HAPPY
Yazar: Eliz
Ben seni anlattım kağıda kaleme..Yalnızca sen vardın tozlu sayfalarımın kaybolmuş satırlarında..
Kokusunu anımsıyorum şimdi,bir türlü adını öğrenemediğim parfümü değil O'nun kokusu..Özlüyorum sesini,gülüşünü,kaybolan gözlerini..Elimi uzatmak istedim;elimi uzattığımda tutabilecekmişim gibi..Son kez bakmak istedim gözlerine sanki yanında olsaydım bunlar olmayacaktı.
Pişmanlık var şimdi sarsılan bedenimde,özlüyorum onu..Son kez tutamadığım hep kuru ve soğuk olan ellerini özlüyorum.
Geceleri hüzünle parlayan gözlerini özlüyorum; sorun yok derdi hep dünya yıkılsa bile,sakinleşirdi ruhum.Beni sakinleştirmesini istiyorum.Onu istiyorum.Saklım da,pişmanlığım da kalan onu istiyorum.
Kaç dakika kalmıştı ölüme,kaç dakika kalmıştı son yolcunun yalnız raylarda yol almasına..Bilmiyorum.
....
Nasıldı ilk tanışmamız?
O zamanları hatırlıyorum; karanlık gece de parlayan gözlerini.Uyuşturucunun etkisi ile kafanı duvara yaslamış,gözlerin baygın bakıyordu.
Bir sokak arası,saat kaçı gösteriyordu bilmiyorum.
Bir çok şey gibi o gün sokak arasında baygın bakışlı çocuğun hayatımın odak noktası olacağını da bilmiyordum.
Geçip gitmiştim dar sokaktan,umursamamazlığa vurmuş yoluma devam etmiştim.Ta ki..Köşe başından dönene kadar..Bakışlarım takılı kalmıştı sende,aklım takılı kalmıştı baygın gözlerinde.
Nasıldı ilk öpüşmemiz?
Köşe başından döner dönmez durmuştu adımlarım,ne bir adım geri ne de bir adım ileri.Tutuyordu bakışların beni.Kaç dakika beklemiştim o köşe başında,kaç dakika sonra kolumu kavrayıp beni kendine döndürmüş ve aniden öpmüştün mahremiyetini koruyan dudaklarımı?
Senin de dudakların korumuş muydu o zamana kadar mahremiyetini?Uyuşturucunun kirli tozları haricinde,hiç kimse soluklanmış mıydı yumuşaklığını kaybetmiş dudaklarında?
Cevabını merak ettiğim sorular dönüyordu beynimde.Gözlerim açıktı,senin gözlerin ise kapalı.Dudaklarımız uzun zamandır tanıyormuş gibiydi birbirlerini.Beklenen gelmeyince aramaya çıkmıştık ikimizde,bilindik bir şehrin kaybolmuş bir sokağında bulduk birbirimizi..
Dudaklarımdan ayrıldığında boşluk vardı sadece..Yıllar sonra yapbozu tamamlayan parça gelmiş,bir kaç saniyenin ardından dudaklarımda uyuşturucunun acı tadını bırakarak kaybolmuştu.Merak ediyordum; neydi o an beni uyuşturan?Dudakların mı ya da dudaklarından aldığım zehir mi?
Bilmiyorum.
Tren raylardan geçerken gözlerimden bir damla yaşın kayıp gitmesine engel olamıyorum.Boğazımda oluşan yumru mu?Sen gittiğinden beridir o orada..Nefes almamı engelliyor gibi,senin yanına gelebilmem için yardımcı oluyor gibi..
İlk kez ne dökülmüştü dudaklarından..
"Saat 03.07 an itibari ile yalnızca benimsin."
Adı bile olmayan köşe başında içime işlemişti dudaklarından dökülen her kelime..Neydi bu ilk aşk mı?Ya da ilk görüşte aşk mı?
İtiraz etme tenezzülünde bulunmadım; sessizliğim kabullenişim oldu.Yalnızca bakıyordum gözlerine yağmurun hafif atıştırdığı eylül akşamında..İnatla birbirimize bakarken yağmur ve rüzgarın armağanı olan toprak kokusu doldurmalıydı hücrelerimizi öyle değil mi?Peki ben neden senin o eşsiz kokunu alıyorum?Ya sen..Benim kokumu mu hissettin yoksa toprağın kokusunu mu?Dudaklarında ki zehir yine de işliyor muydu hücrelerine ben karşında öylece dururken?
Bilmiyorum.
"Seni yeniden bulacağım." dedin ve gittin öylece.Karanlığın sardığı sokakta adımların yankılandı ve uzaklaştın.Ardında ise hissizleşmiş gibi bakan bir ben bıraktın..Merak ettim.Adın neydi?Kaç yaşındaydın?Ben gelmesem ne yapardın bu sokakta?Başka birisi daha geçse onu da durdurur muydun köşe başında?Onunda dudaklarının bakireyetini alır mıydın?Ya da onu da bırakıp gider miydin öylece ardında?
Bilmiyorum.
Yaşayan ölü gibiydim.Duygularım ve hafızam sadece sana kurulmuştu.Yatarken seni düşünüyordum,kalkarken seni düşünüyordum,yemek yerken seni düşünüyordum..Ne kadar zaman geçmişti aradan.Kaç kere geçmiştim 'Mutluluk' olan o sokaktan,kaç saat beklemiştim o köşe başında?
Bilmiyorum.
'Son kez..' demiştim evden çıkmadan önce, 'Son kez gideceğim o sokağa saat tam 03.07 de yeniden bekleyeceğim o köşede.Son kez.'
Aralık ayıydı sanırım..İlk kar çoktan düşmüştü toprağa,adımlarım belli oluyordu beyazlıkta.Belki de adımlarımı takip ederek bulmuştun beni.Bir kaç saatlik beklemenin ardından,kendime çektiğim bacaklarıma gömdüm başımı..Gelmeliyin..03.02..Gelmek zorundaydın.Beni öylece bilinmezlikte bırakamazdın.
"Sana seni yeniden bulacağımı söyledim.Neden her gün beni bu sokakta aradın ki?" demiştin başımı gömdüğüm dizlerimden kaldırırken.Kıkırdamama engel olamadım.Saate baktım 03.09.
"Geç kaldın." dedim.Gülümsedi.Yüzümde ki bilinmişlik ifadesi yerle bir oldu.Nasıl..?Nasıl bu kadar mükemmel bir gülümsemeye sahip olabilirdin ki?Adaletsizlikti bu.Bende senin gibi gülmek istedim.Kocaman.
Sonrası ise rüya gibiydi..Birlikte geçirdiğimiz yedi yıllık bir rüya..
Sıradan çiftler gibiydik aslında; uyuşturucu krizlerine,kavgalara ve parasızlığa düşmediğimiz zamanlarda.Tanıştıktan iki yıl sonra evlenmiştik.
Kimsemiz yoktu öyle değil mi?
Koskoca şehirde yalnız bir insandım ben..Sende öyleydin dünyaya adımını attığın andan beri yalnızdın.Hayat bir şans verdi bize yalnızlıktan kurtulmamızı sağladı.İnançsızdın sen.Hep saçma bulduğunu söylerdin benden başka her şeyi.Yine de bana saygı duydun ve klise de sadece ikimiz birde papazın olduğunu sıradan bir düğümüz olmuştu.
Çok konuşmayı sevmeyen sen..Evlilik yeminini hatırlıyorsun öyle değil mi?Satırlar dolu bir yemin..İki farklı hayatın tek hayatta birleşmesi..Parmaklarımızageçirilen semboller; Mutlu bir hayat.
İlk evlilik yıl dönümümüz..Hazırladığım mükemmelin karşılığı olan bir masa..Beklenen misafir olan sen,o gece gelmedin .Biraz hayal kırıklığı,biraz göz yaşı ve birazda hüzün vardı.Gece sabaha ulaştığında geldin.
Gözlerin kırmızı ,göz altların siyaha dönmüştü.Korktum.İlk kez korktum senden.Söz vermiştin oysaki evlilik yeminimiz de,söz vermiştin bir daha o zehri kullanmayacağına,ilk kez sözünü tutmadın.
"Özür dilerim..Baekhyun." demiştin.Bana ilk kez adımla seslenmiştin o gece.
"Seni ağlattığım için özür dilerim.." dediğinde ellerim yanaklarımı bulmuştu.Ağlıyordum.Seninle tanıştıktan sonra ilk kez ağlıyordum.Oysa bir söz daha vermiştin bana seni sadece mutluluktan ağlatacağım diye,farkında mıydın bilmiyorum ama bir kez daha bozmuştun sözünü.
Yine sarıldım sana soğuktan kızarmış yüzünü aldım ellerimin arasına,kurumuş dudaklarına bastırdım dudaklarımı.Bir kez daha hissettim o zehrin tadını.Normal de bağımlılık yapar mı bilmiyorum ama bu zehir dudaklarındayken zararlı olsa bana bağımlılık yaptı Chanyeol..Kurumuş dudaklarının ardında saklı olan zehre bağımlıydım ben..
Yine de mutluyduk.Bir kere daha söz vermiştin o gece ben sana bedenimi hediye ederken,o zehir değmeyecekti bir daha dudaklarına.İnandım.Güvendim.Ya da..İnanmak istedim,güvenmek istedim..
En çok ne zaman canım yandı biliyor musun?Evliliğimizin dördüncü yılında.Her şey daha da kötüye sarmıştı.Verdiğin sözleri tutmanı bekliyordum lakin sen sürekli bozuyordun ettiğin yeminleri..Yanındaydım yine de..Düştüğünde elimi uzattım,paramız bittiğinde kendi tabağımı paylaştım seninle.Ama sen bana 'fazlalık' olduğumu söyledin.Oysa bir kaç yıl önce mutluluğun olduğunu söylemiştin.
Mutluluk..Mutluluk sana fazla mı geldi Chanyeol?
Son yılıydı evliliğimizin.Eşyalarımız yoktu artık,sıcak yuvamız yoktu,yemek kokularının sardığı bir mutfağımız,kendimi sana hediye ettiğim yatak odamız yoktu artık.Olsun.Sen vardın,ben vardım biz vardık.Bazen bağımlılığın artıyor farkında olmadan bana vuruyordun.
Anlayışla boynumu eğiyordum.Çünkü biliyordum son zamanlarda sen benim o sokakta gördüğüm adam değildin.
Sana asla beni kendi bataklığına sürüklediğimi söylemedim,ben her zaman teşekkür ettim hayatına beni de aldığın için.Sen ise lanet ettin..
Evliliğimizin beşinci yılı..Barakada tükenmeye yüz tutmuş iki hayat ve senin bitmek bilmeyen krizlerin..Yıkık dökük olan odadan çıktın hışımla dışarıda birisiyle telefonda konuşuyordun bir yandan ağlıyordun..
İlk kez ağladığına şahit oluyordum.
Krizlere girdiğinde,yemeğimiz olmadığında ya da başımıza gelen onca şeyden sonra ağlamayan sen..İlk kez ağlıyordun ne olmuştu ki?
Telefonla konuştuktan sonra gittin..Seni beklerken uyuya kalmıştım.Sonra kırılmaya yüz tutmuş kapımız hızla çalmaya başladı.senin geldiğini düşündüm; beş yıl boyunca yüzümden eksik etmediğim gülümsemem ile açtım kapıyı.
Sen yoktun..Fazlalıklar vardı.
Takın elbiseli bir sürü adam ve o kadar adamın önünde genç bir adam.Korkuyordum..Belki de titriyordum..Kapıyı kapatmaya çalıştığımda engel oldular,hızlı olmaya çalıştım.Odaya koşup titreyen ellerimin arasına aldım telefonu.Seni aramalıydım.Sana ulaşmalıydım.
Karanlıkta olsa ışıkları yakan sensin öyle değil mi?Şimdi beni kurtaracak olan da sen olmalıydın.Ama açmadın o adamlar beni her gün özenle temizlediğim,sadece bize ait olan odamıza adım atarken..Ellerimden kaydı telefon.
Ve duyduğum cümleler..
"Ne o açmıyor mu kocan?Neden biliyor musun?Neden açmıyor ve seni bir oda dolusu adamla yalnız bırakıyor?Çünkü o çok ihtiyacı olan para karşılığında seni bana sattı.Bundan sonra benim sürtüğümsün."
Sen paylaşmayı sevmezdin Chanyeol..Fazla da olsa sen paylaşmayı sevmezdin!Hele ki mutluluğunu?Bunu neden yaptın?
Zorluk çıkarırsam sana zarar vereceğini söyledi.Yapmak zorundaydım; yaptım ve hala daha yapıyorum.Senin mutluluğuna başkalarını sürtüğüm diyor ama olsun..Umarım mutlusundur.
Rayların o tiz sesi doldurdu şimdi kulaklarımı.Bugünde her gün olduğu gibi iyi dileklerimi sundum sana ve indim trenden.Son olmasını diledim.En azından bugün bitsin istedim.
Bana verilen adrese doğru yürüyordum.Dar ve uzun ağaçların olduğu bir yok,kenarda yeni açan beyaz kamelyalar..Huzurluydum diğer cehennemime giderken.Adrese vardığımda oldukça büyük bir ev beni karşılamıştı.Bu gece ki müşterinin zengin olduğu aşikardı.Zili çaldım.Ayağımla ritim tutturmuş,açılmasını bekliyordum.Ve kapı açıldı..
Şaşırmamıştım.Sen karşımda elinde kadeh ve üzeri çıplak dururken.Gözlerine dolan şaşkınlık ve gözyaşlarını görmezden geldim.İçeride kapıdan görünen saate kaydı gözlerim.
"Saat 03.07"
Kapıyı kapatmıştın öylece.
Sana kızmadım hiç bir zaman Chanyeol.
İnandım,her şey yoluna girince beni alamaya geleceğine inandım,beni bu bataklıktan kurtaracağına inandım.Ama hala pişman değilim..
Sen mutluluğu başka bedenlerde ararken yine benim bedenimde bulacağını düşünmedin,lakin ben bağımlı olduğum yalnızca senin dudaklarında kalan o zehri başka dudaklarda aramadım.
...
Yeniden gidiyorum.Sen istediğin için değil bu sefer ben istediğim için gidiyorum.Gecenin bu saatinde ardımda bıraktığım kamelyalar eşliğinde tren raylarına yürüyorum.Bu sefer kısa bir yolculuk değil de uzun bir yolculuk için bekliyorum raylarda..
Yaklaşan bir tren,gözümü alan ışıklar,parlayan ay ve yıldızlar..Yankılanan bir korna sesi,kaybolan bir hayat..
Mutluluğun seni sonsuza kadar terk etti Chanyeol..
-SON-