Yazardan:
Sarah acele ile evinin ters tarafındaki ormana ilerlemeye başladı.
Efendisinin yanına varınca neler olacağını tahmin ediyordu. Kız kardeşine bir şey olmadığını umarak yürümeye devam etti.
Yıllar önce görüşmeleri yasaklanmıştı. Sebebini sorgulayamamışlardı bile. Eğitimleri ne kadar duygusuz olmaları aşılandı ise de Sarah efendisine derin kin ve nefret beslemişti. Karşı gelecek ne gücü ne de desteği vardı.
Ormanın derinliklerine indikçe etrafta mutasyon geçirmiş hayvanlar görmeye başladı. Bunlar cadıların kaleyi koruması için kara büyüler ile dönüştürdüğü hayvanlardı. Yanık, yıkık ağaç ve mahvolmuş doğanın ardından simsiyah bir kale görünmeye başlamıştı. Sırtını dikleştirdi, yavaş adımlar ile büyük kapıdan girdi.
Taht odasına doğru ilerlerken kalbi göğüs kafesini dövmeye başlamıştı. Kapının önüne gelince kendiliğinden gıcırtılı bir şekilde açıldı.
Efendisi soluk gri gözleri ve yüce cüssesi ile ayakta, siyah eldivenli elleri arkasında bağlı bir şekilde dışarı bakmaktaydı.
"Beni emretmişsiniz efendim" dedi korkusunu gizlemeye çalışarak. Derin bir nefes alma sesi odayı doldurdu.
"Kız senin yanındaymış" tek cümlesi Sarah'ın dizleri üzerinde çökmesi istediği getirmişti.
Efendi hafif belini eğerek ellerini çözdü ve cama dayadı.
"Bunun yasak olduğunu biliyorsunuz" dedi ve hafifte kafasını arkaya doğru çevirdi.
"Ve siz çiğnediniz!" Sesi sona doğru kalınlaşıp yükselmişti. Gözleri camdan yansıyacak şekilde parlıyordu.
Bunun bir cezasının olduğunu biliyordu Sarah. Af dilemek için kendini hazırlandı.
"Efend-" sözü efendinin arkasını dönmesi ve soluk borusundaki nefesin kesilmesi ile son buldu.
Boğazına elleri gitti, nefes almaya çalışsa da nafile.
Parlayan beyaz gözleri ve uçuşan pelerini ile konuşmaya başladı."Seni öldürmeyeceğim." Dedi boğuk ve güçlü sesi ile Bunu kendi kendine söylüyormuş gibiydi daha çok. Sesi dinmeye ve elini indirmeye başlamıştı.
"Son şansın. " Elini tamamen indirdiğin de Sarah öksürükler içinde yere yığıldı.
"Ya kızı dönüşmeden getir yada öl" tekrar arkasını dönen efendi keyifli bir gülümseme ile acı çekmesini dinledi.
Ciğerleri yanana kadar derin nefesler alan Sarah başını salladı.
"Getireceğim efendim" dediği anda efendi elini şıklattı ve Sarah kendini kalenin önünde buldu.
Yerden kalktı ve koşmaya başladı. Emily'nin evde olduğundan emin olmak istiyordu. Fısıltı ile,
'litezalea' dedi ve ayakları yerden kesildi rüzgar ile bir oldu artık çok daha hızlıydı.
Kapıyı yumruklamaya başladığında bir yandan göğsü yırtılırcasına bağırıyordu
"EMİLY!" "EMİLY!"
Severek diktiği çiçek saksılarının yanına gitti ve hepsinin altına baktı ve anahtarı buldu.
Kapıyı titreyen ellerin ile açtı. İçeri girdi,
"EMİLY!" Odaları dolaştı. Yoktu, yoktu.
Saçlarını çekiştirerek,
"LANET OLSUN!" Diye bağırdı. Dizlerinin üzerine çöktü, ağlamaya başladı.
Plan yapmalıydı. Hemen plan yapmalıydı.
EMİLY'DEN:
Gözlerimi aniden açmam ile her yerin bulanık olduğunu anlamam pek uzun sürmemişti. Yavaş yavaş görüşüm düzelirken ahşap bir tavan netleşti.
Vücudumdaki uyuşma ruhumun bedenime tamamen girmesi ile sol tarafımda karnımın üzerinde gezinen farklı teni hissetmem bir oldu.
Gözlerimi panikle çevirdiğimde Froy'u gördüm.
İki, günde iki kere hadi ama?! Bu hoş değil korkutucu. Erkeklerden korkmuyorum sadece farklı bir havası var.
Bir dakika, bir dakika o benim karnımı OKŞUYOR!!!
Eline hızla vurarak geri çekildim ve bacaklarımı kendime çekerek kollarımı sardım.
"Noluyor burda?" Diye biraz bağırdım. Yeni uyandığımdan dolayı olsa gerek sesim baya bozuk çıkmıştı.
O sanki yaptığım hiç bir şeyden etkilenmemiş gibi masmavi gözleri ile elinde farklı malzemeler tutarak bana bakıyordu.
Soruma cevap vermedi ve arkasını dönüp masaya doğru ilerledi.
"Nerdeyim ben yine?" Dedim ve gelen aniden titreme ile bütün anılarım netleşmeye başladı.
Kurtlar, insanlar, Natalie, Froy
Bulanık sahneler yüzüne baktıkça daha da netleşiyordu.
"İyi misin?" Diye sordu bana dönük kollarını bağlamış bir şekilde duruyordu.
Kafamı olumsuz anlamda sallayarak,
"Nasıl iyi ki yani onca şey kurt'tan insana dönüşen yaratıklar gördüm vede boğuşmalar yani kemikler kırıldı sonra çok kuyruklu bir hayvan oldu ve de vede" yüzümü avuçlarımın arasına alarak sıvazladım ve gözlerine doğru baktım.
"Sende bizdensin biliyorsun değil mi?" Dedi.
Hayır, hayır, hayır
"Ben sizden değilim. Ben hayvana dönüşmüyorum ve de insanları taciz etmiyorum" dedim dişlerimi sıkarak.
"Ben kimseyi taciz etmedim" dedi ve çenesi kasılmaya başladı.
"BEN-SİZDEN-DEĞİLİM!" Kelimeleri tane tane anlaşılır biçimde söyledim.
Yumruğunu sıktı ve arkasını dönerek bir bıçak aldı yanıma geldi ve kolumu sıkıca kavrayıp kendine doğru uzattı.
"Kolumu bırak seni lanet olası varlık!" Diye bağırıyor ve kendimi çekmeye çalıyordum.
Bıçağı koluma dayadı ve yavaşça kendine doğru çekti açılan derimin içinden kan çıkmaya başlamıştı. Yanıyordu fakat sesimi çıkarmadım. Kanlar süzürlürken yara kapanmaya başladı. Bileğimi sımsıkı tutuyordu biraz daha kaldırıp yüzüme yaklaştırdı.
"Şimdi tatmin oldun mu küçük hanım" dedi tıslar gibi. Geriye çekildi ve t-shirtün'ünü havaya kaldırdı. Gözlerim biçimli vücudunda gezerken hafiften yana döndü ve bende de olan doğum lekesini gördüm.
"Sende bizdensin" dedi ve göz görmeyecek bir hızla odadan çıktı. Ağzımı açıp bir şey diyemedim. Diyememiştim.
Bu da ne böyle?
Ne yaşıyordum?
İnanamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizemli Orman
Werewolf"Hayat bir yolculuktur." diyoruz. Bu yolculukta nasıl gideceğimiz bizim tercihlerimize bağlıdır. Bazen hızlı, bazen yavaştır yolculuk... Kimi zaman yürüyerek, kimi zaman gemiyle, kimi zaman da uçakla sürmeliyiz ki yolculuğumuzun renklensin Benim yo...