"Hayatımızda en yüce, en güçlü ve yararlı dayanağımız; ana, baba evinden kalma anılarımızdır."
Dostoyevski
Babamın soğuk bir kış gününde 'Sahibinden Satılık' tabelasını evimizin kapısına asması, inanılmaz bir olaymış gibi gelmişti bana. Bu küçük, bembeyaz eve ben daha yalnızca 4 yaşındayken taşınmıştık. Şimdi ise neredeyse liseyi bitirmek üzereyim. Sonsuza kadar bu evde yaşayacağımızı düşünürdüm hep ama o tabelanın asıldığı gün, bütün bu düşünceler tuzla buz olmuştu.
Taşınmayı, bütün anılarımı ve bu evi geride bırakmayı kesinlikle istemiyordum. Yaşantımızdan oldukça memnundum. Nasıl olup da bu evi öylece bırakıp, yeni bir yerde hayatlarımıza kaldığımız yerden devam edecektik ki?
O tabelanın kapıya asıldığı akşam, yemek için bütün aile toplandık.
"Yeni bir eve geçmemiz iyi olacak, baksanıza şu küçücük yemek odasına zar zor sığıyoruz artık," dedi annem. İki erkek kardeşime ve bana bakarak şunları da ekledi sözlerine: "Ailemizin böyle büyüyüp genişlediğine inanamıyorum. Buraya taşındığımızda yalnızca 3 kişiydik oysa."
"Benim de işime daha yakın olacak, buradan işe gitmem neredeyse 1 saat sürüyor," dedi babam, salata kâsesini bana uzatırken. "O zaman önümüzdeki hafta senin de işine yakın bir yerlerden evlere bakmaya başlayalım, ne dersiniz?" diye bizi heyecanlandırmaya çalıştı annem.
Ben ise tabağımdaki yemeği karıştırmaya devam ederek, "Taşınmak istediğimi sanmıyorum," diyerek belli ettim tavrımı.
Annem elindekileri bıraktı ve kaşlarını çattı: "Nedenmiş?"
"Burayı seviyorum çünkü. Çocukluğumdan beri buradayız. Bisiklete binmeyi burada öğrendim. Babam salonun camlarını değiştirirken ona yardım ettim. Bodrumun duvarına adımı kazıdım. Bunların hiçbirini unutmak istemiyorum."
"Mutlu anılar edinebileceğin yeni bir eve taşınacağız, söz veriyorum," dedi babam.
Daha fazla bir şey söylemek istemiyordum. "Tamam." deyip geçiştirdim.
Ondan sonraki birkaç ayı yeni evleri gezerek harcadık. Yeni bir eve bulabilmemizi hiç mi hiç istemiyordum. Evi bulmamız demek, asıl evimizi terk etmeye bir adım daha yaklaşmamız demekti. Bir gün Mississippi Nehri'nin kıyısında, eski dönem evleri gibi tasarlanmış bir eve denk geldik. Salıncak kurulabilecek ağaçları olan bir bahçesi vardı. Dönerek kapıya ulaşan merdiveninin altında gizli bir kapı görünüyordu. Kardeşlerime ve bana yetecek kadar odası mevcuttu. Her birimiz kendi odamıza sahip olabilecektik. Babamın iş yerine de sadece 10 dakika uzaklıktaydı.
Annemle babam bu eve bayılmıştı. Ben ise çok emin değildim. Ev güzeldi tabii ki ama sorun evin güzel olup olmaması değildi zaten. Yaşadıklarımı geride bırakıp yeni bir yere gidebilmeyi hâlâ kabullenememiştim.
Ayrıntıları halletmek biraz zaman alsa da iki ay sonra annem ve babam evi aldığımızı bize haber verdiler. Çok geçmeden de oturduğumuz eve bir alıcı çıktı ve kâğıtlar imzalanıp, satış işlemleri tamamlandı.
Bir gün annemle salonumuzun zemininde oturmuş eşyalarımızı büyük, kahverengi kolilere yerleştiriyorduk. Ben aldığımız karardan hâlâ emin değildim ve annem bunu kesinlikle hissediyordu.
"Geride güzel şeyler bırakmanın zor olduğunu biliyorum Shelia," diye girdi söze. "Ama unutma ki bir kapı kapandığında mutlaka diğerleri açılır."
Tamamen ikna olmuş değildim ama annemin haklı olduğunu da biliyordum. "Teşekkür ederim anne," dedim fazla uzatmadan ve kolileri yerleştirmeye devam ettik.
Ve günler birbirini kovalarmış gibi ilerledikten sonra büyük gün geldi çattı. Evde kalan son eşyalarımızı da arabanın bagajına yükledik. Bisiklet sürmeyi öğrendiğim bahçeye, annemin bize masallar okuduğu salona son bir kez göz attım ve duvarına adımı kazıdığım bodruma indim.
Ama kazıdığım yerde hiçbir iz yoktu. Adımın olması gereken yerde birkaç fırça darbesi vardı, o kadar.
Benden alınan ilk hatıranın bu olacağını düşünerek elimi duvarda gezdirirken bir şey farkettim. Adımın yazılı olduğu kısım oradan sökülmüş, yerine yeni çimento doldurulmuştu. Böylece bu güzel hatıram geride bırakılmayacaktı.
İşte o andan itibaren her şey biraz daha iyi hissetirmeye başladı. O zamana kadar gözden kaçırdığım şeyleri anlamaya başlamıştım. Bu denli uzun bir süre yaşadığımız evi geride bırakıyor olabilirdik ama anılarımız bizlerle birlikte geliyordu. Bu duvardan alınan küçük bir parça örneğinde olduğu gibi... Anılarımızın nerede olduğu değil, kimlerle olduğu önemliydi. Annem, babam ve kardeşlerim olduğu sürece bu güzel hatıralara yenilerini, yeni evimizde ekleyebilirdik.
Merdivenleri yavaşça çıkıp, arabanın yanında ailemle buluştuğumda dudaklarımdan, "Sanırım artık gitmeye hazırım," sözcükleri döküldü.
Annem sonunda kabullendiğimi görünce bana bakıp gülümsedi.
Arabaya binip yavaşça uzaklaşmaya başladığımızda hepimizin içini bir burukluk kaplamıştı ama biz kocaman bir aile olarak birbirimize sahiptik ve asıl önemli olan da buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Manolya Kokulu Hikâyeler
ContoUmudunu yitirme, Şu hayatta bir şeyin bitişi her zaman başka bir şeyin başlamasına sebep olmuştur.