Sırat köprüsü benzeri bir köprüden geçmiştiler. Dumanın, ateşin, karanlığın ve gürültünün hakim olduğu bir taraftan yemyeşil ovaların olduğu Trenton'a .
Doreen ve Courtney heyecanları yüzünden uyuyamamışlardı. Karşılarında ki Alman ihtiyar kendi kendine eleştiri yapıyor, masada muhabbet yaratmaya çalışıyordu. Ara sıra Alman hizmetliler ile samimi Almanca sohbetler ediyordu.
Alman ihtiyar, hayranlık verici bir tavırla:
-Şu Rockeffelar'a bakın! Resmen Amerikayı ele geçirdi! dedi.
Rus adam ise oldukça bilgili bir tavırla:
-Nimetin (petrolün) kıymetini çok yakında anlayacaklar. Rockeffellar bunu anladı ki şuan rusyada onun sıvılarını kullanıyoruz. dedi.
Doreen, kendinden emin olmayan bir tavırla
-Rockeffelar'da kim? dedi.
Yaşlı adam irkilerek:
-Clevland'lı bir girişimci. İç savaş sırasında her iki tarafada mal satarak zengin oldu. Birkaç sene öncede varını yoğunu satarak petrol'e yatırdı. kazandığı paranın onlarca kat fazlasını aldığı söyleniyor.
İhtiyarın, Beyaz saçları, siyah gözleri, orta boylu ve tombul bir yapısı vardı. kahverengi ahşaptan yapılmış aristokratça daire biçimli bir gözlüğü vardı. Babacan tavrı ile girdiği bütün ortamlara alışabilecek bir seviyeydi. Yolculuk boyunca konuşacaktı. Fakat Doreen ve Courtney asla sıkılmıyacaktı. Çünkü New York hakkında hiçbir bilgileri yoktu. Fakat bu adamın oldukça fazla ve yararlı bilgileri vardı.
Genç kızlarla kaynaşan ihtiyar, kızlara bakarak sıcakkanlı bir tavırla:
-İsimlerinizi lütfedebilmiyim lütfen? dedi.
Doreen, sıcak ve samimi bir tavırla sesini bir aristokrat tüccarın ikna ederkenki ses tonu gibi inceltmişti ve:
-Ben Dooren, bu da yakın arkadaşım Courtney, siz isminizi lütfedermisiniz?
yaşlı oldukça sade bir ses tonu ile :
-Henry Braun. dedi ve sonrasında Rus beyfendiye dönerek:
-Siz isminizi lütfedermisiniz bayım dedi.
Oldukça düşünceli gözüken Rus, Tedirgin bir biçimde:
-Ben Fyodor Leonid, Rusyadan geldim, bir Kürk tüccarıyım Buraya iş kurmak için geldim. dedi.
Bunu duyan Doreen, Leonid'e meslekle alakalı sorular soruyordu. Fakat Leonid'in bu konuyu konuşmaya hiç niyeti yoktu.
Hevesi kaçan Doreen, vücudunu dikleştirerek arkasına yaslandı. Fakat eğimli bir koltuk olduğunu unuttu ve ağrıyan sırtını geri çekti.
Müslüman-Haçlı savaşlarını anlatan bir kitap çıkaran Courtney'i Fyodor fark etmiş ve:
-Meraklımısınızdır savaşlara? demişti. Bunun sonrası saatler boyunca tarih konuşmuşlardı. Fyodor, Her ticaret yaptığında İstanbul boğazını geçtiği ve Türk imparatorluğunda haftalar boyunca konaklayıp ticaret yaptığı için Müslümanların sosyolojik yapısını ve savaş taktiklerini anlatmaya başlamıştı ve konuyu haçlı savaşlarına getirmişti. İhtiyar Henry ise konu Alman tarihine geldiğinde lafa dalıyordu.
Courtney ile Fyodor Leonid ara sıra göz göze geliyordu.
Courtney, siyah saçlı, mavi gözlü, orta boylu, balık etli muhteşem bir ingiliz kızıydı. Tam manası ile Aristokrat bir aileye mensuptu. Fakat savaşın getirdiği sefalet ile zayıflamıştı fakat güzelliğinden taviz vermemişti. İç savaş öncesinde Anderson isimli bir Danimarkalı denizci ile nişanlanmıştı. Anderson, Baltimore'a yerleşmiş ve Annapolis'te silah ticareti yapmaya başlamıştı. Courtney, bütün günlerini Anderson'u düşleyerek geçiriyordu. Bu süreçte Courtney, ailesinin onayı ile Annapolis'e sevgilisinin yanına gitmişti. Tabii eğitim şartı ile. Courtney, Maryland Üniversitesi Tıp enstitüsüne girmişti. Yaklaşık 3 sene hemşirelik eğitimi aldıktan sonra erkeği Anderson ile Baltimore'a gelmiş ve evlilik hazırlıklarına başlamıştı. Evliliğine haftalar varken patlak veren iç savaş düzenlerini bozmuştu. Fakat Anderson duruma sevinmişti sonuçta silah tüccarıydı. Antietam savaşı sonrası Cumhuriyetçiler, Maryland halkından hesap sormak için Annapolis'i talan etmişti. Cumhuriyetçileri arkadan vuran Maryland halkına silah teminini sağlayan kişi Anderson Greymor'du. Antietam savaşını yöneten McClellan savaş suçluları listesine Anderson'u da yazmıştı. Anderson 21 eylül 1862 yılında kurşuna dizilerek idam edildi. Bu süreçte Courtney muhteşem bir verimlilik ile çalışıyordu. Her iki tarafın askerlerine de koşul gözetmeden yardım ediyordu. Bu yüzdendir ki her iki ordu tarafından da benimsenen biri olmuştu. Sevgilisi,rüyası, kurtarıcısı, erkeği olan Anderson'un öldüğünü 1 hafta sonra öğrenmişti. O süreçte Antietam gazilerini iyileştirmekle yükümlüydü. Sevgilisinin ölüm haberini Doreen'in yengesi Fallon vermişti. Haberi aldıktan sonra kısmi bir felç geçirmiş hiç kimse ile tek kelime konuşmamıştı. Rengi solmuş, gözleri kan çanağına dönmüş, oldukça fazla zayıflamış, kemikleri sayılabilir bir hale gelmişti. O süreçte yalnızlığın getirdiği merak ile tarih kitaplarını okumaya başlamıştı. Fakat yeni bir kitap ile tanışmıştı. Kitabın adı Komünist manifestoydu. Bu kitabı okuduktan sonra vardığı sonuçlar ise savaşın bir ticaret savaşı olduğuydu. Bu ticaret savaşında halk yıpranır, bankerler ve silah satıcıları dahada zengin olur sınır devletler pay koparmaya çalışırdı. Aynı şekilde askerlerin ve bürokratların egosu okşanırdı. Courtney yavaş ve detaylı bir şekilde sevgilisi Anderson'u düşünmeye başladı. Sevgilisi Anderson ırkçı birisiydi. Aynı zamanda paraya düşkündü. Tek değer verdiği kişisi sevgilisi Courtney'di. Köleliğin kaldırılmasına karşıydı. Özellikle siyahi ırk'a sebepsiz bir öfke duyuyordu. Sıkı bir Demokrat partiliydi. Devletin ve ordunun içinde bir çok tanıdığı vardı. Fakat Toplum içinde Lincoln'cu davranıyordu. Böylece bir tarafı gizli diğer tarafı açık iki tarafada silah ticareti yapıyordu. Sevgilisini gözünde bir katil olarak tasvir ediyordu. Tanıdığı onlarca kişinin ölümünü onun ve onun gibilerin para sevdasına bağlıyordu. İçinde bir buruklukta olsa Görevine geri döndü. Görevine geri dönerken bir Şiir yazmıştı. Bu şiiri Gettysburg savaşı sonrası binlerce sakat kalan insanın olduğu çadır hastanesindeyken yazmıştı. Kağıtta mürekkep yerine kan kullanmıştı bunun sebebi yerlerin kanlar içinde kalmasıydı. Akan kanları tasarruf için mürekkep yerine kullanıyorlardı. Courtney'in yazdığı şiir böyle başlıyordu:
Çok gençtim,
sevdim.
hep sevdim.
artık sevilmeliydim,
bir umut'a bağladım fermanımı
bekledim muhafızımı gönlüme,
Kaptırdım gönlümü bir denizciye.
Bekledim onu hep
Geldi bir gün
artık yanımdaydı
beraber koşacaktık steplere.
nişanlandık.
Silah satmaya başladı
beklediği gün geldi sevdiğimin
arşı karşısına aldı
çift taraflıydı
bir ona sattı bir buna
Askerler bastı Annapolis'i
aldılar sevdiğimi
ben cephedeydim.
Vurdu kahpeler sen hainsin diye.
Sevdiğim kanlar içindeydi
muhaliflerin azgın feryatlarının pençesinde.*
İşte kısa bir ömrün mukadder cümlelerini özetleyen kelimeler bunlardı.
İç savaş sonrası, Siyahi kişilerin örgütler tarafından öldürülmesi olay yarattı. Bir kaç üyesi ifşa edilen Ku klux klanı (tarikatı) üyesi kullandıkları silahların tamamının örgüt üyesi Anderson Greymore tarafından ücretsiz verildiğini söyledi. Ücretsiz verilmesinin sebebinin Anderson'un siyahilere karşı olan kişisel öfkesi olduğunu belirttiler. Bu duyumlar sonrası Courtney'in sevgilisi Anderson'a karşı en ufak sevgisi dahi kalmamıştı. Anderson'un bütün hediyelerinin kanlı para ile alındığını düşünerek hediyelerini fakirlere dağıtmıştı.
Courtney, bütün kasaba tarafından saygı duyulan, sevilen biri olmuştu, Hemşirelik süreci boyunca yaptığı fedakarlıklar öyle fazlaydı ki genç delikanlılar bu güzel hanımefendiye itham da dahi bulunabilecek cesarete sahip değildi. Adeta ablaları gibi sahiplenmişlerdi.
Courtney, Fyodor Leonid'in yüz hatlarına bakıyor ve kalp kırıklıkları dolu hayatına yeni bir sayfa açmayı düşünüyordu.
Demir zırhı üzerinde olan tren oldukça geniş tarım arazileri ve su kanalları olan Rahway'a varmış ve mola vermişti.
*Şiir: Tuğberk Özen- Denemeler
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maryland Paşası
Historical FictionKırım savaşı esnasında Merkez bankasını dolandıran Osman adında bir Türk subayı, Fırsatlar ülkesi Amerikaya kaçar, Amerikada düzenini kurduğu sırada gelişen Amerikan iç savaşı hayatını tamamen değiştirir. Osmanın değişen hayatı üst üste meydana ge...