Bu hikaye Jeff the killer hikayesinin devamı niteliğindedir. Ama bu sefer hikaye Jeff'in değil Jane adında bir kızın ağızından anlatılacak. Hikayemize Jeff ve ailesinin yeni bir semte taşınmalarından başlayacağız. İyi okumalar...
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Mahallemize yeni biri taşınınca pek tuhafıma gitmedi çünkü gayet iyi bir yerdi ve kiralar da normale göre düşüktü. Hemen karşı evimize taşınan ailenin iki oğulları vardı. Jeff ve Liu. Jeff saçları omuzlarına kadar uzanan uzun boylu yakışıklı bir çocuktu. Kardeşi liu da ona benziyordu.
Bir okul sabahı odamda kaybettiğim defterimi ararken camdan dışarıya gözüm kaydı ve Otobüs bekleyen Jeff ve Liu'yu gördüm. Bir anda mahallemizin serseri takımı Liu'nun cüzdanını almak istediler. Bunun üzerine Jeff içlerinden birinin suratına yumruğunu geçirdi ve çocuk yere yapıştı. Ardından içlerinden bir başkası bıçak çekti ve... Aman tanrım Jeff bıçağı çocuğun elinden aldı ve bacağına çizikler atmaya başladı. Suratındaki tatmin ifadesini göre biliyordum.
Ertesi sabah Jeff'lerin evinde polisler çıkarken gördüm. Ama bir yanlışlık vardı. Jeff arkadan bunu yapanın kendisi olduğunu bağırdığı halde polisler Liu'yu götürüyorlardı. O gün okulda Her şeyi gördüğümü ve isterse şahitlik yapabileceğim yazılı olduğu bir kağıdı Jeff'in masasına bıraktım. Ve altına sadece bir "J" harfi koydum.
Ertesi gün evimde camımın önünde duran çalışma masama oturdum ve ödevlerimi yapmaya başladım. Ama yan evde gürültülü bir doğum günü partisi varken ödev yapmak çok zor oluyordu. Camdan dışarıyı izlerken partide küçük çocuklarla oynayan Jeff'i gördüm. Aslında o kadar da kötü biri olmadığını geçirdim içimden.
Birden Serseri takımı yine geldi be Jeff'i savunmasız bir anını yakalayıp onu yere serdiler. Onun suratına yanıcı iki madde döküp onu yaktılar. Büyük bir çığlığın ardından alt kattaki yangın söndürme tüpünü aldım ve yan eve koştum. Ancak geri kalanını hatırlayamıyorum sanırım bayılmışım.
Gözlerimi hastane odasında açtığımda hemşirelerden bir bana o bayılıp kafanmı vurduğumu ve ailemi aradıklarını söyledi. Ona buraya benimle bir birlikte getirilen benim yaşlarında bir erkek çocuğu olup olmadığını sordum. Hemşire beni Jeff'in kız arkadaşı sandı.Bu çok utanç vericiydi.
Dakikalar sonra ailem hastaneye vardı ve Jeff'in ailesi yanımıza gelip bana minnettar olduklarını söylediler. Jeff taburcu olunca bizi akşam yemeğine beklediklerini de eklediler ve gittiler. Anlamsız bir şekilde çok mutlu olmuştum.
Aradan birkaç gün geçer ve Jeff'lerin kapısının önünde bir araba durdu. İçinden o iğrenç gülümsemesiyle Jeff indi. O anda dizlerimin bağı çözüldü. Nefes alamadım. Kendimi hasta gibi hissettim çünkü ertesi akşam Jeff'lerin evine akşam yemeğine gidecetik. Bu beni çok korkutmuştu.
O gece neredeyse hiç uyuyamadım. Ertesi gün pazar olduğu için öğlene kadar uyudum. Benim için sıradan bir gündü. Ta ki akşam olana dek. Saat akşam altı olmuştu ve ben hasta olduğum bahanesiyle hala yataktaydım. Yataktan kalktım ve alt kata, salona indim. Ne annem ne de baban vardı. Evin her tarafına baktım ama yoklardı. Mutfak masasının üzerindeki not gözüme ilişti. Notta " Yemeğe gelmeyecek misin Jane? Herkes burada. Annen, baban, arkadaşların. Herkes burada. Çok eğleniyoruz. Jeff..."
Ellerimin titrediğini hissedebiliyordum. Camdan dışarıya baktığımda kendi salonlarının camına elindeki bıçağın arkasıyla vuran Jeff'i gördüm. Yanakları kulaklarına kadar kesilmişti. Göz kapakları da yoktu. O an ne kadar korktuğumu anlatamam. Hemen büyük bir mutfak bıçağı aldım. Oraya gitmeli ve onunla yüzleşmeliydim. Evden çıktım ve temkinli adımlarla Jeff'in evine doğru ilerledim. Kapı açıktı. İçeriye girdiğimde kafamın arkasında keskin bir acı ile yere yığıldım.
Uyandığımda bir sandalyeye bağlanmıştım. Bir yemek masasının baş köşesindeydim. Diğer sandalyede Jeff'in annesi, babası, Liu, annem, babam ve bir sürü sınıf arkadaşım vardı. Ve hepsinin suratında o korkunç gülümseme vardı. Ölüm benim her tarafımdaydı. Zayten akmayı bekleyen göz yaşlarım birden firar etti. Jeff yanıma gelip yanağımı okşadı. Eli yavaşça boynuma sonra de omzuma deydi. "Ne oldu Jane? Yoksa onlar kadar güzel görünmediğin için mi ağlıyorsun? Merak etme seni de onlar gibi güzel yapacağım." dedi elindeki bıçağı yanağımda gezdirdi. Sonra arkasında duran benzin ve çamaşır suyunu üzerime boca etti. Ve elindeki tek kibriti yakıp üzerime fırlattı. Son hatırladığım şey tiz çığlığım ve evden çıkan Jeff...
Gözlerimi hastane odasında açtım. Her tarafım sargı ile kaplıydı. Ağlamaya başladığımda yanıma koşarak gelen hemşire bana ağlamamamı yoksa nefes alamayacağımı söyledi. Zaten nefes alamıyordum ki. Bana uyumamı söyledi. Ama gözümü her kapattığımda gözüme o dehşet sahnesi geliyordu.
Ertesi gün sargılarımı açtıklarında... Jeff kadar kötüydü. Uzun siyah saçlarım omuzlarıma kadar kısalmıştı. Kaşlarım ve kirpiklerim yok denecek kadar seyrekleşmişti ve yüzümün her yerinde o iğrenç yanık izleri vardı.
Hemşirelerden biri bana büyük bir kutu getirdi. Kutuyu açtığımda içinden siyah bir elbise, beyaz siyah gözlü bir maske, siyah bir peruk, keskin bir mutfak bıçağı, siyah güller ve bir de not vardı.
"Seni güzelleştirmeye çalışırken berbat ettiğim için özür dilerim Jane. Ama bunlarla daha güzel olabilirsin. Ha bu arada, bıçağını bizde unutmuşsun. Geri istersin diye düşündüm... J."
Üzerime siyah elbiseyi geçirdim ve bir çift ayakkabı bulup hastaneden kaçtım. Gün doğana kadar anne ve babamın mezarının önünde ağladım. Güneş doğarken maskeyi yüzüme taktım ve kendi kendime o sözleri söyledim.
"Asla uyuma. Yoksa uyanamazsın." ve o andan sonra Jeff'i bulup öldüreceğime yemin ettim.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Evet arkadaşlar orijinal hikaye bu kadar. Ama biz biraz daha ilerleyelim mi? Yani dört yıl sonra, Jane'in Jeff'i bulduğu zamana.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Jane artık bir katildir. Artık Jeff'in kimi öldüreceği haberi ona gelmeye başlamıştır. O kurbanları Jeff öldürmesin diye öldürüyordu. Aradan dört yıl geçmesine rağmen hala intikam ateşi ile yanıp tutuşan Jane Jeff'in kaldığı eski evin giriş yolunu bulmuş ve planını hazırlamıştı. Onu öldürecektir.
Eve girdiğinde yerde oturan Jeff'i görür. Dört yılda boyu uzamıştır. Üzerinde hala beyaz switi ve siyah pantolonu vardır. Saçları yeniden omuzlarına kadar uzamıştı.
Jane sessizce Jeff'e arkasından yaklaşır ve bıçağını havaya kaldırır. Tam onu öldürmeye hazırlanırken Jeff ani bir hareketle arkasını döner ve Jane'in bıçağı tutan elini kavrar ve diğer eliyle de belini tutar. İkisi birden yere düşerler. Jeff Jane'in üzerindedir. Jeff Jane'e 'Sen hala uyumadın mı?' diye sorar. O sırada Jane Jeff'i saçlarının arkasından tutar ve kendine çeker ve dudaklarına yapışır.
O sırada Jane elindeki bıçağı Jeff'in sırtına saplar ve kendi kendine yıllardır tekrarlağı o hayat felsefesini tekrarlar. ' Asla uyuma. Yoksa uyanamazsın.' Ve Jeff ve Jane'in aşkı da bu şekilde başlamış olur...
Devam edecek...
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Evet arkadaşlar bu hikaye de bu kadardı. Umarım beğenmişsinizdir. Fikirlerinizi bekliyorum.
Her hikayenin olduğu gibi bu hikayenin de bir devamı var. Ve bu hikayenin de devamı olan Nina the killer hşkayesinde görüşmek üzere hoşçakalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korku hikayeleri
МистикаKısa korku hikayeleri, açıklanamayan paranormal olaylar, korkunç mesajlaşmalar ve tüylerinizi diken diken edecek daha bir çok hikaye ile karşınızda olacağım.