ben anlatmadan anlaşılmak isterim
sözlerimin birçoğu yerini bulmaz
birçoğunu öyle sahiplenmişimdir ki,
kendimi aynada izlediğim zamanlar bana yabancı gelirler
öyle samimiyimdir ama öyle bir sahtelik vardır ki gözlerimde,
endişelerimi alır ve bazen bir bayrak gibi dikerim meydanlarıma,
fakat dikilen büyümelidir,
büyürüm ve güzelleştiririm çoğu zaman,
sahteliklerimin bile bir azameti vardır(ve ben bununla övünmeli miyim pek de bilemem)
içinde bulunduğum her şeyde ve çoğu şeyde eğreti dururum ve
her şeyin düzenini bozarım azametimle.
kendi küçüklüğümün yanında öyle eğreti durur ki bu yazdıklarım,
öyle bir sahteleşirim ki
yabancılıklarımla kendini oluştururum
jaures'le el ele tutuşurum
iç çatışmalarımı durdururum kısa vadeli antlaşmalarımla,
on yıllık mali planlarımı yaparım cebimde beş kuruş yok ikenruhum bile beş kuruş etmez iken
öyle büyük büyük laflar da edemem jaures gibi,
sesim de gür değildir benim,
rüzgarım tüyü bile oynatmaz ama fırtınalara sebep olurum deniz aşırı ülkelerde
sahi, hani anlamazsın sen yine
çünkü ben anlatmadan anlaşılmak isterim
b12'm eksiktir veya demir değerlerimama ruhsal üşengeçliklerimi bile bu basit şeylere yüklerim.
ve bu atik reflekslerimin yanında öyle bir eğreti durur ki bu
özel
-liklerim
hiçbir zaman yerini bulmaz benim sözlerim.on dördüncü louis'e benzeyip apres moi'dan sonra le déluge gibi sert bir kelimeyle bitiremiyorum dörtlüklerimi
gerçi ben dörtlük bile yazamıyorum
henüz iki cümleyi bir araya getiremiyorum kidoğduğum yerlerden ayrıyım, ait olduğum yerlerden de
kendimi öyle bir koparırım ki dallarımdan
ve her yıl bir kere dökülür yapraklarım.
henüz bir fidanken resmi bir kurum kişiliğine dönmüş olmamdandır belki,
belki de 4. shlomoh gibi seksen iki yaşında bahçeme fidan dikerken kalbim durmadığından
-gerçi senden bu cümleleri işitirken kalbim durmadıysa shlomohla aynı kaderi paylaşmamız saçma ve gereksiz bir ayrıntı olurdu-"istediğini yaz selim
hiçbir korku aklını gölgelemesin
sonunda pişman olursun ama; dayanamazsın
boş yere yorulursun, usanırsın benden"ben istediğimi yazarım
ama küçük kelimeler kullanırım
dediğim gibi, azametim eğreti durur bu küçük kelimelerimin yanında
evet, shlomohla paylaşmayız belki ama,
selimle kaderimiz aynıdır
ve evrenin nasıl garip bir rastlantısı ise
büyük adamlar işaret parmaklarını bana yöneltirler
ve muhammed de isa da şikayetçidir benden
ben bütün bu suçlamalara yine küçük kelimelerimle cevap veririm
yine küçük kelimelerime bağlaçlar ekleyerek yazarım koca ansiklopedilerimi.
büyük kelimeler kullanıp büyük cümleler kurmak için ben kimim ki?
cümlelerim bile geri dönüp ezerler beni
soluğum kesildiğinde hatırlarım ki,
yohanna'ya göre incil bile böyle açmıştı cümlelerini"önce kelime var idi"
ve bunların yanında,
asla söylememem gereken ibareleri
konumlandırdığımı fark etmem cümlelerimde,
uzun bir süremi de alır.güneş batar
başakların hepsi kurur
ve tam kurtuldum derken kendimi yine aslanın mağarasında bulurum.
çünkü ben hep anlatmadan anlaşılmak isterim.
kendi kendime çıkarım kerbelaya,
ve emin ol,
kendi hüseyinim de, yezidim de benim
ve insan kendine karşı savaşlarını asla yenemez,
kaybeden taraf yine kendi oldukça.
inanincilin nasıl başladığını
pek de umursamam günün sonundabüyürüm ve güzelleştiririm
bütün bunların bir azameti vardır
korkularımın bile bir azameti vardır çoğu zaman,
en güzeli de anglosakson hukuku gibiyimdir ve artık bilirim ne yapacağımı
buğday tarlalarım yandığı anve ben bütün buğday tanelerimden teker teker özür dilerim
çünkü el ele bile tutuşmuş olsam,
öyle büyük büyük laflar edemem jaures gibi
ve sesim,
koca bir karanlığı aydınlatacak kadar
gür değildir benim