ⅩⅩⅨ

745 75 4
                                    

'sOn'suz 9

"Arda!" diye bağırmamdan yaklaşık olarak 3 saniye içerisinde bütün bakışların bana dönmesiyle, yerin dibine girip saklanma isteğim arttı.

Ezgi'yi sınıfta bırakıp, anonimle görüntülü konuşmamızdan sonra ortadan kaybolan ve daha yeni okula gelen Arda'yla konuşmak için okulun bahçesine çıkmıştım. Yanına yaklaştığımda bana gülümsedi, "günaydın," yüzündeki gülümseme samimi dahi olsa neler döndüğünü bildiğini düşünüyordum.

"Sana da günaydın. Kaç gündür gelmemiştin, bir sorun yoktur umarım."

"Bunu, Banu olarak mı soruyorsun yoksa kuzenimin sevdiği kız olarak mı?" İlk kez konuştuğumuzda benzer bir soruyu da ben sormuştum, onu sorgulamak için konuştuğumu sanıyordu.

"Dürüst olacağım, ikisi de." Neden gelmediğini merak etmiştim ama asıl amacım anonimin, onun hitabıyla kuzeninin, neden mesaj atmadığıydı.

"Benim bir şeyim yok, anonime gelirsek neden yazmadığını benim açıklamam doğru olmaz. Bir kaç gündür yoktum çünkü şehir dışına çıkmıştım."

"Onun yanına mı gittin?" Kafasını sallarken onaylayıcı bir mırıltı çıkardı. "Anladım."

"Banu!" Arkamı döndüğümde bana seslenenin Batuhan olduğunu gördüm.

Onu takmadan Arda'ya döndüm, "ben gitsem iyi olacak, görüşürüz." Hızla el sallayıp okula yürümeye başlamam, Arda'dan uzaklaşmam, kolumdan tutulması bir oldu.

"Biraz konuşabilir miyiz, kardeşim?"

Kolumu ondan kurtarıp kaşlarımı çattım. "Birincisi, biz kardeş değiliz. İkincisi, hayır."

Harekete geçtiğimde yine durdurdu. "Biz kardeştik."

"Di'li geçmiş zaman. Türkçe dersi mi vereyim birde sana."

"Hayır, Türkçe ve yazmak senin işin." Sırıtmaya başladığında tek kaşım havalandı.

"Ne alaka?"

Başını hafif öne eğdi, bana yaklaştı. "Sence?"

Yüzündeki gülümsemeyi hiç sevmemiştim.

"Ama benden sır çıkmaz merak etme," deyip göz kırptı. "Küçük bir sır."

"Neden bahsettiğini anlamıyorum, açık konuş benle ÇAKIL." Soyadıyla hitap etmemin bile ne kadar sinirlendiğimi gösterirken beni taktığını sanmıyordum.

Bir şey demeden çekip gittiğinde sır dediği şeyin binlerce kişinin okumasına sebep olduğum wattpad kitaplarım olduğunu adım gibi biliyordum. Başka bir sırrım yoktu, nereden öğrendiği ise tam bir gizemdi.

"İyi misin?" Ezgi'nin elini koluma koymasıyla yerimde sıçrayıp Batuhan'ın arkasından bakmaktan vazgeçtim.

"Batuhan biliyor, Ezgi," dedim fısıldayarak. "Nereden öğrendi bilmiyorum, sen söylemedin değil mi?"

Sessiz kaldığı süre boyunca kaşlarım çatıldı. "H-hayır ben söylemedim. Yemin ederim, sana söz verdim."

"Bunu kimsenin bilmemesi gerekiyordu," dememle yanımıza başka biri daha katıldı.

"Neyi?"

Ezgi'yle aynı anda Rana'ya bakıp, "hiç," dedik.

Gözlerini kıstı, şüphe çekmiştik. "Bir şeyler dönüyor burada."

"Bir şey döndüğü yok," sinirlerim bozulmuştu. "Zil çalacak sınıfa gidiyorum ben."

"Banu!"

"Efendim?" dedim bıkmış ifademi sesime yansıtmamaya gayret gösterirken.

Rana, Ezgi'nin kolundan tutup yanıma getirdi. "Hafta sonu, Arda ve ben, bizde buluşacağız. Siz de gelsenize."

Ezgi'ye baktım. Kısa süreliğine düşündükten sonra kafasıyla onayladı. "Ne yapacağız?"

"Film izleriz, yiyecek şeyler alırız falan. Eğleniriz. Gece olunca da bizde kalırsınız, bir sürü oda var zaten." Anlaşılan zenginlerdi. "Arda'yı göndeririz takılırız gece olunca."

"Olur bence," dedi Ezgi.

Bakışlarım yere çevrilirken aklımda Umut vardı. "Ben, bilmiyorum. Emin değilim."

"Ya hadi ama eğleniriz, kanka."

"Ezgi'ye katılıyorum."

"Gitsem iyi olacak, düşüneceğim." Cevap vermelerine beklemeden orayı terk ettim. Umut'u evde yalnız bırakmak istemiyordum.

Evet, o artık çocuk değildi; diğer yandan kabus görürsem krizleri öğrenme ihtimalleri de yüksekti.

Şimdiye kadar kimsede yatıya kalmamıştım, büyük ihtimalle kalmayacaktım da.

●○●○●○●○●○

Final yaklaşıyor...

Yazar 『texting』Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin