ⅩⅩ

833 88 8
                                    

Ve uzağa kaçıyordum
Bazı günler dünyadan kaçsam olur muydu?
Kimse bilmez, kimse bilmez...
Ve yağmurda dans ediyordum,
Canlı hissettim ve şikayet edemedim.

✎ ✐✎ ✐✎ ✐✎ ✐✎ ✐

11 yıl önce - İlk gece - Part 1

Annem beni uyudu sanıyordu, bense o gece, diğer gecelerde yaptığım gibi, annem gittikten sonra odanın ışıklarını yakmış, yatağımda oturup öylece boşluğa bakıyordum. Çünkü biliyordum, o küçük yaşıma rağmen eğer uyursam kabuslarımın beni rahat bırakmayacağını biliyordum.

Yine aklımdan çıkmayacaklarını, ağlamaya başlayacağımı biliyordum.

Yalnızdım.

Bundan sonra hep benim yanımda olacağını söyleyen anneme de, ondan her şeyi isteyebileceğimi söyleyen babama da, hiç bir şeyi anlatamıyordum. 

Gece uyuyor, kabus görüyor, ağlayarak uyanıyor ve beni susturmaları için saatlerce çabalıyor olmalarına rağmen bir umut dahi görememelerini gözlerindeki acıya bakarak izliyordum.

Onlara anlatamıyordum ama onlar anlıyorlardı. Bunu yıllar sonra öğrenmeme rağmen, anladıklarını 6 yaşımda küçük bir çocukken hissedememiştim. 

Ve o gecenin de diğerlerinden hiç bir farkı olmayan, umutsuz geçen bir gece olacağını sanıyordum. Yatağımda saatlerce oturduktan sonra yorgun düşüp uyuya kalmıştım. Taki 'anne!' diyerek ağlayarak uyanmama kadar. 

Kahverengi gözlerimden yaşlar teker teker akarken çığlık çığlığa bağırmaya başlamıştım. Annem ve babam odaya girerken gözlerindeki acı ve biraz da bıkmışlık yerini koruyordu. Bu sefer kardeşim olarak tanıttıkları sarışın çocukta odasından korkuyla gelmiş ve beni izlemişti. Odanın bir köşesine oturup gözlerini korkuyla kız kardeşi olarak tanıttıkları bana dikmişti.

Babam, Umut'u kucağına alıp odasına götürürken annem beni sabit tutmaya çalıştı, bir önceki gece, ondan önceki gece, ve son iki yıldır olduğu gibi...

Ama bir şey vardı... 

Bir şey farklıydı o gece...

Tiz sesli çığlığımın yanında, yan evden sesimi bastıracak sesler gelmeye başladığında istemsizce irkilip, sanki duvardan ötesini görebilirmişim gibi, sesin geldiği yöne baktım. 

Anlaşılan sesi sadece ben duymamıştım, ailemde eş zamanlı olarak aynı yere bakmıştı. Evden cam kırılma sesleri yükselirken korkum artıyordu. 

''Hayır!'' diye bağırdı birisi. O kadar yüksek çıkmıştı ki aradaki duvarlar bile sesi engelleyememişti.

Sesi tanıdığım için ayağa kalkıp kapıya koştum. Arkamdan annemin, ''Banu dur!'' demelerini takmadan uzanıp zorla demir kapıyı açıp evden dışarı çıktım. 

Aynı anda açılan karşı kapıdan da benim kadar yüksek sesle, benim kadar acıyla bağıran çocuk çıkmıştı. 

O yaşta ne kadar uzun süre birine bakardınız ki? Ne kadar görebilirdiniz karşınızdaki kişinin acısını? Hele ki kendi canınız böylesine yanarken...

Yanağımda kurumaya yüz tutmuş göz yaşlarını umursamadan ona doğru yürümeye başladığımda şoktan çıkmış gibi başını merdivenlere çevirdi. 

Gideceğini anladığım sırada, ''dur!'' deyip ellerimi kaldırdım. ''Gitme.'' Çocuğun ailesi ve benim ailem kapıdan bize bakarken apartman sakinleri de evlerinden çıkmıştı.

''Bırakın beni!'' diye bağırdığında çocuk, cılız sesi apartmanın içinde yankılandı. Meraklı gözler bizi izlerken en son düşündüğüm şey insanların akıllarından geçenlerdi. 

Aklımı kurcalayan tek şey ise bu çocuğun, yeni taşındıktan sonra, geldiğinden beri her gün gece olduğunda neden bağırdığından başka bir şey değildi. 

Apartman sakinleri artık çıldırmak üzereydi. Şikayetler artıyordu ve çocuğun ailesinin yüzündeki endişeyi ben bile görebiliyordum. 

Tekrar çocuğa döndüğümde ellerindeki kanları fark ettim. O an fark edememiştim ama kırılan cam sesleri olsa gerekti kanların açıklaması. 

''Neden bağırdın?'' diye usulca konuştum. Sesim ağlamaktan ve uykusuzluğun verdiği kısılmadan varla yok arası çıkıyordu. 

''Uyuyamıyorum.'' Sesindeki acı yüzüne de yansımıştı. Ona bir adım attığımda bir adım geri gitti. 

''Niye ki?'' dedim bu sefer ve bir adım daha ona attım. Bu sefer geri gitmedi. 

Kafasını iki yana hızlıca salladı. ''Bilmiyorum.''

''Canım benim, gir artık içeri. Bak insanları da rahatsız ediyorsun.'' Çocuğuna yaklaşan anneyle, önümdeki çocuk arkasını dönüp yaklaşan annesinden bir adım uzaklaştı. Annesi bir kaç adım daha atınca çocuk ellerini yukarı kaldırıp geri geri gitti.

''Yaklaşma. Anlamıyorsun! Anlamıyorsun sen beni, uzak dur.'' Annesi yerinde bu sözlerle çakılı kaldığında, çocuk geri geri giderken bana çarpmasıyla durmak zorunda kaldı. Bana doğru yavaşça dönerken apartmanı aydınlatan ışığın vurduğu yüzüne daha dikkatli baktım. 

Dedim ya, çocuktum... 6 yaşındaki bir çocuk en fazla ne kadar acı çekebilirdi, ne kadar hissedebilirdi, ne kadar anlayabilirdi ki? 

Ama bazen anlıyordu işte,

Anlamıştım.

Hissetmiştim.

Karşımda duran renkli gözlere baktığımda, aynaya bakar gibiydim. 

O çarpışma küçük yaşımıza rağmen bize umut olmuştu.

Sadece fark etmemiz gerekiyordu.

Ya da kaybetmeden yakalamayı öğrenmemiz...

●○●○●○●○●○

22.22

Bu bölümler Banu'nun geçmişini öğrenmeniz ve gelecekte bahsedeceğim krizlerin öncesini görmeniz için...

Banu'nun içindeki acıyı hissetmeniz, güler yüzünün arkasını görmeniz için...

Yazar 『texting』Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin