Hayaller, Gerçekleşmek İçindir

39 3 0
                                    

"Hayalinizin peşinden gitmeye başladığınız an, hayatınızda her şey bir anlam kazanır."

Barbara Sher

Yaptığım işten keyif almamaya başlayıp, pes edene kadar bir bankanın insan kaynakları departmanında çalışıyordum. Bütün iş arkadaşlarımın iğreneceği kadar işine bağlı, devamlılığı olan ve disiplini elden bırakmayan bir çalışandım. Bu rolü oynamaya başlayalı yirmi bir yıl olmuştu ve daha emekliliğime on yıl vardı. Sabah dokuzdan akşam altıya kadar sürecek on tane üç yüz altmış beş koca gün.

Çalıştığım banka beni sürekli seminerlere gönderirdi. Ayda bir defa iki üç günlük kişisel gelişim, toplam kalite yönetimi ya da akla mantığa uymayan birçok konu hakkında, yüzlerce insan bir odaya tıkıştırılmış bir halde, sahneye çıkan ve durmaksızın kocaman gülümsemesiyle bize bir şeyler anlatan bir adamı dinlemek ölümden beterdi. Ve bu seminerler hiçbir işe yaramazdı. Sadece şehirden birkaç gün uzaklaşmak ve genelde bir sayfiyede kafa dinlemek için idealdi.

Yine böyle bir seminere gönderdi beni bankam. Seminerin adı 'Hayaller, Gerçekleşmek İçindir'di. Seminer sabahı kahvaltıdan sonra, konuşmanın yapılacağı salona gidip, semineri veren adamla tanıştıktan sonra hepimizden gözlerimizi kapatmamızı ve çok eski günlere dönmemizi istedi.

"Dünyada en çok istediğiniz şey neydi?" diye sordu. Ardından, "Sizde en çok heyecan yaratan ve en çok özlemini çektiğiniz şey nedir?" diye devam etti. "Sadece aklınıza gelen ilk şeye önem verin!" dedi sonra. "Ne kadar acayip olursa olsun, aklınıza gelen ilk şey!"

Benim aklıma ilk olarak, 'ritim' geldi. Ritim...

İlkokuldan beri ailem tarafından zorlanarak yan flüt çalıyordum. O küçücük yanaklarımı şişirip, başım dönene kadar flütüme üflediğimi hatırlarım çoğu zaman. Ben ilkokulda okurken bir kızın klarnet, flüt, piyano gibi enstrümanlar çalması uygun kaçardı. Ama ben o zamandan beri kocaman bir bateri takımının arkasında durup, grubumun arkasında onlara ritim çalmak isterdim. Ritim...

Seminerin son günü, konuşmacı bize ev ödevi verdi. Bu egzersizleri devamlı yaptığımız takdirde, hayallerimizin bir vizyon olmaktan çıkıp, gerçekleşeceğini söyledi. Kendimi kırk iki yaşında kocaman bir bateri takımının arkasında, bir rock grubuna davul çalarken düşlemek çok komiğime gitmişti.

Kim o seminerden eve döndükten sonra bu egzersizleri yaptı bilemem ama ben yaptım. Her sabah güne başlarken büyük bir sayfaya alt alta 'Ben bir bateristim' diye yazdım. Hiç durmadan. Ve kendimi sürekli kocaman bir bateri takımının arkasında hayal ettim. Gece başımı yastığa koyduğumda, servisle işe giderken, mutfakta yemek yaparken, bankanın kafesinde kahve içerken... Her zaman her yerde... Bu yaptığıma ben de şaşırıyordum ama... galiba şaşırdığım kadar da istiyordum gerçek olmasını. Bütün bunlar ilk başlarda çok garip geliyordu ama bu şeyler beni 'doğru' yola götüren doğal ritüeller olmuş gibiydi sonunda.

Bir ay kadar süren bu günlük tutma ve hayal kurma egzersizlerinin sonunda, bir gün kardeşim ve eşimle beraber, şehir merkezinde açılan 'Afrika Fuarı'na gittim. Ülkemizde yaşayan Afrika kökenli insanlar bu fuarda Afrika'ya ait şeyleri tanıtıyordu. Ve orada bir grup çocuğa küçük davullarla ritim dersi veren Mali standına gitti aklım. Beni oraya bir şey çekiyordu. Standın yetkilisi olan Benjamin ile tanıştım ve davulları denemek istediğimi söyledim.

Benjamin ritim duygumun çok gelişmiş olduğunu, hatta isterse onunla beraber, şehirde birçok yerde, birçok çocuğa ritim dersi bile verebileceğimi söyledi. Ben de bu teklifi ikiletmeden kabul ettim.

Benjamin ile beraber, işten arta kalan zamanımda, şehrin her tarafındaki okullara gidiyor ve çocuklara ritim dersi verme konusunda ona yardım ediyordum.

Benjamin artık yavaş yavaş benim de ders vermem gerektiği söylüyor, kendime davul setleri almam gerektiğini, hatta bu işi profesyonel anlamda yapmam gerektiği söylüyordu. Eşim ile bunca yıllık bankacılık ve insan kaynakları kariyerime rağmen, birisi ile beni tanıştırırken mesleğimin ritim eğitmenliği olduğunu söylüyordu.

Yeniden bir egzersiz programına soktum kendimi ve sürekli olarak 'Ben bir davul eğitmeniyim' diye yazmaya ve her yerde kendimi davul dersi verirken hayal etmeye başladım.

Artık yavaş yavaş çocuklara davul çalmayı öğretmeye başladım. Bir yandan davul çalıyor, bir yandan ders veriyor, bir yandan da eğitimcilerim ve öğrencilerimle konserler veriyordum. Yavaş yavaş oynadığım bu 'hayal oyunu'nu gerçeğe dönüştürmem gerektiğine karar verdim.

İlk olarak apartman dairesindeki evimizden bahçeli bir eve taşınmamız gerektiğini düşündüm. Ardından yirmi bir yıllık işimden istifa ettim. Hemen bir kartvizit bastırdım ve yeni evimizin bir odasını stüdyoya çevirerek; boy boy, çeşit çeşit davullarla odayı donattım. Home ofisimin adını 'Hayal Ritimleri' koydum. Ve orada insanlara davul ve ritim dersleri vermeye başladım.

Şimdi kadınlardan kurulu, 'Hayat Bir Ritimdir' adlı grubumuzla şehir şehir dolaşıyor ve gittiğimiz her yerde çok beğenilen konserler veriyoruz.

O seminerden öğrendiğim en önemli şey; düşlerimizin, bilinçaltımızın derinliklerinden çıkarılıp hayata geçirilmeye hazır birçok isteklerimizin olduğu ve bu hayallerimizi hayata geçirmenin önünde sadece kendimiz olduğunu öğrendim. Ve de en önemlisi hayallerin gerçekleşmek için olduğunu öğrendim.

"Eğer peşinden gidersen istediğin her şeye sahip olabilirsin. Ama istemelisin... Başarıyı öyle istemelisin ki sabah kalktığında ilk düşüncen, gece yatağa giderken son düşüncen olmalı."

Manolya Kokulu HikâyelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin