🌸 Kesitimsi /Askerler ağlamaz, düşmanlar sarılmaz. 🌼

4.6K 435 134
                                    


Bu bölüm, diğer bölümden kesit içermektedir. Dilerseniz bunu geçip diğer bölümü okuyabilirsiniz. Bu bölümün amacı 18 Mart'a özel bölüm bırakmak. ☺️

Bugün 18 Mart. Çanakkale zaferinin 104. yılı. Bugüne özel bir bölüm bırakmak en büyük isteklerimden biriydi. Yetiştiremedim. Şu saatten sonra da yetiştiremem. Bölümü yetiştiremesem de kesit bırakayım dedim. Haydi iyi okumalar.💜😚

...

İçimde yıkıcı fırtınalar kopmaya başlamıştı. Birini öldürmüştüm. Hiçbir şeyden haberi olmayan masum bir çoçuğun gözlerinin önünde bir adamı vurmuştum. İngiltere'de karşılaştığım Paul geldi aklıma. Mustafa'nın oğlu da onun talihini yaşayacaktı. Şüphesiz savaşın en masumları olan çocuklar, en kötü şeyleri yaşıyorlardı.

"Teğmen?" Karşımdaki asker endişeyle bakıyordu bana. Uzun süre sorusunu yanıtlamamış, öylece düşüncelerime dalıp gitmiştim. Berbat görünüyor olmalıydım. Zira öldürdüğüm ilk kişi olmasının şaşkınlığını, vicdan azabını yaşıyordum.

"Çocukla ilgilenin. Adamı ne yapacağınızı da doktora sorun."

Kafasını sallayarak birkaç askerle birlikte şu anda arkamda kalan yere doğru gitmeye başladılar. Bir kez daha o tarafa bakacak yüzüm, yüzleşecek cesaretim yoktu. Tam manasıyla bir korkaktım.

"Teğmen!" Acı dolu, çaresiz bir seslenişti şimdi kulaklarımı dolduran. İlahi ses tonu hüzne bürünmüş, yaşadığım azabı ikiye katlamıştı şimdi.

Mavi gözlerine bakarak ömrümü geçirebileceğim adamın yüzüne bakamaya cesaretim yoktu. Duymamış gibi yapıp onu arkamda bırakarak ilerlemeye karar verdim. Lakin o, benim düşüncemi anlamış gibi kolumu sımsıkı kavrayarak gitmeme mani oldu.

"Teğmen." Bastırarak söylediği kelime her şeyi anlatıyordu sanki. Ona bakmamı, gitmememi emreder gibiydi.

Kafamı arkaya çevirmemle çenemdeki şiddetli acıyı hissetmem eş zamanlıydı. Başım yana savrulurken bakışlarım ateş saçan mavi gözleriyle buluştuğunda orada hapsoldum. Ne olduğunu anlamaz bir vaziyette bir iki adım sendelerken bir yumruk daha savurdu yüzüme. Zaten ayakta zar zor duran bedenim son yumruğun etkisiyle kendini bırakıverdi.

"Arkadaşımı öldürdün! Babasız kaldı çocuk!" Bir elini tehdit eder gibi sallarken diğer eliyle de görüşünü engelleyen yaşları silmeye çalışıyordu. Çok çaresizdi, çok savunmasızdı. Dokunmaya kıyamadığım adamı paramparça etmiştim. Gözlerinde sakladığı gökyüzünü kasvetli havaya bürümüştüm. Sarılmak istediğim omuzları, yenilmişlikle eğilmişti. Bilmeden paramparça etmiştim onu.

"Çocuk yoktu." İnce çıkan sesim, çok savunmasızdı. Kafamı eğerek bakışlarımı kaçırdım. İçim yanıyordu, onun sözleri de yüreğimi yakıyordu.

"Birini öldürdün Teğmen!"

"Savaştayız biz. Bu gayet normal. Normal. Normal. Yaptığım şey normal." Sayıklamaya başladığımda ellerime damlayan ılık sıvıyla ağladığımı fark ettim.

Yanıma gelip eğildiğinde bir yumruk daha bekledim lakin o hiç beklemediğim bir hareket yaptı. Elini yanağıma koyarak başparmağı ile az önce vurduğu yeri okşamaya başladı. Duygularım tamamen karman çorman bir hal alırken şaşkınlıkla ona bakıyordum.

"Ama arkadaşımı öldürdün Teğmen. Kardeşimi öldürdün. Son nefesini kollarımda verdi." Ellerini yanağımdan ayırarak iki yana açtı. Çaresizdi. Çaresizdim.

Etrafımızda hiçkimse yoktu. Sadece ikimizdik, ağlıyorduk. Birimiz, birini öldürmenin suçluluğunu yaşayıp vicdanı yüzünden ağlarken diğeri onu kaybetmenin ağırlığıyla ağlıyordu. Dayanamadım, sardım kollarımı onun bedenine. Küçük bir çocuk gibi kafamı boyun girintisine saklamaya çalıştım. Saklanmak istiyordum, bu dünyadan, savaştan ve en önemlisi vicdanımdan korunmak istiyordum. Tıpkı anne babasına sığınan küçük bir çocuk gibi ona sığındım. Beni, saklanmak istediğim dünyaya karşı saklayacakmış gibi sıkı sıkı sarıldım. Umursamadım o an hiçbir şeyi.

"Onu öldürmek istemedim. İstemedim. İstemedim. Yemin ederim istemedim. O, durmadı. Özür dilerim, özür dilerim." Yeniden sayıklıyordum. Ona verdiğim bütün zararlar içi de özür dilemeyi ihmal etmiyordum. Elimde olsa yaşadığı hüznün hepsini çekip alırdım. Lakin elimde değildi, ben de daha sıkı sarıldım tek yapabildiğim buymuş gibi. Derin bir iç çekti. Benim gibi kollarını doladı. Şu an öyle bir duygu karmaşası içerisindeydim ki dünyanın en mutlu adamı aynı zamanda katil olan, en mutsuz insanıydım.

Yanaklarımı yalayıp geçen sıcak yaşlar umrumda olmadan sarılmaya devam ettim. Ondan ayrılmak istemiyordum. Tıpkı gözlerinde kaybolmak gibi ona sarılmak da içimdeki duyguların doruğa ulaşmasına neden oluyordu.

"Askerler ağlamaz Teğmen." dedi, hala ağladığını net bir şekilde anlayabildiğim sesiyle.

"Düşmanlar sarılmaz Doktor." dedim çatallı çıkan sesimle.

...

Buraya Umutta en beğendiğiniz söz veya kısmı bırakabilirisiniz. 💜

Offff komşunun psikopat çocuğu kokmuş çorabını dolabıma atmış. Dolabımın içi ve kıyafetlerim kokuyor. 😱

UMUT |bxb|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin