Bunca yılın ardından hala seni düşlemekteyim

394 36 39
                                    

Günümüz...

Minseok ilk aşkına veda ettiği günden beri iki yılda bir ev değiştiriyordu. Bu ritüel yaklaşık sekiz yıldır böyleydi. Eski hayatına dair hiçbir şey kalmasın istemişti. Sadece ara sıra arayıp, görüntülü görüştüğü ya da Seul'e geldiğinde buluştuğu arkadaşı Sehun, çatı katında bir köşeye attığı anıları ve boynundaki ispanyolca 'aşk tanrının bir hediyesidir' yazan dövmesi kalmıştı. Aslında hala her şey hayatında sayılsada görmezden geliyordu. Üstüne bir de 'Won' soyismiden vazgeçip yıllarca ona bakan kadının kızlık zamanına ait 'Kim' soyismini almıştı ve Bayan Won'un ölümünün ardından tüm mal varlıkları Minseok'a kalmıştı. Böylelikle birikmişiyle istediği yere gidebiliyordu. Jongdae'nin kendisini bulmasını istemediği bir gerçekti, ona en son bir hapisanenin ziyaret salonunda içi parçalanarak veda etmişti ve öyle kalmasını istiyordu kendince, kalbi bunu her ne kadar reddetsede.

Ama kararlıydı, hala onu düşünüyor oluşu, rüyalarında bile ondan başka bir şey görmüyor oluşu bunu değiştiremezdi. Kim Jongdae devri sekiz yıl önce kapanmıştı. Şimdi bambaşka bir Minseok'tu. Eski cesur, deli dolu halleri geride kalmıştı. Artık düzenli bir işi vardı ve serseri olmayan arkadaşları. Tamam eskiye göre oldukça monoton bir hayat yaşıyordu belki ama otuz altı yaşına gelmişken halinden gayet memnun sayılırdı. Ama şimdilerde hayatında küçük bir ayrıntı vardı, artık eski kimliği Sehun ile beraber dünyayı geziyordu. Bu Jongdae'den kaçmanın garanti yoluydu. Arkadaşına, 'Daegu'dan gitmek istiyorum, Seul'e yerleşip her şeyi geride bırakmak istiyorum.' dediğinde  Sehun bir takım tanıdıklarıyla iletişime geçmiş, kim olduklarını asla sorgulamazdı Minseok, ve kendi sevgilisine arkadaşının adını vermişti. Luhan da çok anlayışlıydı, kimlikte adının ne yazdığını sorun etmediğini söyleyip kabul etmişti bütün hayatını öğrendikten sonra. Özetle Minseok Won kayıtlara göre Oh Sehun ile birlikte dünyanın her yerinde geziyordu. Gerçek Minseok ise artık yeni bir soy isimle kendi hayatına bakıyordu.

Hayatı yalan da olsa tam olmasını istediği gibiydi, tek eksiği sevdiği adamdı ama onsuzluklada baş edebiliyordu, yani kendince böyle umut ediyordu. Bu hafta sonuda Seul'de yaşamaya devam etsede geleneksel ev değiştirme günlerinden biriydi. Yarın taşınacaktı Minseok ve arkadaşı Kihyun ile evi toparlıyorlardı.

"Bunu hala çekmecende mi tutuyorsun Minseok? Hani ona dair her şeyi çatı katına kaldırmıştın?" diye seslendi Kihyun kahve ağırlıklı yatak odasının çekmecelerini boşaltırken eline geçen küçük aynayı sallayarak.

"Kaldırdım, o annemin." tedirgin bir karşılık verdi Minseok. Yalan söylemişti, tabi ki Bayan Won ona böyle bir ayna hediye etmemişti. Ayna her yerinden ben Kim Jongdae'nin hediyesiyim diye bağırıyordu. Minseok'un tek umuduysa Kihyun'un yalanı yemesiydi.

"Bari ölü kadını yalanına alet etme. Ben de körüm değil mi? Arkasına KJD harfleri kazınmış Minseok. Hatırladığım kadarıyla Bayan Won'un isminde de bu harfler yok." Kihyun sert çıkıştığında Minseok gözlerini kaçırdı. Tamam dışardan belki abartıyormuş gibi görünüyor olabilirdi ama ilk aşkını unutmak için bu kadar uğraşmışken onu tekrar hayatının bir parçası yapmasını istemiyordu.

"Off tamam, bana o aynayı Jongdae almıştı. Aferin sana dedektif." diyerek aynayı arkadaşının elinden alıp kucağındaki kutuya attı Minseok. O aynayı çatlamış olsada seviyordu, Jongdae bir yıl dönümlerinde hediye etmişti ona. Arkasında aşk tanrıçası Afrodit'in işlemesi vardı ve yuvarlak aynanın hemen kenarında onun adının baş harfleri kazılıydı. O aynayla kendisine baktığında dünyanın en özel adamıymış gibi hissederdi her zaman. Nasıl vazgeçebilirdiki ondan? Minseok yatak odasından çıkıp salona doğru ilerlediğinde Kihyun'da peşinden takip etti.

Find Me/chenminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin