takıntılı [texting]

*24*

Önüme düşen saçlarımı elimle tutarak kulağımın arkasına sıkıştırdım ve derin bir nefes aldım. Gözlerimi kutuya çevirdim. Geçmişim olan kutuya. Geçmişimiz bazen peşimizi bırakmazdı. Ben geleceğime odaklanmışken kapıma bırakılan kutunun Selim'den geldiğini anlayabiliyordum.

Geçmişimle yüzleşmeye hazır değildim.

Titreyen ellerimi kutuyu başka kenara çekerek eğildim ve yatağımın arkasına sakladım. Yapabileceğim en mantıklı şey geçmişimden kaçmak olmuştu.

Telefonumu ve çantamı elime alarak evimin kapısından çıktım ve yol boyunca düşüncelerimle baş başa kaldım. Kendimle konuşacak kadar delirmemiştim çünkü ne zaman kendimle konuşmaya çalışsam bana geçmişi hatırlatıyordu.

Ağlamaktan şişen gözlerim acımaya başladığında yolda gördüğüm kişiyle sanki nefes almayı unutmuş gibiydim. Kalbim yuvalarından çıkacak gibi delicesine çarpıyor ve nefes almamı engelliyor gibiydi.

Durdum ve onu izledim. Beni görmediği halde o kadar boş bakıyordu ki etrafa, belki de bizim kapıdan geçtiği içindi. Tesadüf müydü bilmiyordum. Onca seneden sonra onu görmek... Evet. Liseyi bitirmiştim ve üniversiteye hazırlanıyordum. Duyduğum üzere Hüsna'dan temelli kurtulmuştu.

Ya da ben öyle sanıyordum.

Onu yıllar sonra görmek o kadar garipti ki. Her hareketini incelemeye başladım bir süre gizlenerek. Duvarın ardından baktım ona. Bankaya oturdu ve derin bir nefes çekti içine. Onun nefesi olmayı o kadar çok isterdim ki. Cebinden çıkarttığı sigarayı yumuşak dudaklarına götürerek sigarayı alevle tutuşturdu ve sigaranın zehrini içine çekti.

Gözlerini kapatarak banka yaslandı ve başını geriye attı. Onun düşüncelerinde olmayı o kadar çok isterdim ki. Daha fazla izleyemeyeceğimi anladığımda gözlerinin kapalı olduğunu fırsat bilerek, önünden geçip gitmek için yürümeye başladım. Evimin yanında bulunan kafeye girdim ve gözlerimi etrafta gezdirdim.

Geçmişim yılların acısıyla tekrar buluştuğunda aklımdaki düşünceler sadece bir boşluktan ibaretti.

Selim?

*

haydaaaa