaması gerektiğine emin olamamıştı, ancak mürettebatın geri kalanının tepkisi gerçekmiş gibi hissettirmişti, özelliklede kaptan Jongin’i kendi kamarasına davet ettiğinde serdümenin şaşkın ifadesi bunda etkili olmuştu. Görünüşte buna hiç örnek yoktu ama Jongin bu gerçekle rahatlamış mı yoksa dehşete mi düşmüştü bilemiyordu. Kaptan Kyungsoo Jongin’in hayatında gördüğü en gizemli kişiydi, binlerce sır barındıran kilitli bir kapı gibi. 

Burada ne arıyorlardı? Neden sadece Sapphire Ülkesinin gemilerine saldırıyorlardı? Jongin neden bu gemiye alınmıştı? Kyungsoo ne kadar süre denizlerdeydi? kaç yaşında olması bir yana ‘Jongin’den kaç yaş büyüktü? 

Her gece böyle mi olacaktı?

Nefesleri yanında yatan Pandora’nın Kutusu gibi gizemli olan adamınkiyle uyumlu bir ritimdeydi, Jongin düzensiz bir uykuya daldı.

Siren Song. [Çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin