ⅩⅩⅠ

847 82 19
                                    

Ağlayamıyorum...
Çünkü bunun senin gözünde zayıflık olduğunu biliyorum.
Hayatımın her gününde kendimi sahte bir gülücüğe, sahte bir kahkahaya zorluyorum.
Kalbim kesinlikle kırılmaz...
Kırılmak için bir bütün bile değilken.

Öldüğünü izledim senin.
Geceleri uykunda ağlayışını duydum.
Çok gençtim,
Beni baskılamayı daha iyi biliyor olmalıydın.
Benden başka kimseyi düşünmedin.
Sadece kendi acını gördün...
Ve şimdi ağlıyorum gece yarısı,
Aynı lanet olası şey yüzünden.

✎ ✐✎ ✐✎ ✐✎ ✐✎ ✐

11 yıl önce - İlk gece - Part 2

Çocuğun gözlerine baktığımda o da durmuş bana bakıyordu. Annemin sesini duysam da umursamadım. Bizi izleyen komşulara söylüyordu. ''Tamam, sorun yok, evlerinize gidin lütfen.'' Bir sürü homurdanma ve 'bu böyle olmaz ki, çocuğa ne yaptılarsa' temalı söylenmelerin ardından herkes evlerine dağılmıştı. 

''Adın ne?'' dedim istemsizce, sanki o an tek dert buymuş gibi. Ama annesi çocuktan önce davrandı. 

''Atlas, içeri gir hadi. Komşularımızı rahat bırakalım. Saat geç oldu.'' Adının Atlas olduğunu öğrendiğim çocuk annesini dinlemeyince babası, ''Atlas!'' diye uyardı. 

Atlas gözlerimin içine adeta 'kurtar beni' dercesine bakıyordu. ''Anlamıyorsun sende değil mi?'' 

Ağzımı açtığımda annesi Atlas'a bir kez daha yaklaştı. Atlas benim arkama geçtiğinde öfkeyle annesine baktım. Bir elimi de Atlas'ın koluna koymayı ihmal etmedim. Tabi bu refleksten ibaretti. 

Küçüktüm, ama o an onu koruyabileceğime inanmıştım

Annesi derin bir nefes verip benim aileme baktı. Sonrasında tekrar bana baktığında dizlerinin üzerine çöktü. ''Küçük hanım, Atlas'ın uyku vakti geldi. İstersen sen de ailenin yanına dön. Ne dersin? Gece gece kimseyi rahatsız etmemiş oluruz böylece...''

Tek derdi bu muydu bu kadının? İnsanların gözündeki yeri miydi? Görüyor muydu acaba çocuğunun halini? Anlamıyor muydu gözlerindeki acının sebebini?

Bu olaydan yıllar sonra Küçük Prens adlı bir kitapta okumuştum. Bir satırda diyordu yazar, ''Büyükler hiçbir şeyi tek başına anlamıyorlar, onlara durmadan açıklama yapmak da çocuklar için sıkıcı oluyor doğrusu.''

Tam olarak buydu belki de, büyükler hiç bir zaman anlamazlardı.

''Atlas uyuyamıyor,'' dedim daha bir kaç dakika önce doğru dürüst tanışamadığım çocuğu koruyarak. Sahi, daha düzgünce tanışamamış veyahut daha o adımı bile bilmezken, neydi bu koruma çabaları?

''Biliyorum canım, ama senin uyuman gerekiyor. Ailenin kızmasını istemezsin değil mi?''

Bana şefkatli yaklaşması o an umurumda olmamıştı. Anlamadığını düşünerek tekrarladım. ''Atlas uyuyamıyor.''

Kadın ne yapacağını bilemez halde bana bakarken bakışları arkamda dikelip duran aileme kaydı. Ben de anneme baktım. ''O uyuyamıyor. Ben uyuyamıyorum. Anlıyorsunuz değil mi?''

Annem ne yapacağını bilemez haldeyken babam durumu ele aldı. "İsterseniz içeri geçip konuşalım bu konuyu?"

O an Atlas'ın acı dolu bakışlarından başka hiç bir şey umurumda olmasa da, annesinin mahçup bakışları, babasının ise "gece gece sizi de rahatsız ettik" demeleri aileme engel olmamıştı.

"Ne rahatsızı, sonuçta yeni de olsa komşuyuz biz. Geçin hadi." Babam içeri girerken annem kenara çekilip komşuların geçmesini istemişti.

İçeri geçtiğimizde ise ben salonda halıya oturmuş Atlas'a bakarken, o iki ailenin de üzerimizdeki bakışlarına bakıyordu.

Saat gece yarısını geçmişti ve herkes ne yapacağını bilmiyordu. Aileler kendince çözüm bulmaya çalıştıkları yarım saatin sonunda Atlas bir şekilde sakinleşmiş ve ailesinin zoruyla evlerine dönmüştü.

O gece daha sakindi ikimiz içinde. Uyudu mu uyumadı mı bilmiyordum ama benim sabaha kadar oturup, etraf aydınlandıktan sonra uyuya kaldığımı biliyordum.

Peki ya çözülmüş müydü her şey?

Hayır, çözülen hiç bir şey yoktu.

İkimizde yaklaşık üç gün boyunca sorun çıkarmamıştık. Ama sonraki gün, her şey yine karışmıştı.

●○●○●○●○●○

22.22

Geçmişi anlatmaya devam edeceğim, ama bir kaç bölüm sonra.

Küçük Prens'i okuyan var mı?

Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?

Yazar 『texting』Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin