first and last

3.5K 69 29
                                    

~Normalde bu hikayemin final bölümüydü. Ama sadece bunu okusanız yeter, olayları bilmenize gerek yok.~

-BİRKAÇ AY SONRA-

Okula tekrar giderken bu günün resmen sonum olacağını düşünmüyordum.

Harry'yi sınıfta Ashley'yle yiyişirken görmenin bana bu kadar acı vereceğini bilmiyordum. Kapıyı çarptım ve sinirle okuldan ayrıldım gözlerimden süzülen yaşları silerken tek düşündüğüm her şeyin bittiğiydi ta ki arkamdan bir kolun beni çekmesiyle kendime geldim. Karşımda bana şaşkınca bakan Niall duruyordu. Tek bir kelime bile etmeden ona sarıldım ve hıçkırıklarla ağlamaya başladım.

Kaldırımda oturup ağlarken tüm herkesin sana bir bakış atması hiç de eğlenceli değildi ama Niall bana huzur veriyordu. Artık ağlayamaz hale geldiğimde kafamı kaldırıp ona baktım. Dudaklarını ısırıyordu ve bana "Bitti mi?" diye sordu. Kafamı evet anlamında salladım. Ellerimi tuttu ve başını eğdi ve fısıldayarak "Zamanı değil biliyorum ama" yutkundu "benim kötü kızım olur musun?" diye sordu cevap vermedim ama dudaklarına kondurduğum minik bir öpücük cevabımı açıklıyordu. Onun için her şeyi yapardım.

Okulu asmıştık. Ally'yi arayıp beni merak etmemesini söylemiştim. Şimdiyse bir cafede yemek yiyecektik. Orada pek kişi yoktu. Niall pastaları almaya gittiğinde başımın arkasında hissettiğim keskin acıyla bilincimi kaybettim.

-İşte başlıyoruz-

''Hey bırakın beni!'' diye bağırdım debelenmeye devam ederken. Ama Penolope ve Helena kolumu öyle sert sıkıyordu ki hiçbir şey yapamıyordum. Hem de sanki yeterince derdim yokmuş gibi bir de beni aptal bir depo ya getirmişlerdi.

''Penolope!'' diye bağırdım. Tam karşımda silahıyla uğraşmakta olan Penolope bakışlarını bana çevirdi. Bakışlarında gördüğüm tek şey nefretti.

''Peki Mell.'' Dedi Penolope iç çekerken. ''Sen akıllanmayacaksın.''

Helena bakışlarını beni bağlayan adamlardan birine çevirdi ve sonra bir anda ne olduğunu bile anlamadan kafama oldukça sert bir darbe daha yedim. Ve karanlıkla tekrar buluştum.

''... I won't let these little things slip...''

Gözlerimi kafamda hissettiğim o derin acı ile aralamıştım. En son hatırladığım şey kafama yediğim o sert darbeydi. Sonrasında ne olduğuna dair en ufak bir fikrim bile yoktu.

''... and i am in love with you...''

O sesi yeniden duyduğumda etrafımdakilerin de yeni yeni farkına varmaya başlamıştım. Bakışlarımı sesin sahibine çevirdim ve o an belki de atabileceğim en neşe dolu çığlığı atmaya çalıştım.

''Niall!''

Niall bana gülümsediğinde içime ani bir neşenin dolduğunu hissettim. Niall, o benim gün ışığım gibiydi. Eskiden ondan nefret etsem de artık ona baktığım zaman huzurla doluyordum, ya da sarıldığım zaman kendimi güvende hissediyordum. Ve sanırım tüm bu duyguların kısaltılmış tek bir adı vardı. Aşk.

''Merhaba Mell.'' Dedi Niall oturduğu yerden bana gülümsemeye devam ederek. Yerimden kalkıp onun yanına gitmeye niyetlenmiştim ki o anda ellerimin bağlı olduğu gerçeğini de hatırlamam bir olmuştu.

''O oruspular ne haltlar peşinde?'' Niall gülümsemeye devam ediyordu. Ama bu gülümsemede bir burukluk olduğunun farkındaydım. "Sana anlatmış olmalı. Şu senden nefret etme olayları falan.''

Gözlerimi devirirken başımı salladım. Evet anlatmıştı. ''Canın yanıyor mu?'' diye sordu beni baştan aşağı endişeyle süzerken. Hemen suratıma bir gülümseme yerleştirdim.

bad girl //horan {one-shot}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin