"Her kim ki Büyük Türk Milletine elini uzatırsa o eli kıracağım. Her kim ki küçük bir bebeği katlederse o eli kökünden sökeceğim."
Patlayan silah yüreklere ateş düşürmüştü. Genç kadının kucağındaki bebeği acımadan öldürmüşlerdi. Genç kadın, bebeğine baktı. Kucağında kanlar içinde kalan bebeğine yaşlı gözlerle baktı.
"Katiller," diye bağırdı. Sesi dağda yankılandı. Bu bir annenin feryatlarıydı. Bölücü örgüt bir kez daha acımasızlığını göstermişti.
"Komutanım." Bahar'ın sesi kanadı kırık kuşun acı yakarışları ile eş değerdi. Gözlerinin önünde bir bebek katledilmişti. Bir adam öldürülmüştü. Bir annenin acı feryatlarını duyuyorlardı.
Askerler şoka girmişti. Tek bir yere bakıyorlardı. Katledilen bebeğe bakıyorlardı. Teröristler geri çekilmeye başladı.
"Komutanım, kaçıyorlar," diye bağırdı Bahar.
Berk bir çeşit transa girmişti. Öldürülen bebeğe bakıyordu. Bu nasıl bir acımasızlıktı böyle? Teröristler, göçmenlerle birlikte geri çekilmişti. Berk Yüzbaşı ruhu elinden alınmış bir insan gibi bebeğin yanına gitti.
Bebeğin cansız bedenini kucağına aldı. Hala sıcak olan yüzüne dokundu. Gözünden bir damla yaş aktı. Kalleşçe saldıran teröristleri buna pişman edecekti.Gökhan Yüzbaşı, ameliyathanenin kapısında bekliyordu. Üstüne bulaşan kana baktı. Ellerini yukarıya kaldırdı. Çocuğun kanı hem üzerine, hem de ellerine bulaşmıştı.
Çocuğun acı çekmesi gözünün önünden gitmiyordu. Bir sağa bir sola yürümeye başladı. Elini yumruk yaptı. Sinirle kapıya geçirdi."Yedi ceddinizi sikeceğim it soyları," dedi. Sesi ölümün soğuk sesini yansıtıyordu sanki. Derin bir nefes aldı. Aklını yitirmek üzereydi.
"Komutanım." Yanına gelen Mert'e baktı.
"Yasemin Astsubay nasıl aslanım?" diye sordu. Mert birkaç saatte dağılmıştı. Siyah saçları gözünün önüne gelmiş, gözleri kızarmıştı. Mavi ela karışımı gözleri içine geçmişti.
"Hala ameliyatta Komutanım," diye cevap verdi. Sesi küçük bir çocuğun yaşadığı korku ile eş değerdi.
Fulya ellerini yumruk yapıp televizyona bakıyordu. Ellerini kahverengi saçlarına geçirdi. Daha fazla dayanamıyordu bu tür haberlere. Televizyondaki spiker bütün soğukkanlığı ile son dakika haberi olarak şehit askerin cenaze töreninde yaşananları söylüyordu.
"Şehit askerin, iki aylık hamile eşi de vuruldu. Durumu hakkında bilgi sahibi değiliz. Teröristleri durdurmak isterken vurulan Astsubay Yasemin Yıldız'ın durumunun stabil olduğu biliniyor."
Hızla ayağa kalktı. Oturduğu mor kanepeye tekme attı. Bir anda ayağını burktu. Kaldığı yere geri oturdu. Sinir krizi geçiriyordu. Ağabeyinden sonra ara ara öfke nöbetleri geçiriyordu. Şimdi de bu haberleri görünce bir iki haftadır geçirmediği öfke nöbetleri gün yüzüne çıkmıştı.
Ceylin arkadaşının ellerini tuttu. Fulya öfke nöbetleri geçirdiği zamanlar kendine zarar verirdi. Kendini kaybederdi."Fulya kendine gel," diye bağırdı. Kaldıkları odaya doğru koştu. Fulya'nın çantasını aldı. İlaçlara baktı. Fulya öfke nöbeti geçirdiği zamanlar sakinleşmesi için kullandığı ilaçlar vardı.
"Nerede bu ilaçlar?" diye bağırdı. Bulamıyordu. Halbuki ilaçları her ihtimale karşı yanlarına almışlardı.
Etrafına baktı. Düz yuvarlak beyaz masaya baktı. Sonunda bulmuştu. İlacı alıp arkadaşının yanına gitti."Kızım ne oldu sana?" diye soran kadının yanına gitti. Hatice Hanım bir anne gibi Fulya'yı kollarının arasına almış sakinleşmesi için saçlarını okşuyordu. Ezra ablası ise telkin edici sözler söylüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vatan Sağolsun
ActionEledim eledim höllük eledim, Aynalı beşikte canan bebek beledim. Büyüttüm besledim asker eyledim, Gitti de gelmedi canan buna ne çare, Yandı ciğerim de canan buna ne çare. Bir güzel simâdır aklımı alan, Aşkın sevdasını canan sineme saran. Bizi kınam...