"Eğer bir ağaca tırmanmak istiyorsanız; yıldızlara ulaşmayı niyet edin ki başarasınız."Konfüçyüs
Çalışma odamda yazmam gereken yazıları yazarken, sık sık karşıdaki okulun bahçesinde oynayan gençlere takılır gözüm. Özellikle de birine... O, bütün erkek çocuklarının arasında top koşturan kıza...
Kendinden iri çocukların arasında top sürüyor, aralarından kolayca sıyrılıyor, onların üzerinden topu potaya atıyordu. Çok azimli, çok konsantre ve çok istekliydi. Hiçbir zaman enerjisi tükenmiyor, dur durak bilmiyordu. Çocuklar elinden topu almaya çalışıyor ama bunu asla başaramıyorlardı.
Onu okul saatleri dışında hatta hafta sonları bile elinde topuyla ve bütün gayretiyle okulun bahçesinde basket oynarken görüyordum. Tek başına saatlerce top sürüyor, potaya atıyor; topu çemberden geçiremeyince kızgınlıkla devam ediyordu.
Bir gün elime kitabımı alıp, okulun yanındaki parka giderken yine okulun bahçesinde onu tek başına basket oynarken gördüm. Dayanamayıp yanına kadar gittim. Ona neden bu kadar, kendini tüketecek kadar, basket çalıştığını sordum.
Sertçe bana döndü. Gözlerini gözlerime dikti:
"Çünkü okumak istiyorum." dedi şikâyet edercesine.
"Nasıl yani?" diye sordum.
"Üniversiteye girebilmem için tek şansım bu. Babam üniversiteye gidememiş. Benim gitmemi çok istiyor. Ama beni üniversitede okutacak kadar parası yok. Bu nedenle tek şansım basketbol. Bir gün gerçekten iyi bir oyuncu olursam burs kazanırım ve okuyabilirim. Bu yüzden de çok çalışmam ve bunun hayalini kurmam lazım. Babam bana her zaman, 'Düşlerin yeterince büyük olursa, gerçeklerin bir önemi yoktur,' der. Bu nedenle düşlerimde her zaman bir üniversite takımında oynamak var," diyerek hızla çalışmasına geri döndü.
Bütün lise hayatı boyunca her gün gerek penceremden, gerekse parka giderken bu küçük kızı ve onun sarsılmaz kararlılığını izledim durdum. Okul maçlarına gittim; çalışmalarının meyvesini aldığını gördüm. Her maç üzerine koyarak oynuyordu.
Bir gün yine parka doğru yürüyüş yapıyordum. Onu, okulun bahçesindeki bir bankın sırt koyma yerine oturmuş, başı ellerinin arasında, üzgün üzgün otururken gördüm. Yanına gidip, onu korkutmamak için yavaşça, "Merhaba," dedim.
"Merhaba," dedi yüzüme bakmadan.
"Seni bu kadar üzen şey ne, sorabilir miyim?" diye sordum, yanına otururken.
"Bir şey yok..." dedi ağlamaklı bir sesle. "Sadece boyum çok kısa!"
"Eeee?"
"Koç bu boyla hiçbir üniversite takımına seçilemeyeceğimi söyledi. Yani üniversite hayalim bitti. Babamın hayali de..."
"Ama bunun ne önemi var ki... Baban dememiş miydi, 'Düşlerin yeterince büyük olursa, gerçeklerin bir önemi yoktur,' diye. Ne oldu senin gerçeklerin üstesinden gelen düşlerine?"
Cevap vermedi. Sessizce yanımdan kalktı. Okulun bahçe kapısından çıkıp, yürümeye devam etti.
Ve o sene takımıyla eyalet şampiyonasına gittiğinde, maçı izleyen bir üniversite yetkilisinin dikkatini çekmeyi başardı. Onu okula davet edip, yeniden bir hazırlık maçında denediler. Ve onu tam burslu olarak okullarına kayıt etmeyi teklif ettiler. Hiç düşünmeden kabul etti. Sonunda düşleri gerçek oluyordu...
Üniversiteye başladığı yıl bir gün babası onu arayıp, "Ben çok hastayım, tatlım. Doktorlar kanserin çok ilerlediği söylüyorlar. Hayır, okulunu bırakmayacaksın, lütfen! Her şey çok güzel olacak. Seni seviyorum tatlım," demiş.
Bu telefondan sonra babasına destek olmak için evine döndü bir süre. Ve bir kaç gün sonra babası vefat etti. Babası onu, son gecesinde odasına çağırıp:
"Chris, bana söz vermeni istiyorum. Hayal kurmaya devam et. Ne olursa olsun düşlerinden vazgeçme. Hayallerinin benimle ölmeyeceğine söz ver bana!" demiş. Chris babasının son isteğini geri çevirmemiş ve söz vermiş.
Chris, babasının ölümünden sonra çok zor zamanlar yaşadı. Bir yandan okulu, diğer yandan teselliye gereksinim duyan annesi ve bakıma muhtaç kardeşleri. Bu bocalama ile okuluna zar zor motive oluyor ama maçlarda inanılmaz işler çıkarıyordu.
Ve babasına söz verdiği gibi hayaller kuruyor, gerçeklerin üstüne çıkmaya çalışıyordu.
Sonra üniversite bitti. Şimdi ise Amerikan Kadın Ulusal Basketbol Ligi'nin iki kere üst üste şampiyon olmuş bir takımın en kısa boylu ve sayı kraliçesi bir oyuncusu...
Umudunu kaybeden insanlara, 'Düşlerin yeterince büyük olursa, gerçeklerin bir önemi yoktur,' dediğini duyuyorum her zaman.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Manolya Kokulu Hikâyeler
Historia CortaUmudunu yitirme, Şu hayatta bir şeyin bitişi her zaman başka bir şeyin başlamasına sebep olmuştur.