(Diğer bölümlere çok fazla ilgi gelmemiş olsa bile yazmayı sevdiğimden yazıyorum. Lütfen bu bölüm oy ve yorum gelsin. Erkek bir EXO fanı olarak bu hikaye ve karakterlerin memnuniyetle karşılanmasını umuyorum. Görüşeceğiz.)
Kai ve ben arabadan inmiştik ancak Sehun inmemekte kararlıydı. Yüzünden çok korktuğu anlaşılıyordu. Kai Sehun'a ''Hemen şu arabadan in bu kadar korkmana gerek yok sadece evimizin etrafında cesetler ve evin duvarlarında kan lekeleri var.'' dedikten sonra bana burdan hemen gidelim bakışı atmıştı. Bende ona ''Bana ne kadar böyle bakarsan bak burdan asla gitmeyeceğim.'' dedim. Kai ''Sana korkunç evinde mutluluklar diliyorum.'' diyerek arabaya bindi ancak anahtarın bende olduğunu bilmiyordu. O anahtarı ararken ben cebimden çıkartıp ona seslendim. Benden anahtarı istedi ama anahtarı vermiyeceğimi anladılar ki ikiside arabadan indi ve ''Şu evin anahtarı nerde?'' diye sordular. Paspası kaldırdım anahtarı alıp evin kapısını açtım. Eve girdiğimde yüzüme bir örümcek ağı yapıştı. Ağı yüzümden çıkartım etrafa baktım her yer çamurlu ve pisti ancak üstesinden gelinemez de değildi. Sehun ve Kai'yi kollarından çekerek içeri getirdim. Sehun titriyordu Kai ise düşündüğüm kadar da kötü değilmiş diyerek üst kata çıktı. Ve çıkar çıkmaz bir bağırma sesi geldi. Hemen üst kata koştum odada Kai ve bir iskelet vardı neden korktuğunu anlamıştım.
Dalgacı bir tiple iskeletin arkasına geçip onu kaldırdım ve onu Kai'nin kucağına koydum hiç tepki vermedi sonra anladım ki bayılmıştı. Aradan yarım saat geçmişti ve biz Sehun'la evi temizlemeye çalışıyorduk ve üst kattan tekrar bir bağırma sesi geldi. Sehun bu sesi duyar duymaz elindekileri bıraktı. Bana ne olduğunu sordu ona gelir gelmez anlatacağımı söyledim. Üst kata çıkıyordum Kai'ye ona bir şaka yaptığımı söyleyecektim. Ancak bağırma sesleri tekrar başladı.
Odaya girdiğimde Kai'nin iskeleti tekmelediğini gördüm. Ona şaka yaptığımı söylememin pek de zamanı değildi. Onu tutup geri çektim ve sadece bir iskelet dedim. Bana ciddi bir ifadeyle,
"Sadece bir iskelet mi! O karşı taraftaydı ve daha sonra kucağımda olduğunu gördüm!" dedi. Ben o an çok ileri gittiğimi anladım. Zaten iskeletin kolları tozdan siyah olmuş, kafasında ise kırmızı bir leke vardı diye aklımdan geçirdikten sonra iskeletin yanına gidip kafasına baktım. Kai ne yaptığıma bakıyordu. Bende ona iskeletin kafasını gösterdim.
Tam Kai'ye bunu gösterirken Sehun geldi şaşırmış ve korkmuş gözlerle bana bakıyordu. Kai ve Sehun'a şakayı anlattım. Kai bana çok sinirlenmişti. Yumrukları sıkık bir şekilde yanıma geldi bana vuracağını zannetmiştim bu yüzden siper almak amacıyla kolumla yüzümü kapatmıştım. Kai kolumu indirdi ve "Sana vuracağımı mı zannettin biz kaç senedir arkadaşız sana asla vurmam ama böyle bi şaka yapmanı da beklemezdim." dedikten hemen sonra ondan özür diledim.
Dışarı çıkıp etrafta dolaşmayı teklif ettim zor olsada kabul ettiler. Biz yürümeye başlayalı yaklaşık on beş yirmi dakika geçmişti. Daha sonra bir anda iki üç metre ilerimizde bir adam belirdi. Sanki birinden kaçıyordu. Hemen onun peşinden koşmaya başladım yanına gittiğimde nefes nefeseydim. Kimden kaçıyorsun dememe izin vermeden belinden bir hançer çıkarttı ve bana saplamaya çalıştı. Saldırıdan kuzenim Tao'dan aldığım Wushu dersleri sayesinde kaçabildim. Adam daha sonra baktığımda ise yok olmuştu. Ben böyle bir macera yaşamıştım ama Kai ile Sehun'u tamamen unutmuştum. Arkamı döndüğümde onların koşarak yanıma geldiğini gördüm. Bana ne olduğunu sorduklarında dilim tutulmuştu ve konuşamamıştım hayatımda ilk kez bu kadar korkmuştum.
Eve gittiğimde ilk işim o hançer beni yaraladı mı diye bakmak oldu ve yaralamıştı da omuzumu kaçmama rağmen bir şekilde çok derin olmasa bile kesmişti. Orayı sargı bezi ile sarıyordum. Sehun kapıyı çaldı girip giremeyeceğini sordu. Bu yarayı görürlerse kesinlikle gitmek isteyeceklerini biliyordum bu yüzden beklemesini söyledim omuzunu kapattım ve "Artık gelebilirsin." dedim. Sehun "Hem yolda hem de burada hiçbir şey yemedik. Artık yemek yemem gerekiyor. Açlıktan bayılmak üzereyim." dedi.
Dışarı çıkıp en yakındaki yiyecek satan yere bakıyordum ancak böyle bir yer yoktu. İyi ki yanımda konserve yiyecekler ve üç dört tane pizza getirmiştim. Konserve bezelyeyi ve tencereyi çantamdan çıkardım. Bezelyeyi gördüklerinde dudak büktüler. Neden et değil gibi sitemler ettiler. Daha sonra attığım Canan Karatay bakışıyla "Demek et istiyorsunuz hepiniz ölüceksiniz." dedim. Hepimiz gülmeye başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ Tuhaf Şehir ~
Misterio / SuspensoBu şehirle baş edebilmek kolay olmayacak gibi görünüyordu.