✴35✴

1.2K 110 50
                                    

Xiumin rezene çayını yudumlarken bir yandan da keyifle kahvaltı yapan ikiliyi izliyordu. Kral Sehun öldüğünden beri yalnızlık hissetmesinler diye en azından yemeklerini onlarla birlikte yemeye özen gösteriyordu.

"Aslındaa." Dedi sonda ki 'a' harfini uzatarak. Bu hareketi sayesinde ikilinin dikkatini çekmeyi de başarmıştı. "Düğününüzde çok uzadı çocuklar. Chanyeol'de kral olduğuna göre fazla beklemeye gerek var mı bilmiyorum?" İşaret parmağını demir bardağın etrafında gezdirip dudaklarını yaladı. "Hem hayırlı işlerde acele etmek gerekir." Xiumin'in sözleri üzerine Baekhyun kızarıp başını eğerken, Kral Chanyeol çatalını tabağının yanına bırakıp başını aşağı yukarı salladı.

Gözleri karşısındaki çocuğu bulduğunda gülümseyerek konuşmaya başladı. "Evet bende artık vakti geldiğini düşünüyorum. Baekhyun'a layık olduğu bir düğün yapmak isterim." Dedi. Xiumin gülerek bardağını masanın üzerine bırakırken, başını hemen yanında duran utangaç prense çevirdi.

"Ya sen evlat? Sende ister misin kralla dünya evine girmeyi?"

Tüm bakışlar kendisine dönmüşken Baekhyun, daha fazla kızardığını hissediyordu. Bakışlarını sabitlediği masadan çekemiyordu bir türlü.

Chanyeol, uzanıp orta ve işaret parmağı ile Baekhyun'un çenesine dokundu. Zorlukla başını yukarı kaldırmayı başardığında küçüğün kızaran yanakları gülümsemesine neden olmuştu. "Sevgilim." Dedi heyecanlı bir ses tonu ile. "Sen benimle evlenmek istemiyor musun yoksa?" Baekhyun'un yüzü şaşkın bir ifadeye bürünmüştü. Chanyeol'ün böyle düşünmesine neden olacak bir harekette bulunmadığını ümit ediyordu. "H-hayır" dedi titrek bir sesle. "Seninle ne kadar çok evlenmek istediğimi biliyorsun. B-ben bunu, sen beni istemiyorken bile istiyordum."

Chanyeol ve Xiumin aniden gelen itirafla sarsılarak gülümeye başladıklarında Baekhyun söylediklerinin farkına varıp aynı hızla başını tekrar eğdi. "Senin bu utangaç tavırların yok mu?" Chanyeol kahkahalarının ardından söylediğinde Baekhyun'da daha fazla dayanamayarak başını kaldırıp onların şen kahkahalarına eşlik etmeye başladı.

Fakat şen kahkalar çok uzun sürmemişti. Sör Yixing nefes nefese içeri girdiğinde tüm gözler komutana döndü. (Sürse şaşardım)

"Efendim, Kara Büyücü'nün yanında ki casusumuz geri döndü." Chanyeol hızla ayağı kalkarken Yixing devam etti. "Ordusunu tamamlamış. Çok kalabalık bir ordu olduğunu söyledi. Ve çoğunluğu büyücülerden oluşuyormuş. Üstelik" söyleyeceği şeyin ağırlı komutana soluklanma ihtiyacı hissettirmişti. "Üstelik bu orduları yöneten kişi bizim eski baş şövalyemiz Sör Yifan'mış. Bu akşam yola çıkmaları bekleniyor. Bir ya da iki güne burada olurlar."

Baekhyun ve Chanyeol şaşkınlıkla Yixing'in söylediklerini hazmetmeye çalışırken, Kralın eli ani bir refleks göstererek kılıcını bulmuştu. Aniden gelen ihanet haberi, dışarıdan dağ gibi duran adamın içinde volkanların patlamasına sebep olurken, Baekhyun'un ise gözleri dolmuştu. Evet Yifan'ın bir şeyler planladığını tahmin ediyordu. Ama bu kadar ileri gideceğini asla öngörmemişti. Elini yanında öylece dikilen adamın koluna sardığında, onun kendisinden daha fazla sarsıldığını gayet iyi biliyordu. Onu, biraz olsun rahatlatmak için eliyle kolunu okşayıp, kralın kılıcı üzerinde sabitlenen elini geri çekti. "Chanyeol" dedi gözleriyle Chanyeol'un gözlerini bulmaya çalışırken. "Emir vermelisiniz Kralım. Ordunun toparlanması gerek."

Sonunda gözleri buluştuğunda Chanyeol zorda olsa dudaklarını oynatmayı başardı. "Ordunun başına seni getiriyorum Sör Yixing. Tüm teçhizatı hazırlayın. Kalenin etrafını güvenli bir hale getirin. En güvendiğin askerlerin rütbelerini yükselt. Onları askeri yönetmeleri için yönlendir. Sana güveniyorum. Ben bir plan çizmek için taht odasında olacağım." Chanyeol, duyduğu heyecanla uzanıp sert bir şekilde komutanın omuzunu sıvazladı. "Emredersiniz efendim." Yixing,  Kral ve Prensi hızla selamladıktan sonra topuklarının üzerinde dönüp hızla odadan çıktı.

KUTSAL BÜYÜ(ChanBaek)-Bitti-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin