Masal masal maniki
Yolda saydım on iki
On ikinin yarısı
Tilki çakal karısı.
Masal masal martladı
İki fare atladı
Kurbağa kanatlandı
Tos vurdu bardağa
Çocuk çıktı çardağa.
Masal masal maniki
Kuyruğu var on iki
Kuyruğunda beni var
Kulağında çanı var.
Masal masal matatar
Dil okur, damak tadar.Gökyüzünde, kimselerin varamadığı çok uzak bir yerde, bir su tanesi yaşıyormuş. Su tanesinin de bizler gibi bir ailesi ve arkadaşları varmış. Günlerden bir gün, arkadaşları ve kardeşleriyle saklambaç oynuyormuş. Ebelenmemek için bahçenin dışına çıkmış, bir duvarın arkasına saklanmış. Meğerse, bilmeden bir uçurumun kenarına saklanmış.
Ayağa kalkıp arkadaşlarının yanına gitmek isterken, bir anda dengesini kaybedip uçurumdan aşağı düşmüş. Aşağı düşerken, arkadaşlarına, kardeşlerine ne kadar seslenmişse de, sesini onlara duyuramamış. Su tanesi o kadar yüksek bir yerden düşmüş ki, aşağıda onlarca bulut katmanı varmış. Soğuk rüzgarların estiği katmandan geçerken, soğuktan tir tir titremeye başlamış. Rüzgarın şiddeti arttıkça, minik su tanesi; "Galiba öleceğim." diye ağlamaya başlamış. Su tanesi ağlayınca gözündeki yaşlar buz tutmuş.
Artık su tanesi yönünü tamamen kaybetmiş. Gökyüzünde rüzgar nereye eserse, onu da kendisiyle sürüklüyormuş. Bir müddet sonra sert rüzgarlar onu bir uzay boşluğuna sürüklemişler. Nihayet onu sürükleyen soğuk rüzgarlardan kurtulmuş, gökyüzünde bir yıldız gibi parlıyormuş artık. Çok geçmeden, uzay boşluğunda yine soğuk rüzgarlar onu yakalamışlar. Bu defa yakalandığı rüzgarlardan sıcak hava esiyormuş. Sıcak havanın etkisiyle su damlası erimeye başlamış, eski halin dönmüş. Yolunu kaybeden su damlası, evini aramaya koyulmuş. Uzay boşluğunda dolaşmış, samanyolunun içinden geçmiş ama bir türlü evini bulamamış. Üzüntüden ne yapacağını şaşırmış.
Vakit geçmiş, gökyüzünde gece olmuş, gece karanlığında su damlası git gide korkmaya ve ağlamaya başlamış. Birden gözleri kamaşmış, parlak bir ışık kendisine doğru geliyormuş. Yıldız, su tanesinin yanına yaklaşarak;
– Gecenin bu saatinde bir başına burada ne arıyorsun diye sormuş.
Su damlası da içinde bulunduğu durumu parlayan yıldıza ağlaya ağlaya anlatmış.
Yıldız;
Benim adım Kutup yıldızı, ben her zaman kuzeyde olurum bu yüzden de yolunu kaybeden herkes bana bakarak yolunu bulurlar. Eğer sen de, evinin yönünü biliyorsan, sana evini bulman konusunda yardımcı olabilirim. Fakat evinin yönünü bilmiyorsan maalesef ki, sana yardımcı olamam demiş.
Su damlası henüz yönleri öğrenemediğinden çaresizce ağlamaya devam etmiş.Kutup yıldızı, onu teselli ederek, üzülme, belki evini bulmana yardım edemem ama geceyi yanımda güvenle geçirmene yardımcı olabilirim demiş. Kutup yıldızı, su damlasını koynuna alıp geceyi beraber geçirmişler.
Gecenin sonunda nihayet sabah olmuş. Bembeyaz bir kütle yanlarından geçmeye başlamış. Su damlası, Kutup yıldızına sormuş;
– Bu beyaz şeyler de nedir böyle?Kutup yıldızı;
– Bunlar kar kütlesi, dünyaya gidiyorlar demiş.
Su damlası, dünyanın nerede olduğunu bilmiyormuş ama annesinin anlattığı hikayeler sayesinde dünya ile ilgili bazı bilgilere sahipmiş. Dünyaya gitmek için kar kütlesine katılmış. Kar kütlesiyle beraber dünyaya doğru yola çıkmışlar. Yolda kar taneleriyle sohbete koyulmuş, onlara neden dünyaya gittiklerini sormuş.Kar taneleri de; Her kış biz oraya gideriz, dünyalıların bize ihtiyacı var demiş. Biraz geçtikten sonra su damlasının da yavaş yavaş rengi değişmiş.. Su damlası da bembeyaz bir kar tanesine dönüşmüş.
Su damlası, bu duruma oldukça şaşırmış. Su damlasının bu şaşkın haline, yanındaki kar taneleri gülmeye başlamışlar. Arkadan hızla gelen bir kar tanesi, "Aramıza hoş geldin." demiş.
Dünyaya yaklaştıkça yer çekim gücü artıyormuş. Su damlası, telaşlanmış. Etrafındaki kar tanelerine dünyaya böyle hızlı bir şekilde düşsek, ölmez miyiz? diye sormuş.
İçlerinden bir kar tanesi;
– Korkma! Bizler dünyaya yaklaştıkça yumuşarız, dolayısıyla bize bir şey olmaz. Üstelik, düştüğümüz yere zarar vermeyiz. Bizimle herkes dost olur ama sadece Güneş hariç. Güneş çıkınca biz sıcaklardan eririz. İşte o zaman ölürüz demiş.Su damlası, sevinmeye başlamış. Hoplaya zıplaya havalara uçmuş. Bu duruma anlam veremeyen kar taneleri sormuşlar;
– Neden böyle sevinçlisin? Biraz önce ağlamaktan gözlerin şişmişti, şimdi de ağlıyorsun demişler.
Su tanesi, ben seviniyorum çünkü güneş beni erittiği zaman eski halime döneceğim demiş. tabii sevinirim, çünkü ben ölmem eski halime dönerim demiş.Su tanesi annesinin anlattığı hikayelerden öğrendiği dünyayı çok merak ediyor, onu bir an önce görmek istiyormuş. Yepyeni mekanlara gideceğim, ırmaklardaki, denizlerdeki su damlalarıyla arkadaşlık yapacağım. Bu heyecanla süzüle süzüle dünyanın tam orta yerine düşmüş.
Çevresine bakmaya başlamış, ama pek de beklediği bir ortam görememiş. Annesinin anlattığı dünyada çocuklar varmış ama etrafında oynayacağı hiç kimse yokmuş. Gecee boyunca, bizim su damlası sabırsızlıkla güneşin çıkıp karların erimesini bekliyormuş.
Gecenin sonunda çıkan bir fırtına kar tanelerini ve su damlasını önüne alıp tahterevallilerin, kaydırakların, salıncakların olduğu bir alana sürüklemiş. Nihayet sabah olmuş, kahvaltılarını yapan çocuklar parka oynamaya gelmişler.
Oyun parklarının karla kaplı olduğunu görünce hepsi sevinçten kendilerini karların içine atmışlar, başlamışlar kar topu oynamaya..
Karların içinde oynarken bir kar tanesinin damla şeklinde olduğunu fark etmişler. Kar tanesini ellerine aldığı gibi diğer karların içinde yuvarlamaya başlamışlar. Su damlası yuvarlandıkça kendisine yapışan kar taneleri sayesinde bir kar topuna dönüşmüş, yuvarlandıkça da büyümüş büyümüş, sonunda çocuklar bir kardan adam yapmışlar. Kimi evden getirdiği zeytinlerle göz yapmış, kimi getirdiği havuç ile burun yapmış, kimisi atkısını beresini çıkarıp kardan adama giydirmiş.. Böylece çocukların artık bir kardan adam arkadaşı olmuş. Kış boyu güneş çıkıncaya kadar gülmüşler, eğlenmişler. Bizim su damlasının da keyfi pek yerindeymiş, güneş çıkıp karlar eriyince o da eski haline dönüş. Bir su damlası olarak yaşamaya devam etmiş..