Mirza ağa ne yapacağını düşünür dururken,Zeynep hanım konuşmaya başladı :
"Herif ,ne düşünürsün,bu düğün olacak.Biz hazırlığımızı yaptık,oğlanlar ,gelinler ,çocuklar gidip gelinimizi alıp geleceyih.Sen burda oğlanın başında dur.Kızlardan birinide götürmeyiz.Biz alnımızın akıyla gelinimizi getirek hele gerisini sonra düşünürük.
Mirza ağada bilirdi ne olursa olsun bu düğün olacaktı.Ama Zeliş 'i düşündü nasıl olur diye.Ya hastalık onada bulaşırsa diye,yetim kızın günahına girmeye korkardı.Sonra karısına döndü ;
" Zeynep beni dinle ama eyi dinle,oğlan tam iyileşmeden bunları aynı odaya koymayın,Zeliş burda kızların yanında yatacak,Halil'de hazırlanan gelin odasında.Sözümü ezmeyin sakın,o yetimin hakkına girmeyin ,tamam mı ?"
Zeynep dinledi ama eğer oğlu karısını yanında isterse bunuda görmezden gelmeyecekti,nede olsa kendi dediğini yapmayı severdi kadın..Ertesi sabah namazdan sonra Halil 'in küçüğü Salih'i emmi oğlu ile Zelişin köyüne yolladı.Ertesi güne hazır olmaları için .
Evde ise Halil halen yatıyordu,ara ara uyanıp yemek yiyor tekrar yatıyordu.Öksürüğü biraz daha iyi idi.Ama haberi yoktu ertesi gün düğünü olacağından.
Herkes hızlı hızlı iş yapıyor,hayvanlar kesilip doğranıp kavruluyor,çoluk çocuk neşe içinde düğün heyecanı yaşıyordu.
Zeliş kız gelen haber üzerine iyce mahsunlaşmış,hiç konuşmaz olmuştu.Remziye hanım ise aynı bacısının evindeki hazırlıkları yapıyordu ,kına için keteler yapılmış ,kavurgalar kavrulmuştu.Ama Salih 'in üzerindeki durgunluğu bir türlü anlamamıştı.Ne kadar konuşturmaya çalışmış ise de herşeyin yolunda olduğunu söylemiş,ezesini telaşlandırmak istememişti.
Sabah namaz sonrası uzaktan davul zurna sesi gelmeye başlamıştı.Havalar çok soğuk olduğundan,kar boyu bir metreyi aştığından kısa mesafeyi anca üç saate gelmişti erkek evi.
Davul zurna sesi iyce yaklaşınca kız evinin büyükleri de karşılamaya çıktılar. Bu arada da köyün kızları ,gençleri Zeliş 'i hazırlıyordu.Zaten çok güzel olan kız ,yöresel kırmızı kına elbisesi ile,başında
altınlı duvağı ile tıpkı bir meleğe benzemişti.
Haydar en önde ,diğer kardeşleri ve kızlar gelinler kız evine giriş yaptılar.Bu arada Zeliş 'de bayanlar için hazırlanan odada sandalyede yüzü kapalı bir şekilde oturuyordu.Gelen erkek evinin hanımları görür görmez dilleri tutulmuştu.Zeliş çok güzel görünüyordu.Bir yandan da hepsinde bir durgunluk vardı.Hepsi de aynı şeyi düşünüyordu .Bu su gibi kız hasta oğlana nasıl olacak ki ,yazık bu kıza diye içlerinden konuşup durdular.
Erdal ağanın erkekleri büyük salona alması ile selamlaşmalar ,hal hatır sormalar başlamıştı.Semaverlerde çaylar demlenmiş,kadınlara ve erkeklere ayrı ayrı ketelerle ikram edilmişti .Davul zurna çalan seydali ve oğlunada çay kete ikramı yapılmış,artık yavaş yavaş kına başlamıştı.Zeliş uzun zamandır yerinden kalkmadığından beli tutulmuştu,Remziye hanıma başındaki duvağın altından bakıyor,keşke beni bi tuvalete götürse diye içinden geçiriyordu.
O sırada da erkekler kapıda halay çekiyor,eğleniyordu.Haydar'da gözü kına için eve gelen kızlarda idi.Belki sevdalandığı kız da gelirde görürdü.Ama nerde ise bütün köyün halkı düğün evine gelmişti,ama o güzel kız yok tu,bir türlü görememişti.
Zelişin yanına gelen kızlar kulağına fısıldadılar;bir isteği var mı diye.O da tuvalete gitmek istediğini söyledi.Remziye hanıma söylediler,hemen kendi Zeliş 'in elinden tutarak evin arka tarafında kalan ikinci tuvalete götürdü.
Remziye hanım Zeliş ile tuvalet yolundan dönerken ,yeğeni Haydar'ın gözünün sürekli birşeyler aradığını gördü.İçinden bacımın oğlanlarına birşeyler olmuş ,biri hiç konuşmuyor nerde ise çok morali bozuk,diğeri her köye geldiğinde gözü dışarda ,birilerini arayıp duruyor.Allah hayra çıkarsın bu oğlanları dedi içinden.
Kına tüm hızı ile devam ediyordu,köyün bütün kızları ,kadınları halay çekip ,tek bar oynuyordular.Zeliş'in içinden hiç oynamak gelmiyordu.Ana babası şimdi burda olmalıydılar ,onun en mutlu gününde kızlarının yanında,baş ucunda olmalıydılar.Ama herkes kaderini yaşıyor bu dünyada.Zeliş'in kaderindede anasız babasız gelin olmak varmış.
Zeliş bunları düşünürken, köylü kadınlardan Hanife kadın elinde kına çatağı ile içeri girdi.Bir yandanda meşhur kına türküsünü söylüyordu.
Kınayı getir aney
Parmağın batır aney
Parmağın batır aney
Bu gece misafirem
Bu gece misafirem
Koynunda yatır aney
Koynunda yatır aney
........(burda müziği dinleyin lütfen)
Hanife kadının türküsü ile Zeliş artık kendini tutamadı.Öyleki kalbinin göğsünü delip geçeceğini sandı.Gözyaşları sel olmuş gidiyordu,onun öyle çırpınarak içli içli ağlamasına bütün odada ki kadınlar hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.Öyleki ağlama sesleri dışarı erkeklerin olduğu tarafa sanki biri ölmüşte ağıt yakılıyormuş gibi gidiyordu.Zeliş'in hem yetim hem öksüz olması,daha acısının yeni olması,ikisinide yakın aralıkla kaybetmesi ....
O kadar çok ağlamıştı ki Zeliş kız,kaderine isyan etmemişti asla,babasının ona öğütlerini hiç bir zaman unutmazdı.Babası "kızım kadere işten etme,başına ne gelirse gelsin hep şükret,daha kötüsü olabilir her zaman için bunu düşün "derdi.Ama ana babası olmadan gelin olmak çok zormuş dedi içinden.Bu gece kim beni koynunda yatıracak dedi.Ağladı ağladı ve ağladı.....Taki gözyaşları bitti artık...
Merhaba arkadaşlar uzun zamandır yazamadım ,ama güzel bir bölümle geldim yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum hepinize keyifli okumalar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZELİŞ
RomanceDoğu Anadolu Bölgesinde yaşanmış gerçek bir olayın kurgusu olan ZELİŞ, ölen kocasının Kardeşi ile evlendirilmek zorunda kalıyor, ZELİŞ 'in bu zor hayatında hem köy baskısı hemde Salih'le olan çarpıcı evliliği ele alınıyor. TÜM HAKLAR SAKLIDIR. 2019