Gök girsin kızıl çıksın

591 56 3
                                    

Önümde uzun bir yol var. Yolun sonu vuslata çıkıyor.

Gökhan Yüzbaşı kimi görürse vuruyordu. Şu an için yaralılar dışında bir kayıp vermemişlerdi.
Bir taraftan da ilk kez korkuyu iliklerine kadar hissediyordu. Eğer birine bir şey olursa nefessiz kalacağını biliyordu.
Askerler, onun hiç olmayan kardeşleri gibiydi.

Ayla bir sağa bir sola gidip duruyordu. Neden hep böyle oluyordu?

"Bugün öğle saatlerinde Savcı Leyla Türkben'in evinin önünde bomba patladı. Yaralılar en yakın hastaneye kaldırıldı. Şans eseri ölen kimse yok."

Ayla televizyonda dinlediği haber ile hızla ayağa kalktı. Leyla, onun lise arkadaşıydı.
Ankara'da olduğunu bilmiyordu. En son Denizli'ye gitmişti annesinin rahatsızlığından dolayı.

Telefonunu ceketinin cebinden çıkardı. Karargâhı aradı.

Yaşar Komutan ameliyathanenin önünde bekliyordu. Bir insan neden hiç tanımadığı biri için kendi canını ortaya atardı ki?

Bir an düşündü. Bu soruyu ona sorsalardı diyeceği şey vatanım için her şeyi yaparım olurdu.
Üzerindeki üniformaya baktı. Acaba bu kadın da bu yüzden mi, böyle bir şey yapmıştı.

Elsa ise ameliyattaydı. Zaten kurşun sıyrılıp geçmişti. Her şey planının bir parçasıydı.

Gaye en sonunda hastaneden taburcu olacaktı bugün. Yanında daha yeni tanıştığı annesi, teyzesi ve ablası vardı.
Anne, teyze, abla bu kelimeler onun için yabancıydı.

Gaye kendini bildi bileli bir babası vardı yanında.
Şimdi ise yanında annesi, ablası ve teyzesi vardı.

Zaman akrep ve yelkovanın etrafında dönerken, silah sesleri havai fişek patlıyormuş gibi gökte yankılanıyordu.
Kaan, Gökhan Yüzbaşı'na doğru baktı.

"Komutanım son iki kurşunum kaldı."

Mühimmatları bitmek üzereydi. Gökhan anlamadı. Onca mühimmata ne olmuştu?
Aklına tek bir şey geliyordu. İçlerinde sızıntı olabileceği.
Ama bunu silah arkadaşlarına konduramıyordu.

"Durum ne?" Pusat, karşısında duran adama baktı.
Adam ceketinin düğmesini ilikledi.

"İstediğiniz gibi yaptım. Elsa'yı yaraladım."

Pusat başını salladı. Her şey tam da istedikleri gibi gidiyordu. Bu iş gittikçe eğlenceli bir hal alıyordu onlar için.

"Güzel. Şimdi kaybol!" dedi. Pusat hiçbir zaman kendisinden emir alan adamlara karşı kibar olmamıştı. Tıpkı şu anda olduğu gibi davranırdı.

Adam bir şey demeden geldiği gibi hızla ayrıldı Pusat'ın yanından.

Leyla kendine geldiğinde hastanede olduğunu farketti. Başı ağrıyordu. Sanki beyninin içinde bir şeyler vardı.

Elini boğazına götürdü. Biri boğazına bıçak saplamış gibi boğazı ağrıyordu. Etrafına baktı. İki tane yatak. Biri pencere kenarında, biri de kapının hemen yanı başında duruyordu. Kendisi pencere kenarında olan yataktaydı. Refakatçiler için iki siyah sandalye vardı.

Bir buzdolabı vardı. Hemen yanında bir tane kanepe vardı.
Kapının sesi ile gözlerini kapıya çevirdi. Gelen can dostu Ayla'ydı.

"Leyla." Sesi yaşadıklarına rağmen yıkılmayan bir adamın sesi gibi güçlü çıkmıştı. Sonuçta o bordo bereli bir askerdi. Gerektiğinde acısını dışa vururdu, gerektiğinde acısını içine gömmeyi de bilirdi.

"Ayla." Çölde aç ve susuz kalan bir tüccarın sesi gibi çıkmıştı. Kuru, yorgun ve halsiz.

Ayla can dostuna sarıldı. Haberleri görünce içinde bir korku filizlenmişti. Şükürler olsun ki, Leyla iyiydi.

Vatan SağolsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin